Tilkinin kuyruğundaki kızıllık
ÇAĞIMIZIN çok önemli filozoflarından biri olan Jean Baudrillard geçtiğimiz salı günü öldü.
Bugün Baudrillard’dan bir öykü anlatayım size.
Öykünün adı “Tilkinin kuyruğundaki kızıllık”.
Bir gün bir oğlan çocuğunun karşısına bir peri çıkmış: “Dile benden ne dilersen, her şeyi yerine getireceğim” demiş. Ve bir de şart koşmuş: “Ama hayatının sonuna kadar tilkinin kuyruğundaki kızıllığı hiç düşünmeyeceksin. Bunu düşündüğün anda her şeyi geri alırım.”
Çocuk kabul etmiş. İyi bir eğitim, zevkle yapıp, iyi para kazanacağı bir iş, çok seveceği bir kadın dilemiş.
Tilkinin kuyruğundaki kızıllığı hiç aklına getirmediği için istediği her şeye kavuşmuş.
Ve bir gün beynini kemiren bir soruyla uyanmış: Tilkinin kuyruğundaki kızıllık neydi?
Peri dediğini yapmış, verdiklerinin hepsini geri almış.
Sabit fikirlerin, kafadan bir türlü sökülüp atılamayan önyargıların insanların birbirleriyle olan ilişkilerini de aynen böyle zehirlediğini düşünürüm.
Özellikle de áşıkların ilişkilerinde.
Charles Bukowski, “Lilly’yi öptün” isimli eserinde geçmişte kalmış bir ihanetin acısını her zaman içinde taşımış bir kadın ile kurulu düzenine teslim olmuş kocasının sonunda çifte cinayete dönüşen öyküsünü anlatır.
Elbette, her “tilkinin kuyruğundaki kızıllık” öyküsü cinayetle ya da hayatta sahip olunan her şeyin kaybıyla sonuçlanmıyor.
Çiftlerden birinin bir önyargıyı, bir hareketi, bir sözü, bir tutumu getirip ilişkinin merkezine koyması insanlara hayatı zehir edebiliyor.
Böyle bir durumdaki kişinin kafasının içinde öyle bir perde iniyor ki o perde iyi ve güzel olan öteki şeylerin de görünmesine engel oluyor, onları anlamsızlaştırabiliyor.
Buna karşı nelerin yapılması gerektiğine ilişkin bir reçetem ise yok.
Bildiğim tek şey, Freud’un bir sözünde saklı: “Sevdiğim zaman, sevgi dışında her şeyi dışlarım.”
Dolar milyarderleri listesi ne anlatıyor?
DÜN gazetelerde “sevindirici” bir haber vardı. 946 kişilik “Dünya Dolar Milyarderleri Listesi”ndeki isimlerden 25’inin Türk olduğunu anlatan bir haberdi bu.
Türkiye, son yıllarda gösterdiği “performans” ile listenin altıncı sırasına yükselmiş.
Japonya, Kanada, Çin, Fransa ve İsveç gibi ülkeleri geride bırakmışız.
Bu listede 2005 yılında 8, 2006 yılında da 21 dolar milyarderimiz varmış. Demek ki bu hız devam ederse yakında daha üst sıralara da çıkacağız.
Haberi okuyunca “Allah iyi günlerde harcamalarını nasip etsin” dedim ama kafamın içinde dolaşan “kızıl kuyruklu tilkiyi” de kovamadım bir türlü.
Görebildiğim kadarıyla Türkiye’nin ekonomisinde geçtiğimiz iki yıl içinde çok önemli atılımlar olmadı.
Milli gelirimizin artış hızı ne Hindistan, Çin gibi üçüncü dünya ülkelerine yetişiyor, ne de Rusya gibi doğal kaynaklar piyangosunun talihlisiyiz!
Evet, bir ekonomik ilerlemenin olduğu su götürmez gerçek ama milyonlarca insanımızın yaşamında da değişen bir şey yok.
Bu nedenle bu tabloya bakıp, “altıncı olduk” diye sevinirken “Acaba gelir dağılımımız daha da mı bozuluyor” diye düşünmeye de başlamamız gerekiyor.
Zaten son derece dengesiz olan gelir dağılımımızın daha da bozulması, gelecekten umudu azalan insanlarımızın sayısının arttığı anlamına gelir.
Ve buna üzülmeseniz bile yaratabileceği sonuçlardan korkmanız gerekir!
Pamuk eller cebe, memleket gelişiyor!
İSTANBUL Zincirlikuyu’daki Karayolları arazisi 800 milyon dolara Zorlu Grubu’na satıldı.
Kutluyor ve hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Buradan gelecek para yapılmakta olan yolların tamamlanması için harcanacakmış.
Bu satışın yapıldığı günün ertesinde bir toplantı için Maslak’taki bir gökdelenin 31. katındaydım.
Baktım, Harp Akademileri’nin arazisi, bu fiyatlarla su içinde 2 milyar dolar eder. Demek ki orayı da satıp küçük bir uçak filosu satın alabiliriz.
İTÜ’nün ve Işık Lisesi’nin “yerleşkelerini” de gözüme kestirdim. Onları da satıp, dört-beş üniversite, on-on iki lise daha kurabiliriz.
Gerçi bu saydığım dört arazi de aynı eksende yer alıyor ama olsun. Büyüklerimiz bunun gerektirdiği yol, kanalizasyon, elektrik, telefon, gaz altyapısını düşüneceklerdir mutlaka.
Ancak, gelen paralar başka yere harcanacağı için, altyapı için gerekli kaynağı nasıl bulacağımızı çıkartamadım.
Onu da artık bizler aramızda toplarız. Maksat iş yapılsın, memleket gelişsin!