Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Bir bakış baktın, kalbimi yaktın

Bir bakış baktın, kalbimi yaktın

Vice’da “Kadınlar, erkeklerde bir tek şey istiyor: Avcı gözler” (Women Want One Thing in Men, and It’s ‘Hunter Eyes’) başlığını okuyunca “tamam” dedim, “benim zamanım geldi!”

“Zamanımın” gelmek için hayli zaman beklediği gerçeğini gözümün içine sokacak sözleri duymaya da açık olmadığımı söyleyeyim!

Kadınların “artık ne istemeye başladıklarına” kim karar veriyor bilmiyorum.

Demek ki böyle kararlar almaya yetkili birileri var ve onlar zaman zaman oturup, “şimdi kadınlar ne istiyor, bir bakalım” diyorlar.

Bir tür mason locası gibi bir şey olmalı bu. Ya da bir gizli örgüt.

Sovyetler Birliği dağıldığından beri ajan filmlerinde karşımıza çıkan türden “gizli örgütler” benzeri bir oluşum!

Bundan önceki toplantılarının sonuçlarından hiç memnun kalmamıştım.

“Six pack karın kaslarının” kadınların istediği tek şey olduğuna karar verdikleri toplantıdan söz ediyorum.

Koca bir nesli bu yüzden telef ettiler!

Başlangıçta az kalsın ben de buna kendimi kaptıracaktım, son anda aklım başıma geldi.

Ben öyle dağınıklıktan hoşlanan bir tip değilim, her şeyin yerli yerinde ve bir arada olmasını isterim.

Altılı kas paketimi de bu nedenle göbeğimde bir arada tutuyorum: Yani benim durumum “six pack” değil, “six in one” durumu.

Buna “göbekli” de diyorlar ama bu benim dağınıklıktan hoşlanmama irademi etkilemiyor, gülüp geçiyorum.

Tabii bir de şu dikkatimi çekmişti, şahane bulduğum kadınların önemli bölümünün birlikte oldukları erkeklerin çoğu six pack karın kaslarına sahip değildi.

“Six pack karın kası” yerine, altı sıfırlı bir banka hesabının çok daha etkili olduğunu düşünmeme yol açan ciddi gözlemlere sahibim.

Altı sıfırlı banka hesabı dediysem, TL değil tabii. Bu gidişle yakında asgari ücretin bile altı sıfırlı TL olacağını görebiliriz. Ki bu gözler geçmişte böyle şeyler de gördü ve Türk ekonomi yönetiminin yaptıkları, yapacaklarının teminatıdır, bunu da biliyorum.

“Avcı gözler” yeni bir kavram değil aslında.

Geçmişte de kadınlar bir dönem böyle erkeklere bayılmışlar.

Avcı gözler bir erkeği çekici ve gizemli kılıyormuş çünkü.

Avcı gözlü erkekler, kaplanlar ve çitalar gibi apex avcılara benzedikleri için kadınlara seksi geliyorlarmış.

Bunda kadınların “korunma istekleri” de rol oynuyormuş ki kadınlar niye bir erkeğin korumasına muhtaç hissetsinler bunu çok anlamış değilim.

Ama böyle bir inanç olduğunun farkındayım, belki de benim tanıdığım kadınlar daha bağımsız karakterler oldukları için bir erkeğin kendilerini koruması ile ilgili beklentileri dillendirmiyor olabilirler.

Bu konuyu yazmaya karar verince Sophia Loren’in anılarında anlattığı bir olayı hatırladım.

Sophia Loren’in “Dün, Bugün, Yarın – Bütün Hayatım” isimli biyografisini okuyup, bitirdiğimde aklıma takılan bir soru vardı:

Bir kadın, kendisini çok ama çok sevdiğini bildiği bir erkeğe karşı kayıtsız kalabilir mi?

Sophia Loren’in anılarına bakılırsa kalınabiliyormuş ve bir kadının “korunma isteği” küçümsenebilir bir şey değilmiş.

Cary Grant ile Sophia Loren, Madrid’de bir film çekimi sırasında tanışmışlar.
“Gurur ve ihtiras” filminde, Cary Grant ve Frank Sinatra ile kameranın karşısına geçtiklerinde Sophia daha 23 yaşındaydı.
“Tanrıça” olarak anılıyordu. Bugün bile “kum saati tipli kadın vücudunun en mükemmel örneği” olarak anılan, 23 yaşında, cilveli, insanlarla kolayca samimiyet kurabilen bir İtalyan güzeli!
Filmin çekimlerine başlanırken düzenlenen kokteyle hazırlanırken heyecandan tam 12 elbise değiştirmiş. Saçı birkaç kez bozulup, yapılmış.

Olanca güzelliğiyle kokteyl salonuna geldiğinde ortalıkta iki erkek oyuncu da yoktu!
Divan şairi Nev’i’yi hatırlatan bir durum yani:
“Geldimse n’ola ben şuarâ bezmine âhir / Âdet budur âhirde gelir bezme ekâbir.” (Şairler devrine sonradan geldimse ne olmuş / Adet böyledir. Büyükler meclise en sonra gelirler.)

Kokteyle Cary Grant iki saat, Frank Sinatra 4 saat geç gelirler.
Cary Grant kapıdan girdiği anda hissettiklerini şöyle anlatıyor Sophia:
“Sonunda Cary’nin o ünlü profilini kapıda gördüğümde neredeyse bayılacaktım. Parlak yakalı smokini, hafif gri saçları, zarafeti nefesimi kesmişti. Benim için tüm rüyaların gerçekleştiği an oydu.”
Cary o sırada 52 yaşındaydı. Kendisinden 29 yaş küçük (çeyrek yüzyıldan fazla!) Sophia’nın o ışıltılı güzelliğini karşısında görünce 20 yaşlarında, ne yapacağını bilmeyen bir acemi aşığa dönüşmüştü.
Cary, çocukken annesi tarafından terk edilmişti, Sophia ise hiç tanıyamadığı babası tarafından!
Onları birbirlerine yaklaştıran şey ruhlarında derin izler bırakan bu geçmişleri miydi, yoksa ilk görüşte aşkın kimyası mı, bilemiyorum.
O geceden sonra, çekimler süresince Madrid’de uzun akşam yemekleri, kır gezintileri ve sabah kahvaltılarında buluştular.
“İlk buluşmamız büyülüydü sanki” diye hatırlıyordu Sophia.
Sophia Loren o sırada yapımcı Carlo Ponti ile birlikteydi. Ponti boşanamadığı için evlenememişlerdi ama dünyanın gözünün önünde artık “hayat arkadaşı” idiler.
Bir gece Cary Grant aniden bir soru sordu:
“Benimle evlenir misin?”
Sophia sadece ince bir mırıltıyla “zamana ihtiyacım var” diyebilmişti.
Ertesi yıl bir başka film çekimi için Los Angeles’te buluştuklarında Cary’nin aşkında hiçbir azalma olmadığı da ortaya çıkmıştı.
Sophia’ya hergün gönderdiği çiçeklerden birinin üzerinde şöyle bir not vardı:

“Eğer yapmak istersen masama bir not bırak. Birkaç kelime. Herhangi bir kaç kelime. Her gün olduğu gibi senden bir şeyler duymaya ihtiyacım var. Eğer aynı hayaller için benimle dua edersen, hayatta her şey iyi olacak.”
Sophia, belki de Carlo Ponti’yi kıskandırmak için, dönüş yolunda uçakta ona Grant’ın gönderdiği sarı güllerden söz etti.
Bu Carlo Ponti’yi öfkeden çıldırttı ve herkesin ortasında Sophia’ya şiddetli bir tokat attı.
Sophia yerin dibine geçmişti. Yanağında beş parmak izi ile hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Hostesler onu yatıştırmak için çabalarken aslında “zamana ihtiyacı olmadığını” anladı.
“O anda Carlo beni seviyor diye düşündüm. Garip bir şekilde, bu korkunç tepkisi ona olan güvenimi sağlamlaştırdı. Carlo İtalyan’dı, benim dünyama aitti. Onu bırakıp bir Hollywood devine giderek tüm hayatımı değiştirmeye cesaret edemedim. Sonunda doğru kararı verdiğimi düşündüm” diye anlatacaktı.
Aradan 30 yıla yakın bir süre geçtikten sonra, 1986’da Grant’tan son bir telefon aldı.
Aramasını hiç beklemiyordu, heyecanlandı, “ne oldu, iyi misin” diye sorabildi.
“İyiyim, yalnızca ciao demek için aradım” dedi Grant. Bu konuşmadan kısa bir süre sonra da öldüğü haberini Sophia da tüm dünya ile birlikte öğrenecekti.

Kıssadan hisse: Gördüğünüz gibi avcı gözlerin en şahanesine sahip Cary Grant, şişko, kel, bazen çok kabalaşabilen Carlo Ponti’nin elinden kızı almayı başaramamış.

Onun için erkek biraderlerimi uyarıyorum: “Kadınlar şunu istiyor, bunu istiyor” palavralarına kulak asmayın.

Kadınlar, anlatacak hikayesi olan, eğlenceli erkekleri severler, şişko ve göbekli de olsa, altılı karın kasları ve avcı gözleri de olsa!

Not: Sophia Loren anılarının 2014’te yayınlanmasının üzerinden hayli zaman geçtikten sonra 2020’de Cary Grant’ın kendisine evlenme teklif ettiği iddiasını reddetti. Bunu niye yaptı bilmiyoruz. Kim bilir belki de Carlo Ponti’yi mezarında ters döndürmemek içindi!