Sonunda bu iş karakolda bitecek
TRABZONSPOR Başkanı Atay Aktuğ, futbolcu Gökdeniz’i, Aziz Yıldırım’a karşı sonuna kadar koruyacağını söyledi.
Kendi kulüplerini yönetirken başarısız olanların, taraftar ve kulüp üyelerinin dikkatini başka yere çekme çabalarının artık ciddi bir tehlike oluşturduğunu düşünüyorum.
İşleri yolunda gitmeyenler ortaya çıkıp her şeyden Fenerbahçe ve başkanını sorumlu tutan açıklamalar yapıyorlar.
Bunun sonucunun yakın bir gelecekte tribün şiddeti olarak hepimize geri döneceğini de göreceğiz.
Gökdeniz’in eline para verip, ‘Oğlum git, başka futbolcuları da ayarla, maç sonuçlarını kur, İddaa oyna, paraları kazan’ diyen Aziz Yıldırım mıydı?
Gökdeniz çok büyük bir hata yaptı ve bu hatasının cezasını da çok hafif ödüyor.
Gökdeniz’e verilen ceza ile Ogün’e verilen cezanın oransızlığı bile bunu görmek için yeterli.
Spor yöneticileri, taraftarı kışkırtıcı konuşmaları artık bir kenara bıraksınlar.
Aziz Yıldırım, gerçekten tek başına bütün federasyonu idare edebiliyorsa bunu çözmenin yolu kavga çıkarmak değil, federasyonu değiştirmektir.
Trabzon, Beşiktaş, Galatasaray, Gençlerbirliği ve öteki kulüplerin delegelerini de Aziz Yıldırım yönetiyor değil herhalde!
İstanbul’un ‘siluetini’ nasıl bilirdiniz?
ÇELİKTEPE’ye yapılması planlanan ‘burgulu ikiz kule’, eski bir tartışmayı gündeme getirdi:
İstanbul’un silueti bozuluyor!
‘İstanbul silueti’ dediğimiz şey ‘tarihi yarımadanın Beyoğlu tarafından görünüşü’dür.
Topkapı Sarayı ile başlar, Ayasofya, Sultanahmet Camii, Yeni Cami, Süleymaniye Camii ile devam eder.
Arada atladığım birçok cami var, onu da söyleyeyim.
Bu siluetin ana çizgisini oluşturan şey, saray ve camilerin kubbeleri, sivri kuleleri ve minareleridir.
Bir yerde kara kalem bile olsa böyle bir çizgi gördüğünüzde onun İstanbul olduğunu anlarsınız. ‘Kentin silueti’ denen şey budur.
Brooklyn’den Manhattan’ın görünüşü de New York siluetini oluşturur mesela?
O çizgiyi nerede görürseniz görün oranın New York olduğunu anlarsınız.
Dolayısıyla silueti korumaktan söz ediyorsanız, İstanbul’da korumanız gereken yer ‘tarihi yarımada’dan başka bir yer değildir.
Elbette İstanbul ismiyle özdeşleşmemekle birlikte kentin öteki bölgelerinin de kendine özgü siluetleri olabilir.
Mesela, yalılar, Boğaz siluetinin ayrılmaz parçasıdır, onları korumanız gerekir. Getirip Boğaz’a bu mimari dokuyla ilgisiz binalar yaparsanız bu olmaz.
Ama bütün bunlardan kilometrelerce uzakta, kentin gelişmesi gereken bölgelerinde de aynı silueti aramaya kalkarsanız, yaptığınız şey ‘gelişmeye engel olmak’tır.
Tarihi yarımadanın siluetini, kentin her yerinde tekrarlamak mümkün ve akılcı bir çözüm müdür?
Öte yandan kentimizin Levent bölgesinin silueti ise gökdelenlerden oluşuyor.
O bölgede gökdelenler yapılmasına planlı olarak izin verildiğinden beri bu durum böyle.
Ve bu aynı zamanda ‘İstanbul’un modern yüzü’ne de karşılık geliyor.
Altyapı sorunları, yol yetersizlikleri gibi meselelerin çözülmemiş olması, gökdelenlerin değil, planlandığı halde bunları yapmayan ya da hiç planlamayan yerel yöneticilerimizin sorunu ve başarısızlığıdır.
Onlar işlerini düzgün yapmadılar diye, İstanbul’da bu çağın gerektirdiği modern binalar yapılmasın mı?
Siyaset işte böyle bir şey
ÇOCUK yuvasındaki işkence görüntülerinin yayınlanması hepimizi derinden sarstı.
Gözlerimizden ırak olduğu için olmadığını varsaydığımız bir konu, bir gece yarısı evimizin içine girince işin rengi değişti.
İşkenceye uğrayan çocukların yüzlerinde, kendi çocuklarımızın yüzünü gördük.
Kimsesiz küçüklerin attıkları çığlık, o ana kadar kulaklarımıza ulaşmıyordu; ama artık bu çığlığa yanıt vermesi gerekenin bizler olduğumuzu biliyoruz.
Olayın ertesi günü kendi kentlerinde böyle bir dramın yaşanmasına isyan eden Malatyalılar sokağa döküldüklerinde, kalabalıklar arasında tanıdığım bir tek yüz vardı:
CHP Malatya Milletvekili, eski bankacı Mevlüt Aslanoğlu.
Televizyon haberlerinde olayın en başından beri sadece o vardı. Yuvada, valilikte, sokaklardaki öfkeli kalabalıkların arasında…
Sordum, olayı televizyonda seyreder seyretmez, otomobiline atlayıp Malatya’ya gelmiş.
Dün bu yazının yazıldığı öğle saatlerine kadar ‘sorumlu bakan’ ortada yoktu.
Gazeteye ulaşan haberler arasında CHP’nin de bir komisyon kurup olayı incelediğini okudum. Olayın Türkiye’yi sarsmasının üzerinden geçen iki geceden sonra!
Ama nedense ‘komisyonda’ ilk günden beri orada olayın içinde olan Aslanoğlu’nun adı geçmiyordu!
Demek ki siyaset böyle bir şey diye düşündüm.