Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

TX’lerin alım emrini kim verdi?

Bugünkü Radikal’de TX adı verilen bir elektronik dinleme cihazının nasıl çalıştığına ilişkin ayrıntılı bir haber okuyacaksınız. Fiyatları 12 ile 20 bin dolar (yaklaşık 3 milyar lira) arasında değişen bu cihazlardan Emniyet Genel Müdürlüğü’ne 60 adet satın alınmış. Alımların 1996 yılı içinde yapıldığı bildiriliyor.

Bu cihazların özelliği, dışarıdan herhangi bir bağlantıya gerek kalmaksızın oturduğunuz yerden 6 adet telefonun dinlenebilmesine imkân sağlaması. Şimdi TX’leri burada bırakıp eski bilgilerimizi tazeleyelim.

Hatırlayacağınız gibi Mehmet Ağar’ın Emniyet Genel Müdürlüğü döneminde DGM, Emniyet’in istediği tüm telefonları ayrıca bir mahkeme kararı olmaksızın dinlemesine izin veren bir karar almıştı.

Bu karar uyarınca Telekom yalnızca normal santrallardan değil, aynı zamanda cep telefonu santrallarından da birer ucu Emniyet Genel Müdürlüğü’ne çekmişti.

Böylece Emniyet istihbaratının ülkenin herhangi bir yerindeki telefon görüşmesini dinleyebilmesine ve kaydetmesine olanak sağlanmıştı. Bu sayede dinleme Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin ayrıca bir santrala gitmesine gerek kalmadan yapılabiliyordu.

Eğer tek ve gerçek amaç suçları önceden haber alabilmek için (her ne kadar Anayasa’ya aykırı da olsa) telefon dinlemek olsaydı, santrallardan Emniyet’e çekilen ‘uçlar’ yeterli olmalıydı. Üstelik bu işlem için yasal bir kılıf da hazırdı.

Öte yandan telefon dinleme ile ilgili Emniyet taleplerinin büyük bölümü zaten bir engelle karşılaşmadan mahkemelerce kolayca kabul ediliyor.

DGM’nin söz konusu kararı olmadan önce de böyleydi, simdi de bövle.

Yani Türkiye gibi kamu karşısında bireylerin kişilik haklarının korunmadığı bir ülkede, herkesten gizli telefon dinlemeye çalışmanın özel bir anlamı olmalı.

Şimdi tekrar TX’lere geri dönelim. Peki, Emniyet Genel Müdürlüğü kendisine DGM’nin sağladığı bu imkâna rağmen, neden TX cihazlarından satın alma gereğini duydu?

Bu cihazlardan 60 tane alındığına ve bunlarla maksimum toplam 360 adet telefon dinlenebileceğine göre, daha geniş ve yasal dinleme imkânları varken yaklaşık 200 milyar lira neden bu işe harcandı?

Bu cihazların alım talebini kim yaptı, alım emrini kim verdi?

Bu soruların cevapları bizi kollarıyla devleti sarmış ahtapotun gövdesine götürecek ipuçlarını da verecek.

Belli ki Emniyet Genel Müdürlüğü içinde yaratılan bir oluşum, normal yollardan dinlenmesi uygun olmayan bazı kişi ya da kuruluşları dinlemek ihtiyacı içindeydi.

Bu dinleme işlemi özel bir çıkara hizmet ettiği için de dinlemenin herkesin gözü önünde yapılmaması gerekiyordu.

Bu yüzden de yalnızca dinleyen kişinin ve amirlerinin kontrolünde olan TX cihazlarına ihtiyaç duyuldu.

Bu cihazlarla özellikle politikacıların, gazetecilerin ve bazı işadamlarının telefonlarının dinlendiği tahmin ediliyor. Özellikle son gensoru görüşmesinden önce dinlenen bazı telefonların, bazı milletvekillerini markaja almada işe yaradığı konuşuluyor.

Öyle görünüyor ki devlet içindeki özel bir oluşum her türlü devlet imkânını kullanarak kendi siyasal ve ekonomik amaçları için gözünü budaktan esirgemeden çalışmış.

Yılmaz başbakanlığındaki hükümetin ilk işi bu oluşumu açığa çıkarmak olmalı. İçişleri Bakanlığı biran önce bu cihazları kimlerin kullandığını, neden kullandığını, elde edilen bilgilerin ne işe yaradığını, kimlerin dinlendiğini açıklamak ve sorumlularını yargıya teslim etmek zorundadır.

Susurluk’un üzerini örttüğünü zanneden çetenin bu yeni marifetini de örtmesine imkân verilmemelidir.
Mesut Yılmaz’ın, Bülent Ecevit’in, Hüsamettin Cindoruk’un ne kadar demokrat olduklarını şimdi göreceğiz.