Deprem suçluları cezalandırılmalı
Marmara Depremi’nden 12 gün sonra 29 Ağustos 1999’da şöyle yazmıştım: “Bu işin sorumlularının da yakalarını sıyırıp, kendilerini unutturabileceklerinden kuşkulanıyoruz.. Radikal, en son sorumlu da bağımsız yargının karşısına çıkıp hesap verene kadar bu işin peşini bırakmayacak.”
8 Eylül 1999’da yazdığım bir yazıda da ‘Adalet Bakanlığı deprem sonrasına hazır mı?’ diye sormuş “Depremden önce de ağır dosya yükü altında ezilen mahkemelerin, şimdi deprem nedeniyle ortaya çıkacak dosya patlamasına karşı yeterince hazırlıklı olmadığını düşünüyorum. Bu davaların yıllarca sürmemesi, delillerin hızla toplanıp, hızlı bir yargılama yapılması gerekiyor. Adil bir yargılama ile gerçek suçluların ortaya çıkarılmasının yolu da bölgede bu tür davalara bakacak mahkeme sayısının artırılmasından geçiyor… Bu önlem alınmadığı takdirde davaların onlarca yıl sürmesine, suçluların serbestçe dolaşmasına razıyız demektir” diye yazmıştım.
Bugün Radikal’de yayımladığımız haber kuşkumuzun ne kadar yerinde olduğunu ortaya koyuyor. Ve öyle görünüyor ki son sorumlunun da ceza aldığını görmek daha çok uzun yıllar alacak ve belki de hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir rüya olarak kalacak. On binlerce kişinin öldüğü, on binlerce kişinin yaralandığı, sayısız insanın evsiz kaldığı depremin gerçek suçluları aramızda serbestçe dolaşmaya devam edecekler.
Depremde 210 bine yakın bina yıkıldı ya da ağır ve orta hasar gördü. Açılan dava sayısına bakacak olursak yıkılan binaların sorumlularının neredeyse yüzde 99’unun mahkeme kapısına bile uğramadan, paçayı kurtarabilecekleri anlaşılıyor.
Veli Göçer gibi birkaç günah keçisi dışında kimse yaptığı işin hesabını vermek zorunda kalmayacak.
Hatalı hesap yapan mühendisler, deprem yönetmeliklerine uygunluğu denetlemeyen belediye görevlileri, kaçak yapılaşmaya ve tehlikeli bölgelere bina yapılmasına göz yuman, deprem bölgesinde yaşamanın gerektirdiği kent planlamasını yapmayan belediye başkanları, malzemeden çalan müteahhitler.. Hiçbiri hesap vermek zorunda kalmayacak. O binalar yıkılmamış, o insanlar ölüp, yaralanmamış gibi serbestçe yaşamaya devam edecekler.
Türkiye bilmem kaç bin prefabrik ev yapmak, şu kadar kalıcı konut sağlamak, bu kadar trilyonluk yardım yapmakla deprem kurbanlarına karşı sorumluluğunu yerine getirmiş sayılacak.
Ama depremin bu yönüyle de toplumumuzun adalet duygusunu da yerle bir edeceğini göremeyeceğiz.
Aradan bir yıl geçtikten sonra görülüyor ki Adalet Bakanlığı, depremin yol açtığı yıkımın sorumlularının cezalandırılması için kılını bile kıpırdatamıyor. Ağır işleyen yargı sistemimizin arkasına saklanarak görevini yaptığını düşünüyor.
Geçen yıl yaptığım teklifi yineliyorum. Yetkililerin aldırmayacağını bilsem de yineliyorum:
Bölgede yargının işinin hızlı yürütmesini sağlayacak düzenlemeler için vakit hâlâ var. Deprem bölgesinde görevli savcı ve mahkeme sayısını artırmak, bazı mahkemeleri sadece deprem hasarlarıyla ilgili davalara bakacak şekilde görevlendirmek mümkün.
Tek bir talebimiz var: Suçlular hiç olmazsa bu kez yakalarını yasaların elinden kolayca kurtaramasınlar.