Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

ANAP-Refah koalisyonu mümkün mü?

Posta’nın bugünkü manşeti, bir çok ANAP’lının düşündüğü ama kamuoyu baskısı nedeniyle telaffuz dahi edemediği bir gerçeği gözler önüne seriyor.

ANAP’ın liberal kanadından Şadan Tuzcu, “eşime bile söylemeye korkuyorum, ama taban ANAP-Refah koalisyonuna sıcak bakıyor” derken bu gerçeğin altını çiziyor.

Önceki gün Mesut Yılmazın, Alpaslan Türkeş ile görüşmesinden sonra yaptığı açıklama da ANAP tabanının artık iktidar istediği ve bunun için her şeyin yapılmasını yöneticilerine dayattığını ortaya koyuyor.

Hatırlayacaksınız, Yılmaz, önceki günkü konuşmasında “ANAP olarak artık iktidar olmak istiyoruz, buna hazırız” demişti.

ANAP örgütü iktidarın nimetlerinden dört yıldır uzakta duruyor. İktidara alışmış bir parti olarak da sıranın kendisine gelmesini bekliyor.

ANAP’ın dört yıldır “seçim” istemesinin ardında yatan gerçek de aslında budur. Parti örgütü, geleceği muhtemel bir iktidarın nimetlerinden yararlanabilmek için hep “seçim bekleyerek” yaşatıldı, diri tutuldu.

24 Aralık seçimleri bu açıdan parti örgütünde bir hayal kırıklığı yaratmış olabilir.

İktidara tek başına gelemeyen ANAP’ın, şimdi koalisyonlar aracılığı ile de olsa iktidarın bir ucundan tutma olanağının ortaya çıkması, örgüt açısından değerlendirilmesi gereken bir fırsat olarak görülüyor.

Kamuoyunun, seçim sonuçlarının belli olmaya başladığı ilk anlardan beri ağırlığını DYP-ANAP koalisyonundan yana koyması, aslında parti yönetiminin manevra alanını da bir hayli daralttı.

Ancak Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz arasında neredeyse kan davasına dönüşmüş gibi görünen “merkez sağın liderliği” iddiası bu koalisyonu ilk günden beri çıkmaza sokuyor.

Üstelik bu ikilinin yanına bir üçüncü partinin de gerekli olması işleri güçleştiriyor.

Bu yüzden Mesut Yılmaz’ın siyasi manevraları “Çillersiz DYP-ANAP koalisyonu” şeklinde ortaya çıkıyor.

Ancak ortada görmezlikten gelinemeyecek bir gerçek var: DYP, Meclis’teki ikinci büyük parti.
BBP’liler de ayrıldıktan sonra ANAP ile DYP arasındaki fark 11 milletvekiline kadar çıkacak.

Böyle bir durumda ANAP’ın, DYP’li bir “koalisyonun küçük ortağı” olması kaçınılmaz.

Bunu da ne Mesut Yılmaz, ne parti yönetimi, ne de ANAP tabanı içine sindiremiyor.

Cumhurbaşkanı’nın Meclis’teki protokolü, seçimlerde alınan oy sayısına göre değil de, sahip olunan sandalye sayısına göre belirleme eğilimi içinde olduğunun da belli olması, ANAP’ın karşısına hükümeti kurmakla görevli olarak Tansu Çiller’i çıkarabilir.

Bu durumun ANAP ve Yılmaz açısından ne kadar “tahammül edilmez” olduğu da çok açık.

Burada şöyle bir çelişki çıkıyor: 1- Yılmaz, aslında DYP’li bir koalisyon istiyor, ama şartlar buna müsait değil. 2- Yılmaz, Refah ile bir koalisyon istemiyor ama mevcut alternatifler içinde ANAP için en avantajlı görünen formül de bu..

Bazılarına bakılırsa bir “liberal” parti ile bir “dinci” partinin bir araya gelmesi çok zor.

Ancak bu yorumlar, ANAP’ın bilinen anlamda, klasik bir liberal parti olmadığı gerçeğini de gözardı ediyor.

Bugün ANAP içinde bulunan bir çok isim rahatlıkla Refah’ta da yer alabilir, ya da tersi son derece mümkündür.

Aynı durum siyasi hayatımızın diğer “liberal” partisi DYP için de geçerli.

Aynı şekilde DYP’de yer alan bir çok isim yarın karşımıza Refahlı olarak çıkarsa bunu yadırgamayız.

O halde kamuoyuna hakim olan hava biraz temelsiz bir istek gibi görünüyor.

ANAP ya da DYP’nin solcu DSP ve solcu CHP ile koalisyonları mümkün görülebiliyor, ama bir çok konuda benzer görüşleri savundukları Refah ile koalisyona gelince iş değişiyor.

Bunu anlamak oldukça güç.

Refahlı bir koalisyona yönelik bütün itirazlar Refah’ın alaturka pragmatizmi karşısında çok yetersiz kalabilir.

Refah, iktidar olmak için, kendisi ile koalisyon yapması muhtemel herkesin işini şaşılacak kadar kolaylaştıracak kılıklara bürünebilir ve söylemler geliştirebilir.

Koalisyon hesapları yaparken bu gerçeği de göz ardı etmemek gerekir.

Sonuç olarak Refah-ANAP koalisyonunun tahmin edilenden daha da kolay ve uygulanabilir bir formül olduğunu söylemek istiyorum. Devlet yönetmeye talip olanlar hakkında anlatılan şu eski fıkradaki acı gerçeği hiç ama hiç gözden uzak tutmamalıyız:

Adamın biri, yaz sıcağında yattığı bir gölgelikte, yüzü, gözü sinek içinde yatıyormuş. Görenlerden birisi dayanamamış. “Yahu ne tembel adamsın” demiş, “Elini salla da bari sinekleri kov!” Bizimki hiç oralı olmamış. “Bunlar tok sinek beyim” demiş, “kovayım da açları mı gelsin?”