Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Gladio kamyona çarptı!

Pazar akşamı Susurluk’ta meydana gelen kaza, Türkiye’yi bir uçtan diğerine sarmış kirli ilişkiler ağının çok küçük bir parçasının daha su yüzüne çıkmasını sağladı.

Bir milletvekili, bir polis müdürü ve bulaşmadığı karanlık iş kalmamış bir caninin aynı otomobilde ne aradıkları, hangi işin peşinde koştukları, devletin diğer organlarındaki uzantılarının kimler olduğu daha uzun süre konuşulacak.

Bakalım bu kez ortaya çıkan ipin ucunu çekip, Türkiye Cumhuriyeti’nin başına örülen çorapları etkisiz hale getirebilecek miyiz? Yoksa ezeli ve ebedi hastalığımız depreşip, bu karanlık ilişkiler yumağını unutup gidecek miyiz?

Cevap bulunması gereken o kadar çok soru var ki, hangisinden başlayacağını insan şaşırıyor.

Abdullah Çatlı, Ankara Bahçelievler’de 7 TİP üyesinin işkenceyle öldürülmesinden sorumlu. Acaba devletin bazı organlarıyla ilişkisi bu döneme mi dayanıyor?

Bu korkunç katliamdan dört beş ay sonra Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’nın çok iyi korunduğu bilinen bir askeri cezaevinden kaçırılmasını örgütleyenlerden birisinin de aynı kişi olduğu biliniyor.

Acaba, kaçırma olayı da Abdullah Çatlı’yı çeşitli operasyonlarında kullanan bazı gizli devlet örgütlerinin bir eylemi miydi?

Bazı gizli operasyonlarda kullanıldığı iddia edilen Tarık Ümit’in ortadan kaldırılması işinde de Çatlı’nın parmak izleri var.

Güneydoğu’nun en önemli silahlı güçlerinden birisini kontrolünde bulunduran milletvekili Sedat Bucak’ın, İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Mehmet Ağar ile birlikte bazı organizasyonlar içinde bulunduğu doğru mu? Çiller’in örtülü ödenekten harcadığı 500 milyar lira, Ağar aracılığı ile bu silahlı çeteye mi gitti?

Devletin bazı birimlerinin, hukuk dışı yollar kullanarak bazı isimleri ortadan kaldırdığı iddiaları artık göz ardı edilebilir mi? Ömer Lütfü Topal, Behçet Cantürk gibi bazı mafya babalarının, bu çeteyle uyuşturucu savaşımına girdikleri için öldürtüldükleri iddiaları var. Çatlı, acaba bu işlerde de tetikçi olarak mı kullanıldı?

Mehmet Ağar, Tevfik Ağansoy olayına karışan polislerin “tesadüfen” orada olduklarını söylemişti. Dün de üç ilginç ismin aynı otomobilde bulunmalarının bir “tesadüf” olduğunu açıkladı.

Bu kadar çok tesadüfün bir araya gelmesi ve hep aynı isimler etrafında düğümlenmesi bir şeyler ifade etmiyor mu?

Bugünden itibaren bütün Türkiye’yi seven herkese önemli bir görev düşüyor. Bütün iddiaların aydınlatılması, Türkiye’nin hukukun üstün olduğu bir cumhuriyet haline getirilmesi artık hepimizin ilk işi olmalı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, günlük politik çıkar kavgalarını bir yana bırakıp egemenliğin bir kaç çetede değil, kendisinde olduğunu göstermeli.

Bu olaylara ismi karıştırılan devlet kuruluşlarındaki dürüst görevliler, bu pislikten kendilerini kurtarmak için gerçeklerin açığa çıkmasına yardım etmeli.

Radikal peşini bırakmayacak
Radikal, Türkiye’ye karşı sorumluluğunun bir gereği olarak bu işin peşini bırakmamaya kararlı. Dünden itibaren çalışmaya başlayan özel bir birimimiz elde ettiği bilgileri günü gününe sizlere ulaştıracak.

İtalya’da ünlü Gladio soruşturması bir kara para aklayıcısının öldürülmesiyle tesadüfen ortaya çıkmıştı.
Pazar akşamı Susurluk’ta bir kamyona çarpan Türk Gladio’sunun uzantılarının ortaya çıkmasını belki de bu “tesadüf” sağlayacak.

İtalya’da olayların üzerine gitme yürekliliği gösteren savcılar, yargıçlar, politikacılar ve gazeteciler toplumun cerahatli bir uzvunun kesilip atılmasını sağlamışlardı.

Türkiye’de de dürüst politikacıların, savcıların, yargıçların, gazetecilerin bulunduğuna inanıyorum. Çete’nin bu kez kamyona çarptığına, sonunun geldiğine inanmak istiyorum!