POSTA

Refah'sız bir koalisyon mümkün mü?

Kamuoyu araştırmaları seçim­lerden sonra Meclis’te temsil imkanı bulacak partilerin sa­yısının en iyi ihtimalle beş ile sınırlı kalacağını gösteriyor.

Eğer CHP’de olduğunu varsaydığımız yük­selme gerçekleşmezse bu sayı rahat­lıkla dörde de inebilir.

550 sandalyeli bir mecliste tek ba­şına iktidar olmak için teorik olarak bu sayının yarısından bir fazlası gere­kiyor. Yani 276 sandalye kazanan parti tek başına güven oyu almasına yetecek bir hükümeti kurabilir.

Ancak siyasetin içinde olanlar bu sayının hükümet kurmaya yetse bile, iktidar olmaya yetmeyeceğini de ga­yet iyi biliyorlar.

Böylesine hassas bir dengede, ye­niden milletvekili transferlerinin yaşa­nacağını şimdiden tahmin etmek için falcı olmak gerekmiyor.

Ayrıca böyle bir tabloda her milletvekilinin, bir eski bakanın deyişiyle “kendini adam yerine koymasının” da önüne, geçmek mümkün değil.

Bu nedenle seçimden sonra hükü­meti tek başına kurmayı hayal eden partinin neresinden baksanız 300’e yakın milletvekili çıkarması gerekiyor.

Bu gerekliliğin, kurulması muhtemel bir koalisyon için geçerli olduğu­nu da unutmamalısınız.

Dün gazetemizde yayınlanan anketler hiç bir partinin tek başına iktidar olmaya yetecek milletvekilini çıkaramayacağını gösteriyor.

Eğer ANAP ve Refah anketlerdeki gibi yüzde 21-22 civarında oy alırsa tek tek 150’ye yakın bir sayıda milletvekilliği kazanabilirler.

Üçüncü ve dördüncü durumdaki DYP ile DSP’nin de yüzde 16 ile yüz­de 14 arasında değişir gibi görünen oylarıyla ulaşabilecekleri milletvekili sayısı ise 90-105 adet arasında ola­caktır.

Geri kalan 55-60 milletvekilinin de barajı zor da olsa geçebilecek partiler arasında paylaşılacağını hesaplamak yanlış olmaz.

Şimdi yazımızın başındaki varsayı­mımıza geri dönelim.

Güçlü bir hükümetin kurulması için gerekli olan milletvekili sayısının 275 ile 300 arasındaki bir yerde olması gerektiğini belirtmiştik.

Eğer kamuoyu anketleri yanılmıyorsa, bu durumda kurulacak olan ko­alisyonun en az üç partiyi bir araya getirmesi gerekiyor.

Bunu söylerken diğer dört parti li­derinin de televizyona çıkıp “Ben Re­fah ile koalisyon yapmam” şeklindeki sözlerine dayandığımı da belirtmeli­yim.

Bu durumda Türkiye yine merkez sağ ağırlıklı bir koalisyon tarafından yönetilecek demektir. Yani ANAP ile DYP’nin aynı koalisyon hükümeti içinde bulunmaları, ayrıca yanlarına CHP ya da DSP’den de birisini almaları gerekiyor.

ANAP lideri, DYP ile koalisyon kurmasını peşinen “DYP ANAP’a ka­tılırsa olur” şartına bağladığına göre şimdi ne olacak?

Ben şahsen ANAP ile DYP arasın­daki oy ve sandalye sayısı farkı çarpıcı bir nitelik göstermezse bu birleşmenin’ asla gerçekleşemeyeceğini düşünüyo­rum.

Bu birleşme hangi çatı altında olur­sa olsun gerçekleşirse hükümet, iki partili bir koalisyon şeklinde kurulabi­lir ve bu durum demokrasimizin sağ­lıklı gelişmesi açısından da olumlu yönler taşıyabilir.

Ancak bu gerçekleşmezse, DYP ile ANAP bir araya gelmezse, bu tablo, kaçınılmaz olarak koalisyon or­taklarından birisinin Refah Partisi ol­ması gerektiğine işaret ediyor.

Bu sonuç da siyasi parti liderlerinin seçim döneminde verdikleri sözleri as­la ciddiye almadıklarını, her sözü oy avcılığı amacıyla verdiklerini de göste­riyor.

Böyle olmasaydı, bizim gördüğü­müz tabloyu onlar da görür ve şimdiden “Ben asla Refah ile koalisyon yapmam” gibi büyük bir sözü de söy­lemezlerdi.

Seçim sonrasında Refah Partisinin dışlanarak koalisyon formülleri aranmasının demokrasimiz açısından pek iyi bir not olmayacağını da burada be­lirtmeliyim.

Türk halkının yüzde 20-22’sinin oyunu almış bir partinin yok sayılması diye bir şey düşünülemez.
Düşünülürse, bulunacak formüller, siyasetin doğasına aykırı suni çö­zümler olacaktır.

Refah Partisi, her ne kadar yöneti­cileriyle bunu haketmese bile, kendisi­ne oy veren geniş bir kitle açısından Türk halkını temsil eder.

Türk halkının bir bölümünün siya­setin tamamen dışına itilmesinin yara­tabileceği sonuçların neler olacağını bugünden kestirmek güç.

Bu nedenle herkes kendisini bu­günden Refah’ın da ortağı olabileceği bir koalisyona hazırlamalı.

Türkiye, Refah’ın atası MSP ile ku­rulmuş üç değişik koalisyon gördü. MSP’nin o koalisyon hükümetlerinde iyi bir sınav vermemiş olması, bugün­kü notunun da kırılması sonucunu do­ğurmamalı.

Unutmamalı ki, o koalisyon hükü­metlerinde Başbakan olarak bulu­nan iki kişiden bir tanesi bugün Cumhurbaşkanımız, diğeri ise “siyasetin yeni yükselen değeri”…

“İyi sınav vermemiş olmak” bugün­kü notları için de geçerli olsaydı, en başta onların çoktan emekli aylıklarını bağlatmış olmaları gerekirdi.