Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Siyaset dar sokakta

Erken seçim kararı alındığı günlerde yazdığım bir yazıda (iki ay önce, 27 Ekim’de) şöyle demişim: “Rüzgara karşı geliyor olsam da söylemeden edemeyeceğim. Erken seçimin, Türk siyasetinde, kendisinden beklenen rahatlamayı gerçekleştirebileceğine inanmıyorum.”

Dün yapılan erken seçimin ilk sonuçları söylediklerimde haklı olduğumu hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde ortaya koydu.

Türkiye, 24 Aralık seçimlerinden sonra bugün uzun ve sancılı bir sürece giriyor.

Siyasi partilerin hiçbiri tek başına hükümet kurmasına yetecek bir çoğunluğa ulaşamadı.

Daha da kötüsü, aynı seçmenin oylarına talip olan siyasi partiler yani ANAP ve DYP birbirlerine karşı açık bir üstünlük sağlayamadılar.

DSP ile CHP’nin toplam aldıkları oy yüzde 25’in bile altında kaldı. Türk solunun parlamentoda temsil gücü önemli ölçüde azaldı.

MHP ve HADEP gibi önemli ideolojik ve toplumsal tabanı olan iki parti, seçim barajına takıldılar.

Bu iki partinin dinamik ve toplumsal hareketi etkileyebilecek kadroları parlamentonun meşru zeminlerinde siyaset yapabilme imkanından yoksun kaldılar.

Bunun ne kadar önemli bir eksiklik olduğunu, siyasetin parlamento içindeki dar bir yelpazeye sıkışıp kalmasının toplumsal hayatımızda yaratabileceği olumsuz etkilerin neler olabileceğini çok beklememize gerek kalmadan göreceğimizi tahmin ediyorum. Ve itiraf ediyorum ki bu tablodan ürküyorum.

Bugünden itibaren Türkiye nefesini tutup, parlamento içinden nasıl bir hükümet formülünün çıkacağını bekleyecek.

Ancak bunun o kadar da kolay gerçekleşmeyeceğini şimdiden kabul etmek gerek.

Seçimlerin tek galibi sayılabilecek olan Refah Partisi şimdi ektiklerini biçecek.

Türkiye’yi inananlar ve inanmayanlar diye ikiye bölmenin, kendisini “düzen dışı” olarak tanımlamanın faturasını ödeyecek.

Bu fatura, büyük olasılıkla hükümet girişimlerinde Refah’ın dışlanması sonucunu doğuracak.

Seçimlerden en çok oyu alarak çıkan bir partinin hükümet kurmayı bir yana bırakın, hükümet ortağı olmayı bile başaramaması o partinin lider kadrolarının ne kadar uzak görüşsüz olduğunu da ortaya koyuyor.

Öte yandan merkez sağın iki büyük partisinin cesamet olarak sandıktan neredeyse “ıkizmişçesine” çıkmaları da dikkat çekici.

Türk halkının büyük bölümü iktidarda merkez sağın olmasını istiyor.

Bunu oyların yüzde kırkından fazlasını merkez sağa yığarak açıkça gösterdi.

Ancak seçmenin bu kez göstermeyi başaramadığı bir şey var. O da toparlanmanın kimin önderliğinde olacağı.

Eğer bu iki parti arasında hatırı sayılabilir bir oy farkı olsaydı işler kolaydı.

Şimdi zorluğu aşmak o iki partinin liderlerinin basiretlerine kalıyor.

Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz şimdi gerçek bir liderlik ve devlet adamlığı sınavı ile karşı karşıyalar.

Bu sınavı geçecek çapta olup olmadıklarını önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Bakalım, Türkiye’nin geleceği için kendi kişisel iktidar hırslarından ne kadar fedakarlık edebilecekler?

Bakalım, akılları, ihtiraslarının önüne geçebilecek mi?

DSP ile CHP arasındaki fark, Türk halkının merkez solda DSP’ye daha bir sempatiyle baktığını ortaya koyuyor.

CHP’nin uzun süre ecel terleri döktükten sonra barajı ucu ucuna geçmesi ve sanki bunlar olmamış gibi partinin genel sekreterinin “solun partisi biziz” ısrarını sürdürmesi anlaşılacak gibi değildi. Bu satırların yazıldığı sırada ANAP ile DYP’nin çıkardığı milletvekili sayılarının toplamı bile hükümet kurulmasına izin verecek bir çoğunluğa ulaşamamıştı.

Daha sabaha kadar üç saat var. Burada ne değişir belli değil.

Ama öyle görünüyor ki ikili bir koalisyonu bile mumla arayacağımız bir seçim sonucuyla karşı karşıyayız.

Türkiye siyasetin dar bir sokakta sürdürüleceği döneme giriyor artık.

Bu dar sokakta partilerin ne manevralar yapabileceklerini, nasıl hareket edeceklerini yaşayıp, göreceğiz.

Ama sokağın dar olduğunu, manevra imkanlarının kısıtlı olduğunu unutmamalıyız.

Bu nedenle hükümetin kurulmasının gecikmesi, bugün aklımıza gelmeyen yeni formüllerin ortaya konulması moralimizi bozmamalı.

Biz ulusça ne badireler atlattık.

Bunu da atlatacağımıza eminim.

Eskiden olduğu gibi, bu kez de biraz başı bozuk adımlarla da olsa Türkiye ileriye doğru yürüyecek, yürüyecek…

Seçim sonuçlarının karmaşık tablosunun kaldırdığı toz bu gerçeği örtmesin.