Bu değişiklik sorunumuzu çözmez
AKP’nin Anayasa değişikliği paketinde, yüksek yargı ve HSYK ile ilgili değişikliğin gerekçesi, yüksek yargının seçiminde farklı eğilimlerin temsilini sağlamak, HSYK’nın ve yüksek yargı organlarının “kapalı devre bir kast sistemi kurmasını” önlemek.
İktidar sözcülerinin ağzından en çok bunları duyduk, yandaş medya da bu durumun altını çiziyor.
Söylediklerinde büyük ölçüde haklılar da.
12 Eylül zihniyetinin bizi getirdiği nokta burası çünkü.
Anayasa Mahkemesi elbette toplumdaki bütün eğilimleri yansıtacak bir “meclis” değildir ama toplumsal gelişimin dinamiklerinin yansıması gereken bir yerdir.
Aksi takdirde Anayasa uygulamalarının, zamanın gelişimine ayak uydurması mümkün olmaz.
Evet, HSYK ve yüksek yargının sürekli birbirini yansıtan bir yapı içinde olmaları da doğru değil.
Ama bu gerekli düzenlemeyi sağlayacak şey de AKP’nin önerdiği biçimde yapılırsa da aynı sakıncalar devam edecek.
Tersine dönmüş şekilde devam edecek.
Cumhurbaşkanı’nın “tek seçici” haline getirildiği bir yargı sisteminin, 12 Eylül Anayasası’ndan kaynaklanan sorunları çözmek yerine, devam ettireceğini milletvekillerinin görmeleri gerekiyor.
Sorunumuz da bu zaten.
Çünkü yüksek yargı ve HSYK’nın seçim biçimi için ileri sürülen sakıncaların hepsi, TBMM’nin oluşumu için de geçerli.
Burada da “kapalı devre kast sisteminden” söz edebiliriz, çünkü milletvekilleri de böyle seçiliyor.
Lider milletvekillerini belirliyor, milletvekilleri sonra liderin istediklerini yapıyor!
Bu yüzden de Anayasa değişikliği gibi önemli bir konu bile, liderin iki dudağının arasından çıkacak karara bağlı.
Gerçek bir demokratikleşme isteyenlerin, bunu da gündeme getirmeleri gerekiyor.
Yandaş medya görev başına!
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın işsizlik sorununa bulabildiği çözüm, TOBB’un 1 milyon 300 bin üyesinin birer kişiyi işe alması.
“Hem çok kazanıyorlar, hem de insanları işe almıyorlar” gibi bir bakışı var Başbakan’ın. Eğer işverenler bunu kendiliklerinden yapmazlarsa, onların kuruluşlarıyla konuşup bu işi halledecekmiş, öyle söylüyor.
Tanımasam, “Gece yatmadan önce Kapital’i okumuş” diyeceğim ama okuduysa bile tam olarak kavrayamamış gibi görünüyor.
Ekonomiden kaynaklanan sorunların, yine ekonominin kuralları içinde çözülmesinin gerektiğini, “emir-komuta zinciri içinde” ekonomik sorunların çözülemeyeceğini bilmiyor.
Bu kadar özelleştirme yapıp, neden o kadar insanı işinden ettiğini de belli ki hiç düşünmemiş.
Kadınların “eşit işe eşit ücret” sorununu sadece “insafsızlığa” bağlaması da bu konular üzerinde hiç düşünmediğini ortaya koyan bir başka mesele.
Ortaya çıkıyor ki “melek kalpli bir başbakanımız” var ama sadece üzülmekle yetiniyor!
İktidar gücünün 7 senedir elinde olduğunun farkında değil, ekonominin yapısal sorunu olan işsizlik meselesini çözmek için yapısal dönüşümleri gerçekleştirmek görevinin kendisine ait olduğunu unutmuş!
Ve öyle görünüyor ki bazen kendisini muhalefet de zannediyor ve ekonominin hâlâ kayıt altına alınamadığından yakınıyor!
Yandaş medyaya bu konuda büyük görev düşüyor!
Recep Tayyip Erdoğan’a, Başbakan olduğunu hatırlatmak onların görevi, çünkü bizi okumuyor!