Demokratik olgunluğun bir sonucu
BARACK Obama bundan sonraki dört yıl boyunca ABD’yi yönetecek ekibini açıkladı.
Gazetelerde okuduğunuz gibi Barack Obama’nın “dışişleri bakanı” Hillary Clinton olacak.
Ön seçim boyunca birbirleriyle ciddi bir siyasi rekabet yaşayan, karşılıklı tartışmalarda zaman zaman sert ifadelerle birbirlerini kıran iki politikacı!
Şimdi biri başkan, ötekisi onun “dışişleri sekreteri” olarak aynı amaç için mücadele edecekler.
Demokratik olgunluğun, ortak amaçlar için uzlaşabilme yeteneğinin böylesini bizim ülkemizde görebilmemiz için acaba ne kadar beklememiz gerekecek dersiniz?
Bizde ádet, bu tür siyasi rekabetlerin önünde sonunda bir kan davasına dönüşmesidir.
İki rakip, cenazede, bir devlet töreninde ya da her hangi bir toplantıda tesadüfen yan yana gelseler, sahte bir tebessümden başka bir ilişki olmaz aralarında.
Arkalarını döndükleri andan itibaren de ağızları öyle bir açılır ki hiç sormayın.
Şöyle bir hatırlamaya çalıştım: Siyasi partilerde liderleri ile kongrelerde genel başkanlık yarışına giren siyasetçilerden kaç tanesi daha sonra aynı partide siyaset yapabildi?
Yanıtım olumsuz. Hiç kimseyi hatırlamıyorum. Buna karşılık delege bile yapılmayanları, partiden ayrılmak zorunda bırakılanları, ayrılıp kendisine küçük de olsa bir parti kuranları buraya tek tek yazsam, bir telefon rehberi kadar isim yazabilirim!
Partilerinde demokrasi ve uzlaşma kültürü olmayan bir ülke, ne kadar demokratik olabilir ki?
Cep telefonum bana aittir, rahat bırakın
CEP telefonuma her gün sayısız mesaj geliyor.Benzin istasyonlarından, alışveriş merkezlerinden, bankalardan, marketlerden, yapılacak indirimlerden, peşin fiyatına taksitlerden söz eden sayısız “spam” mesaj!
“Spam” diyorum, çünkü internette ticari reklam niteliğindeki mesajların, böyle bir mesaj alma talebi olmayan çok sayıdaki alıcıya yollanmasına bu isim veriliyor. Belki GSM jargonunda bunun başka bir adı vardır, bilemediğim için “spam” diyorum.
Bazı günler telefonum susmak bilmiyor. Cep telefonu, şahsıma ait bir alet! Bana özel bir numarası var. Ben bu numarayı istediğim insanlara veriyorum, istemediklerime vermiyorum.
Benim bilgim dışında bu numaranın reklam mesajları iletilmesi için üçüncü şahıslara kiralanması, satılması (artık nasıl bir sistemse bu) kişilik haklarıma tecavüzden başka bir şey değil.
GSM operatörleri, kullandığımız cep telefonu hattını ne kadar kullanırsam benden o kadar para tahsil ediyorlar. Benim üzerimden daha fazlasını alma hakları yok.
Bana ait bu numarayı başkalarına kullandırmaları ve bundan para kazanmaları ahlaki bir tutum değil.
Telekomünikasyon Kurulu, artık rahatsızlık veren bir çılgınlık haline dönüşen bu işi bir düzene sokmalı.
Bu tür mesajları almak istemeyenlere, spam gönderilmesini engellemeli.
GSM operatörleri bunu bir reklam mecrası olarak kullanmak istiyorsa o zaman da bunu hat sahibinin rızası ile yapmalı.
Hat sahibini bu işe nasıl ikna edecekleri de onlara kalmış. Bedava kontör mü verirler, faturada bir indirim mi yaparlar, bilemeyeceğim.
Ama bugünkü düzen artık sıkıntı verdi, haberleri olsun!
Kamu ihale yasası neden değiştirildi?
KAMU İhale Yasası’nda üst üste yapılan değişikliklerin, bu kanunla gerçekleştirilmeye çalışılan “yolsuzlukları önleme” fikrine zarar verdiğini yazmıştım.
Kamu İhale Kurulu Başkanı Dr. Hasan Gül imzalı çok uzun bir açıklama aldım.
Başkan Gül, değişikliklerin, kanun uygulamasından daha iyi sonuçlar alınması için yapıldığını anlatıyor.
Başkanla aynı fikirde değilim.
AKP iktidara geldiğinden beri yapılan değişiklikler, bu kanunun delik deşik edilmesinden başka bir sonuç yaratmadı. Belediyeler ihalelerini artık neredeyse “herkese kapalı” halde yapıyorlar.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “7 tepeye 7 tünel” ihalesi 3 milyar dolarlık bir örnek. Davet usulüyle yapıldı, gerekçesi de “acil işler olmasıydı”. İhaleye katılanlar itiraz etmedikleri için (çünkü kimlerin davet edileceği zaten belediye tarafından belirlenmişti) Kamu İhale Kurumu, yanlış bulmasına rağmen ihaleyi iptal edemedi.
Kamu İhale Kurumu tarafından iptal edilen Ankara park ve mezarlıkların güvenliğine ilişkin ihale de yine KİK denetiminden “acil iştir” diyerek kaçırılabildi.
Yaratılan bütün bu istisnai durumlar, kanun AKP tarafından değiştirildiği için yapılabildi.
Kamu ve belediye kaynaklarının yandaş şirketlere aktarılması ve iktidarın kendi zenginini yaratma hevesi için!
Ne yazık ki gerçek bu!
Turizm Yatırımcıları Derneği
GEÇEN gün bir yazımda “Turizm Yatırımcıları Derneği” isimli bir kuruluştan söz ettim. Bir hata yapmışım. Bu isimdeki dernek farklı bir dernekmiş!
Benim sözünü ettiğim derneğin tam adı şu: Turizm, Restoran Yatırımcıları ve İş Adamları Derneği! Neden olduğum kafa karışıklığı için özür dilerim.