Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Başbakan çok haklı!

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, kriz nedeniyle işyerlerinin kapanmasının sorumluluğunu iş yeri sahiplerinin üzerine yıktı: “İşini bilmeyen kapanmış olabilir.”

İki nedenle haklı sayılabilir:

1- Bir kısım iş sahibi, işini iyi yönetemediği için batmıştır, kriz olmasa da bir süre sonra zaten batacaktır.

2-? Bir kısım iş sahibi, işler iyi gitsin diye AKP’ye oy verdi ve onlar da işleri iyi yönetemedikleri için oy / iş sahipleri battı!

Her iki durumda da Başbakan’ın bir kabahati yok.

Geçen seçimlerde her iki kişiden biri AKP’ye oy verdi.

İçi boş bir karizmaya ve AKP’den kaynaklanmayan “istikrar görüntüsüne” kapılıp Başbakan’a oy verenlerden yarısının da battığını ya da işsiz kaldığını söyleyebiliriz.

Bu hatalarının bedelini neden Başbakan ödesin ki?

Başbakan bunu söylerken hükümet bir yandan da yeni “ekonomik önlemler” alıyor.

Amaç batmak üzere olan işyerlerini kurtarmak, piyasayı canlandırmak, istihdamı teşvik etmek!

Başbakan, eğer bugüne kadar izlediği “kriz yok” siyasetini en başında terk etmiş olsaydı, o önlemler daha erken alınacak, birçok işyeri batmayacak, birçok kişi işsiz kalmayacaktı.

Türkiye sanayi üretiminin beşte birini kaybederken Başbakan olan kişi sizce işini iyi biliyor olabilir mi?

Sorumlu ’yabancı okullar’ değil

BU yıl yapılacak olan yabancı okullar giriş sınavına, “engelli öğrencilerin alınmayacağı” ile ilgili haber ve benim bununla ilgili yazdığım yorum üzerine Milli Eğitim Bakanlığı’ndan herhangi bir açıklama almadım.

Hatırlayacaksınız, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu kararının gerekçesi “okulların durumu engelli öğrencilerin okula devamlarına uygun değil” idi.

Dün, yabancı okullarda yöneticilik yapmış ya da halen yapmakta olan değişik eğitimcilerle konuştum.

İstanbul’daki yabancı okullarda bugüne kadar böyle bir kısıtlama ve ayrımcılık yapılmadığını öğrendim.

Sınavları kazanan birçok engelli öğrenci, bu okullarda okumuş ve mezun olmuş bulunuyor.

Halen de bu okullarda değişik engelleri olan öğrenciler de rahatlıkla okuyabiliyorlar.

Ortaya çıkıyor ki bu kararın sorumlusu, sınavı düzenlemek ile ilgili kurumlar değiller.

Milli Eğitim Bakanlığı, sınav yönetmeliğini kendi kafasına göre hazırlamamış olsaydı, büyük olasılıkla bu yüz kızartıcı ayrımcılık olayı ile karşılaşmayacaktık.

Milli Eğitim Bakanı, kafasını kadrolaşma ve siyasetten birazcık kaldırıp, çocuklarımızın sorunları ile ilgilenmeli.

Belli ki Başbakan’ın da bu konular umurunda değil.

Acaba Emine Hanım’dan rica etsek ve Başbakan’a bu çocukların sorunlarını anlatmasını istesek, Milli Eğitim Bakanı’nın kulağı çekilir mi?

Kurtuluş Savaşı kahramanları saygıyı hak eder

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, CHP’nin tarihini eleştirirken İsmet İnönü’yü de gündeme getirdi.

Bu durumu eleştiren Deniz Baykal’a “Sana mı soracağım” diye yanıt verdi.

Evet, belki Baykal’a sorması gerekmiyor ama İsmet İnönü’yü eleştirirken biraz daha saygılı olmasını beklemek hepimizin hakkıdır.

İsmet İnönü, herhangi bir politikacı değil.

Bu Cumhuriyet’i kuran kadronun önemli bir ismidir, Kurtuluş Savaşı kahramanıdır, bu ülkeyi 2. Dünya Savaşı dışında tutmayı başararak yeni kurulan bir devleti yıkımdan korumuştur.

Erdoğan şöyle düşünseydi daha iyi olurdu: “Bu insanlar Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmamış olsalardı, ben Rize’nin bir dağında çobanlık yapıyor olurdum.”

Sadece o değil, bugün birçok bakan, vali, müsteşar gibi unvanlar taşıyanlar da öyle olurlardı.

Tarihi kişilikleri eleştirilere konu yaparken, oturup kırk kere düşünmek gerekir.

Kemal Atatürk’ün de, İsmet İnönü’nün de, diğer Kurtuluş Savaşı kahramanlarının da anıları sadece saygıyı hak eder.

Tarihi kişilikleri ve olayları eleştirirken, içinde yaşadıkları dönemin özel koşullarını ihmal etmek belki bazılarının hoşuna gidebilir ama bir insana yapılabilecek en büyük haksızlık da budur.

Başbakan ayıp etti. Bunu kabul edip sussaydı, daha iyi olurdu.