Türban tartışmasında gelip kilitlendiğimiz yer “özel alan – kamusal alan” ayrımı.. Bireysel özgürlüklerin kullanımının, kamusal alanla sınırlanabilip sınırlanamayacağı konusu..
Bugün Türkiye’de özel yaşamlarında türban taktıkları için suçlanan herhangi bir kimse bulunmuyor.
Sorun, türbanın “kamusal alanda” kullanılabilip kullanılamayacağı sorunu..
Sadece türbanın değil, öteki dini sembol ve işaretlerin kamusal alanda alenen sergilenmesinin, laik devlet düzeni ile çelişip çelişmeyeceği tartışması..
Önce “kamusal alan” denilirken neyin kastedildiğini tarif etmeliyiz.
En geniş tanımı tercih edersek, evinizden çıktığınız anda “kamusal alan”ın içindesiniz. Sokaklar, parklar, lokantalar, stadyumlar bu geniş tanımla kamusal alan..
Ne Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar ne de Cumhurbaşkanı Sezer’in “kamusal alan” tanımı böyle geniş bir alan değil.
‘Suç’ ve ‘ayıp’
Bu kadar geniş tanımlanmış kamusal alanda, bireysel giyim özgürlüğünü kısıtlayan tek bir kural var: Genel ahlak anlayışı..
Giysileriniz toplumun geleneklerine, örf ve ananelere aykırı değilse sorun yok.. Yani sokağa çıplak çıkamazsınız gibi..
Ama kimse sizi sokakta pijamayla gezdiğiniz için suçlayamaz. Bu “ayıp” kabul edilen bir tutumdur ama “yasal” olarak suç teşkil etmez. Taksim Meydanı’nda isterseniz mayoyla dolaşabilirsiniz. Bu suç değildir. Ama toplumun geneli bu davranışı “ayıpölar.. Bu yüzden hapse girmezsiniz ama mayoyla dolaşmak aklınıza bile gelmez. Plajda son derece normal kabul edilen bu giysi, Taksim Meydanı’nda “anormal” olur.. “Anormal” olmakla da kalmaz, eğer mayonuzla dolaşmanız Taksim Meydanı’ndaki kamu düzenini bozucu sonuçlar yaratırsa bu nedenle ceza da görürsünüz.
“Türban” böyle bir ortamda “kamu düzenini” de bozucu bir giysi sayılmayacağı için bu bağlamda kastedilen “kamusal alan”, halka açık olan her yer demek değildir.
Demek ki türban konusunda kullandığımız “kamusal alan” bu kadar geniş bir tanım değil.
Hizmet almak, hizmet vermek
“Kamusal alan” derken “kamu hizmetinin görüldüğü yerler”i kastediyoruz. Kamu hizmetinin görüldüğü yerde, bu hizmetten yararlananların değil, hizmeti verenlerin giysilerinden söz ediyoruz.
Yani belediyeler, bakanlıklar ve taşra teşkilatları, resmi hastaneler, silahlı kuvvetler, adliye, emniyet, okullar gibi her türden devlet dairelerini kastediyoruz.
Ve bu tür yerlerde verilen hizmetten yararlananları değil, devlet adına hizmet veren kamu görevlilerini kastediyoruz.
Daha açık yazayım: Bir türbanlı hanım belediyeye gidip işlerini takip edebilir. Hastanede tedavi hizmeti alabilir. Karakolda güvenliği ile ilgili işlemleri yapabilir. Türbanıyla bu tür yerlerde bulunması, hizmet talep etmesi ve verilen hizmetten yararlanmasının önüne bir engel konulamaz.
Bu tür yerlerden sadece okullar ile ilgili olarak bir sorunumuz var ve bugünkü tartışma daha çok o bağlamda gündeme geliyor.
Demokrasinin doğal sonucu
Oysa burada da ölçü aynı olmalı.. Türbanlı bir kız öğrencinin, sırf bu giysisi nedeniyle kamu hizmetinden yararlanmasının önüne geçilmesi uygulaması kaldırılmalı..
Sadece üniversiteler ve İmam Hatip Liseleri’nde değil, tüm eğitim kurumlarında bu tür bir bireysel özgürlük alanının bulunması, demokratik rejimin doğal sonucu..
Benim ölçüm şu: Okullardaki kamu hizmetinden yararlanmak isteyen öğrenciler, isterlerse türban takabilirler. Ama orada kamu görevlisi olarak bulunup, herkese hizmet vermekle yükümlü olan öğretmenler takamazlar..
Avrupa’da değişik mahkeme kararlarıyla da çerçevesi çizilen bir özgürlük anlayışı bu: Kamusal hizmet sırasında, bu hizmeti yerine getirmekle yükümlü olanlar dini işaret ve semboller kullanamazlar.. Bu kısıtlama hizmetten yararlananları kapsamaz.
Okuma hakkı engellenemez
Eğer hizmetin görüldüğü yer bir özel hukuk alanıysa, hizmeti verenin de istediği gibi giyinmeye hakkı vardır. Bir süpermarkette, bir özel mimarlık bürosunda, bir özel klinikte çalışıyorsanız istediğinizi giyebilirsiniz. Sizin bu giysiniz nedeniyle verdiğiniz hizmetten yararlanmak istemeyen de başka yere gider..
Türbanı dini inançları nedeniyle toplumsal yaşama katılmak için bir araç olarak görenler de böylece bu tercihlerini özgürce kullanabilirler. Bu özgürlüğünü kullanmak isteyenler çalışmak için kamu hizmeti verilen resmi kurumları değil, özel kuruluşları tercih ederler..
Sonuç olarak, kimsenin okuması ve çalışması engellenmez, kamu hizmeti verilen yerlerde dini işaret ve sembollerin kullanılması önlenerek devlet hizmetlerinin laik niteliği korunur.
Kamusal alanda türban serbest olamaz derken, kastedilen de budur…