Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Unutmayalım: Burası turizm ülkesi!

İSRAİL’in, Gazze’ye giden gemilere karşı giriştiği saldırıdan sonra zaman zaman yabancı televizyonların haberlerine de bakıyorum.

Gündemdeki önemli konulardan biri İsrail’in saldırısı! Saldırı sırasındaki görüntüler, saldırıyı protesto edenlerin görüntüleri, Türkiye’deki gösteriler, Arap ülkelerindeki gösteriler bu haberlere eşlik ediyor.

Gösterilerde Türk bayrağı başköşede! Türk hükümetinin açıklamaları, sert demeçler, Türkiye’deki İsrail elçiliği ve konsolosluğu etrafındaki “kuşatma”, Filistin bayrakları, öfkeyle bağıran insanlar.

Çoğu dünyada neler olup bittiğini göz ucuyla izleyen sıradan insanların maruz kaldıkları görüntüler, daha önce de Ortadoğu’da adını bile hatırlamadıkları ülkelerde gördüklerine benziyor.

Sanki Türkiye, bulunduğu yerden gizli bir el tarafından kaldırılıp, Ortadoğu’daki çöllerden birine konduruluvermiş gibi.

Yüz binlerce insanın yaşamını kazandığı, turizm gelirleriyle dış ticaret açığını kapatmaya çalışan bir turizm ülkesi için ne kadar tehlikeli bir algı yarattığımızın farkında bile değiliz.

Sıradan insanların turizm şirketlerinin, otellerin, THY’nin reklamlarında gördükleri ülke, televizyon haberlerindeki ülke değil.

Bu işten bir de turizm sektörümüzü mahvederek çıkmak istemiyorsak, artık bu görüntülere bir son vermek zorundayız.

Hükümet, yönetemediği bir sürecin içine girerek yardım konvoyunun yola çıkmasına izin verdi ve bundan sonra diplomasi yoluyla hak aramaktan başka bir çaremiz de yok.

Sokaklarda bağırıp çağırarak, diplomatik temsilciliklerin önünde gösteriler yaparak bir şey elde edebilmek mümkün değil.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak elbette vazgeçilemeyecek bir haktır ama bunun kendi ayağımıza kurşun sıkmaya dönüşmesine de izin vermemek gerekiyor.

‘Komplo severler’ için yeni bir teori

SON olaylardan sonra en rağbet gören komplo teorisi, PKK’nın son saldırılarının ardında da İsrail’in olduğu!

Başbakan’ın partideki yardımcısı bile bu görüşte. Çünkü Türkiye’nin bölgede etkin güç olmasından İsrail rahatsızlık duyuyormuş ve bizi zayıf yerimizden vurmak için PKK’yı taşeron örgüt olarak kullanıyormuş!

Türkiye, bölgede artık nasıl bir “etkin güç” ise bir gemiye doldurup yola çıkardığı vatandaşlarını bile koruyamıyor!

Geçen gün yine İsrail’in sivillerin üzerine ordu göndermesi ile ilgili bir başka komplo teorisi duydum.

Bu kez başrolde İsrail değil, AKP hükümeti var!

Teori şöyle: Türkiye’de oy kaybına uğradığını fark eden ve referandumun bile tehlikeye girebileceğini düşünen hükümet, İsrail’in sert müdahale edeceğini bildiği halde, yardım gemilerinin yola çıkmasına ses çıkarmamış!

İsrail’in bu müdahalesi ile yurtta bir birlik havası yaratabileceğini, sert demeçlerle de milliyetçi duyguları okşayarak kaybettiği oyları geri alabileceğini hesaplamış.
Gemilere bir koruma bile verilmemesinin nedeni buymuş!

“Buna gerçekten inandın mı” diye soracak olursanız, hayır inanmadım. Somut bilgiler ile desteklenmeyen böyle komplo teorilerine inanmak gibi bir alışkanlığım yok.

Ama özellikle AKP çevrelerinde, mesnetsiz komplo teorilerine inanmaya eğilimli, bunları yazıp çizen, siyaset kürsülerinden seslendiren o kadar çok insan var ki onlar okusunlar ve üzerinde düşünsünler diye yazmaya karar verdim.

Deklarasyondaki cümle meselesi

TBMM’de oybirliği ile yayımlanan deklarasyonda bir cümle önce AKP’lilerin itirazı ile karşılanmış. Bu durum haber kanallarının “son dakika” bantlarında yayımlanınca AKP itirazını geri çekmiş.

İtiraz edilen cümle şu: “TBMM, Türk Hükümeti’nden, İsrail ile siyasi, askeri ve ekonomik ilişkilerimizi gözden geçirmesini ve gerekli etkin önlemleri almasını beklemektedir.”

Uygulanması o kadar da mümkün olmayan bir politika önerisini bildiriye koymak için neden bu kadar tartıştıkları bir yana.AKP’nin neden buna en başından itiraz ettiğini anlayamadım.

Başından beri “İsrail’in yaptıklarının yanına kâr kalmayacağını” söylemiyorlar mı? “Düşmanlığımızdan korkun” demiyorlar mı?

Bu söylediklerini yapacaklarsa, bunun içinde gerektiğinde ilişkileri her yönüyle durdurmak kaçınılmaz değil mi? Yoksa ekranlardaki ateşli konuşmaların yerine, kapalı kapılar ardında başka pazarlıklar mı dönüyor?