Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Siyasi ahlak meselesi

SAĞLIK Bakanı Recep Akdağ, yaşadığı ve hayatın gerçekleriyle yüzleştiği son olaydan sonra istifa etmeyi aklına dahi getirmedi.

İstifa etmeyi aklına getirmediği gibi Basın Müşaviri aracılığıyla istifa çağrısı yapmamı antidemokratik tutum olarak nitelendirdi.

Sağlık Bakanı’nın eleştirilere hiç kulak vermeden çıkması için bizzat çabaladığı kanun, muayenehane açmak isteyen hekimlere, devlet hastanelerinde çalışma, hasta bakma, ameliyat yapma izni vermiyor.

Üniversite hastanelerinde görev yapan ve öğretim üyesi sıfatını taşıyan için de aynı şey geçerli. Bu durumdaki “hoca hekimler” üniversite hastanelerinde hasta bakamazlar, ameliyat yapamazlar, bunun için döner sermayeden hak edecekleri ücretleri de alamazlar.

Ama biliyoruz ki bu hüküm Başbakan’ın ameliyatında ve Sağlık Bakanı’nın eşinin ameliyatında çiğnendi. Kulağıma başka hükümet üyelerinin yakınlarıyla ilgili de böyle öyküler çalınıyor ama örneklerin artması ya da az olması asıl konuyu etkilemiyor.

Ortada yanlış bir uygulama olduğunu Başbakan da Sağlık Bakanı da bizzat yaşayarak öğrendi.

O halde dürüst bir politikacının yapması gereken şey kanundaki bu sorunu düzeltecek yeni bir kanun çıkarmak için girişimde bulunmaktır.

Kendisi için kolayca alınan izinlerin herkese bir çırpıda verilmediğini Bakan Bey bilmiyor mu?

Öte yandan Sağlık Bakanlığı’nın açıklamasında sözü edilen 650 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname’nin hekimlerle ilgili bölümü Anayasa’ya aykırı bulundu ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.

Danıştay’ın 2009 tarihli bir kararında, Anayasa’ya aykırılığı mahkemece kararlaştırılmış bir kanunu uygulamaya devam etmenin Anayasa’yı ihlal anlamına geleceği belirtiliyor. Yani Anayasa Mahkemesi yeni kanunun çıkarılması için bir süre tayin etmiş olsa dahi iptal edilen kanunun uygulanmaması gerekiyor.

Anayasa’ya aykırı olduğu Anayasa Mahkemesi kararıyla tespit edilmiş bir kanunu, yürütme gücünü kötüye kullanarak zorla uygulatmak isteyenlerin, kendileri için kanunun ardından dolaşmakta sakınca görmemeleri siyasi ahlak kurallarına da uymuyor.

Özgürlükler üzerinde polis gölgesi

BAŞBAKAN’ın Göktürk 2 uydusunun fırlatılmasını izlemek üzere Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne gelişinden önce, bir grup öğrencinin protesto ve basın açıklaması yapmak için toplanması, üniversite kampusunu savaş alanına çevirmeye yetti.

Bu olayları televizyon haberlerinden izlemişsinizdir.

Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okurken, ODTÜ’deki arkadaşlarımı ziyarete sıkça gittiğim için söz konusu kampus hakkında bir fikrim var.

Ankara Emniyet Müdürü’ne sormak isterim: Başbakan’ın güvenliğini sağlamak için böyle orantısız bir şiddetin kullanılması, biber gazı bombaları, su fışkırtan araçlar, bolca elektrikli cop kullanmak gerekli miydi?

O kampus ile ilgili fikri olan herkesin vereceği yanıt budur: Hayır gerekmezdi!

Öğrencilerin açıklama yapılacak yerde güvenlik kordonu altına alınması, bu kordonu aşmaya yönelik bir girişim olmadığı sürece şiddet kullanılmaması mümkündü.

Modern ülkelerde, toplumsal olaylar böyle kontrol altına alınıyor çünkü.

ODTÜ’de yapılan iş, demokratik bir ülkenin polisine yakışmıyor.

Demokratik ülkelerde protesto gösterisi yapmak bir haktır. Yeter ki bu hakkı kullanmak isteyenler taşkınlık yaparak, şiddete başvurarak başkasına zarar vermesinler.

Başbakan ve İçişleri Bakanı, üniversite kampuslarında gençlerin dövüldüğü bir ülkenin başbakanı ve bakanı olmakla gurur duyuyor olabilirler. Siyasi meşrepleri buna yatkın çünkü.

Ama onların siyaseti polisi ilgilendirmemeli. Rejim üzerinde asker gölgesinden kurtulduk derken, özgürlükler üzerinde polis gölgesi olsun istemeyiz!

Dekoderden değil bizzat ağzından duyalım!

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’de işlerin ağır ya da iyi gitmiyor olmasının sorumlusunun “kuvvetler ayrılığı” olduğunu söyledi.

Ardından Adalet Bakanı ve AKP’li Anayasa Komisyonu Başkanı bu sözlerin aslında ne anlama geldiğini açıklamak durumunda kaldılar.

Bir tür dekoder gibi yani!

Üstünden Başbakan’ın söylediği sözleri koyuyorsun, altından Başbakan’ın ne demek istediği çıkıyor!

Kişisel fikrim Başbakan’ın bu sözlerinin ayrı bir açıklamayı gerektirmeyeceği! Bunu dün yazmıştım, Başbakan tam da aklından ve gönlünden geçeni söylüyor.

Çünkü her hareketiyle her şeyi tek başına yönetmek istediğini zaten gösteriyor.

Bunu istiyor ki kendi kafasındaki gizli ajandada ne varsa, onu uygulama kararı verdiğinde rahat hareket edebilsin.

“Türkiye’ye bunu yutturabilir mi” derseniz, “Hiç belli olmaz, pekâlâ mümkün” diye düşünürüm.

Onun için Başbakan’ın o sözleriyle ilgili açıklamayı kendisinin yapması daha yerinde olurdu, benim gibi kuşkucular o zaman ne duyduğumuzda, neye inanacağımızı daha iyi bilebilirdik.

Başbakan böyle bir açıklama yapar mı, “Yanlış söyledim, aslında kuvvetler ayrılığı bir demokrasinin olmazsa olmazıdır” der mi?