Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Oyların boşa gitmesini önlemenin yolu (Kararsızlar için rehber-4)

Ben de herkes gibi pazartesi ve salı gecesini televizyon karşısın­da harcadım. “Harcadım” keli­mesini özellikle seçtiğimi belirtmek isti­yorum.

Çünkü o gece televizyon karşı­sında yaptığımız şeyin “harcamak” fiili ile yakından ilgili olduğuna inanıyo­rum.

Deniz Baykal’ın bir kaç kere belirt­meye de çalıştığı gibi “liderler açık otu­rumu” Mesut Yılmaz ile Tansu Çiller’in kişisel kavgaları için düzenlenmiş gibi oldu.

Show TV’deki toplantı hem katılım­cı lider sayısının azlığı, hem de düzenlenişindeki acemilik açısından zaten in­sanlara bir şeyler verebilmekten uzaktı.

Liderlere soru sormak için seçilen Show TV haber merkezi elemanla­rının liderler karşısında aciz kalmaları­na da doğrusu üzüldüm. Ne doğru dü­rüst soru sorabildiler, ne de sordukları sorularda ısrarlı olabildiler. Hatta bir-iki sorunun, liderlerin ters çıkması üze­rine geriye alındığına ve sorulmamış gibi yapıldığına da tanık olduk.

Bence gecenin esas galibi Uğur Dündar’dı.

Hem oturumun planlanışındaki pro­fesyonellik, hem de liderlerin karşısın­da ezilip büzülmeyerek, görevini taviz­siz sonuna kadar sürdürmeyi başarabil­mesi açısından Uğur Dündar geceyi açık ara önde kapattı.

Hatta seyrederken bir an düşündüm. Şu parti liderlerinden birisiyle yer değiştirse acaba sonuç ne olurdu?

Tansu Çiller’in bu oturumlardan en karlı lider çıkacağını zannediyordum.

Çiller’in televizyona birlikte çıktığı diğer zevat karşısında belirgin bir fizik avantajı taşıdığını düşünüyordum.

Burada hemen bir yanlış anlamayı düzeltmeliyim. Başkaları ondan bahsederken “sarışın güzel kadın” ya­kıştırmasını yapsalar da bu görüşe ka­tılmadığımı belirtmeliyim. Bir kere Çil­ler sarışın değil, gençlik fotoğrafların­dan da görüleceği gibi esmer. Sarışınlı­ğı boyadan ileri geliyor. Ayrıca kalın ve kısa bir boynu var ki bu da göze pek hoş gelmiyor. Yani demek istedi­ğim o ki, Çiller’i güzel bulduğum için avantajlı olduğunu düşünüyor değilim! Bence yumuşak ve genç görüntüsü onun için bir avantaj olabilirdi. Bu avantajını da bir ölçüde kullandığını kabul ediyorum.

Ancak bence en önemli hatası Ame­rikalı gibi davranmaya çalışmasıydı. Biz Türkler değişik bir milletiz. Baş­bakan belki farkında değil ama, Türkler konuşurken mimik ve jestlere pek itibar etmezler.

Hatta elini kolunu fazla sallayarak konuşan, yüzünü gözünü oynatıp du­ran birisine biraz da gıcık olurlar.

Bu nedenle televizyonda Türk halkını etkilemeye çalışan bir parti liderinin bu en temel özelliklerimizden bihaber, eli kolu oynayarak konuşmasını yadır­gadım.

Hele yemin ederken kolunu Ameri­kalılar gibi havaya kaldırıp durma­sı bence büyük gaftı.

Çiller’in konuşulanların bitmesini beklemeden lafa karışmaya çalışması, onun etrafındaki bürokratlara davra­nışları hakkında ipuçları da verdi. De­mek ki dedikodular doğruymuş, Baş­bakan kimseyi dinlemeyi bilmiyormuş.

Bütün bu nedenlerle Sabah gazetesi her ne kadar “yaşasın” diye el çırpsa da Başbakan bu tartışmadan galip çık­mayı başaramadı. Avucuna kadar ge­len fırsatı kaçırdı.

Çiller böyle de Mesut Yılmaz farklı mı? Bence o da bir gecede bütün ka­rarsızları etkileme fırsatını elinden ka­çırdı.

Başbakan’ın kendisi için kurduğu tu­zaklara düştü, sinirlendi, “yahu”lu, “sen”li hitaplarla da sinirini ortaya koy­du.

Bir ara iki lideri, yani Çiller ve Yılmaz’ı izlerken lise günlerim aklıma gel­di. Sınıfın birbirine rakip ama gizliden gizliye de birbirlerine aşık iki çalışkan öğrencisinin münazaralardaki tavırları içindeydiler.

Her ikisi de suni tebessümlerle se­yirciyi etkilemeye çalıştılar. Ama ikisi­nin de gözlerinin içi gülmüyordu, bana yutturamadılar!

Deniz Baykal’ı şanssız bulduğumu belirtmeliyim. Eğer, CHP kendi­sinden daha hala birşeyler beklenen bir parti olabilseydi, Baykal’ın iki gün­lük televizyon performansı ile çok şey­ler kazanabilirdi. Bu açıdan Baykal’a yazık oldu diyorum.

Ecevit, her zamanki tanıdığımız bil­diğimiz Ecevit’ti. Düzgün konuştu, ki­bardı. Eğer, karşısındaki rakip eski CHP olsaydı, bu seçime şimdiden ve­da edebilirdi. DSP’nin bu seçimdeki en büyük avantajı CHP’nin çok zayıflamış ve hırpalanmış olması ve barajı geçme ihtimalinin düşüklüğü.

Türkeş’in emekliliği gelmiş. Artık yaşlanmış. Bence yerini bir an ön­ce oğluna terketmeli ve ömrünün geri kalan kısmını huzur içinde yaşamaya çalışmalı.

Evet sevgili okuyucular.

Televizyon oturumlarından sonra, bizim gibi kararsızlar için seçenekler ikiye iniyor.

Sizler de eğer Türkiye’yi bölmek is­teyen Refah’a benim gibi bir ders veril­mesinden yanaysanız iki seçeneğiniz var.

Ya ANAP, ya DSP.

Çünkü öyle görünüyor ki bu ikisin­den başka bir yere verilecek oylar, tıp­kı belediye seçimlerindeki gibi Refah’a yarayacak.