Abdullah Gül’ün veda zamanı geliyor!
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, “kafasında Başkanlık sistemi” olduğunu söyledi.
Yeni bir şey değil, daha önce de böyle bir hayali olduğundan söz ettiğini biliyoruz.
Ama bundan şimdi söz ediyor olması herhalde yeni bir gündem yaratma kaygısı olmalı.
Çünkü Başkanlık hedefine ulaşmak için izleyeceğini söylediği süreç, biraz Nasrettin Hoca’nın diken öyküsüne benziyor.
Dikenler büyüyecek, oradan geçen koyunların tüyleri çalılara takılacak, Hoca onları toplayıp, iplik yapıp, satacak ve borçlarını ödeyecek gibi bir durum.
Çünkü önce önümüzdeki seçimi, Anayasa’yı değiştirecek sayıda milletvekili çıkararak kazanması gerekiyor.
Anketler yanılmıyorsa, artık böyle bir güce ulaşabilmesi mümkün değil.
Onun için bu tartışmadan benim çıkardığım sonuç şu:
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün makama veda zamanı geliyor gibi.
Son değişikliklerle Cumhurbaşkanı, zaten sistem içindeki ağırlığını arttırıyor. Anayasa Mahkemesi’ni bile neredeyse tek başına belirleyecek.
Zaten bundan sonraki seçimde aday olmayacağını da açıklamıştı. Öyle görünüyor ki Cumhurbaşkanı olmak konusundaki hayalini artık engelleyemiyor.
Başkanlık sistemini başaramasa bile Cumhurbaşkanı’nın daha etkin olacağı bir düzende “en tepeye” çıkmak istiyor.
Bu da normal ve anlaşılabilir bir durum. Siyasete girip de “daha yukarısını” hayal etmeyen bir insanın başarılı olabilmesi zaten olası değil.
Sonuç olarak köşe yazarlarının, siyaset bilimcilerin, Anayasa hukukçularının ve politikacıların Başbakan’a teşekkür etmesi gerekiyor: Bize oyalanacak yeni bir oyuncak sunduğu için!
Gerilimi düşürmek liderlerin görevi
ENERJİ Bakanı Taner Yıldız’a, Kayseri’deki bir şehit cenazesi dağılırken uğradığı saldırı nedeniyle geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Bu tür saldırılar, ister planlı olsun, ister plansız olsun, bu ülkenin huzurunu bozmak için yapılan işlerdir ve buna karşı çıkmak, kınamak herkesin boynunun borcudur.
Saldırganın bir lisede öğretmen olması, olayın boyutlarının ne kadar vahim olduğunu gösteriyor.
Çocuklarımızı iyi insanlar olarak yetiştirmesini beklediğimiz bir öğretmenin bile siyaset ile şiddeti birbirinden ayırt edemiyor olması, toplumumuzun bölünmüşlüğünü de ortaya koyuyor.
Bu ülkede şiddete uygun bir zemin var ve bu şiddetin ortaya çıkmasını önlemek öncelikle politikacıların ve özellikle de iktidardaki politikacıların görevidir.
Siyaseti sorunlarımızı çözmek yerine, gerilim yaratarak iktidarda kalabilmek için yapmaktan vazgeçmelidirler.
Deniz Baykal, Ahmet Türk ve Taner Yıldız’a karşı yapılan saldırılar, önümüzdeki günlerde toplumun tansiyonu düşürülmediği takdirde nelerle karşılaşabileceğimizin ipuçlarını veriyor.
Böyle bir ülkede doludizgin referanduma gidiyoruz, seçimlere de bir yıl ancak kaldı.
Herkesin aklını başına toplaması gerekiyor. Öncelikle de AKP, CHP, MHP ve BDP liderinin!
Başkanlık sistemi küçük Stalin’ler yarattı
MADEM Başbakan konuyu açtı ve gündemin üzerine bir tutam “Başkanlık sistemi tartışması” serpiştirdi, hatırını kırmamak gerek.
Başbakan, Türkiye’nin gelişmesi için Başkanlık sisteminin daha doğru olacağına inanıyor.
Ama bu sistemle sağlıklı bir demokrasi kurabilmeyi başaran bir tek ülke olduğunu ihmal ediyor.O örnek de kuruluşunun en başından beri bu sistemle yaşayan ABD’den başkası değil. Başkanlık sistemi, Güney Amerika’dan tutun, Afrika ve Orta Asya’ya kadar, bir dizi diktatör yaratmaktan başka bir işe yaramadı. Uzak geçmişe ve uzak coğrafyalara gitmeye gerek yok. Sovyetler Birliği’nin ve Doğu Bloku’nun dağılmasından sonra ortaya çıkan yeni devletlere bakmak yeterli olur. Başkanlık sistemini tercih edenlerin durumu ortada: Ukrayna’ya ve Orta Asya devletlerine bakmak yeterli!
Bir sürü küçük Stalin’in çıkmasından başka bir işe yaramadı. Bakın bir türlü normalleşemeyen Kırgızistan’da, demokrasinin sağlıklı gelişmesi için parlamenter düzene geçme çalışmaları başlatıldı. Parlamenter düzeni tercih eden eski Doğu Bloku ülkelerinin durumu da ortada. Avrupa Birliği’ne de girdiler, demokrasileri sağlıklı bir şekilde gelişiyor. Eski Sovyet Cumhuriyetleri’nden sadece Baltık ülkelerinde başkanlık sistemi var, onların hepsinin nüfusunu toplasanız İstanbul’un üçte biri kadar zor ediyor!
Türkiye’nin gelişmiş bir ülke ve demokrasi olmasını gerçekten istiyorsak, yapmamız gereken parlamenter sistemi düzgün işletecek mekanizmaları kurmak. Parti içi demokrasinin gelişmesi, lider sultasının bitmesi, siyasetten bağımsız ve tarafsız yargı ve seçim barajının indirilmesi ile işe başlayabiliriz!