Hiçbir şey olmadıysa bile bir şeyler oldu
Böyle bir seçim sonucunu beklediğini, her şeyin tam da tahmin ettiği gibi gerçekleştiğini söyleyecek bir siyasi yorumcu, araştırmacı, politikacı vs. ile karşılaşırsanız arkanıza bakmadan uzaklaşın.
Çünkü dünkü tabloyu çok fanatik partililer bile ancak rüyalarında hayal edebilirlerdi ve rüya bile olmayan bir şey gerçek oldu.
Recep Tayyip Erdoğan, hiç beklemediği ölçüde ağır bir seçim yenilgisi aldı.
Özgür Özel de beklemediği kadar büyük bir seçim zaferi kazandı.
Bizim memlekette adet olduğu üzere seçimi kaybeden bunun kendi hataları nedeniyle gerçekleştiğini asla kabul etmeyecek.
Bugün ve yarın için erken ama hafta ortasından itibaren AKP medyasını takip edenler görecekler ki seçimin kaybedilmesinin birçok sorumlusu bulunacak ve bunlar arasında hiçbiri Recep Tayyip Erdoğan olmayacak.
Sorumluların kimler olabileceğini tahmin etmek mümkün ve muhtemelen birinci sıraya Mehmet Şimşek’in adı yazılacak.
Ekonominin bugünkü durumunda Erdoğan’ın Şimşek’i değiştirmeye cesaret edemeyeceğini söyleyebilirim ancak sonuçları parti için rasyonalize edecek olan faktör uygulanan ekonomi politikası olacaktır.
Kimse bu sonucun, Erdoğan’ın kendisini ekonomist zannetmesinden kaynaklandığını söylemeyecek, aklından geçirmeye cesaret edenler de dillerini tutabilmek için kendilerini zorlayacaklar.
Murat Kurum gibi bir karakterin nasıl olup da bakan olabildiğini merak edenler elbette seçimin böyle sonuçlanmasına şaşırmadılar.
CHP açısından baktığımızda da dört sene sonraki Cumhurbaşkanlığı seçiminin artık iki adayı var: İmamoğlu ve Yavaş.
Ortaya çıktı ki bu iki politikacının seçmen nezdindeki gücü, partilerinin sahip olduğunun çok ötesinde.
Ve bu sonuç da gösteriyor ki Kemal Kılıçdaroğlu, kendi kişisel hırslarını yenmeyi başarabilmiş olsaydı, Türkiye’de bugün bambaşka bir siyasi iklimde yaşıyor olabilecektik.
Elbette, Türkiye siyasetinde dört yıl çok uzun bir süre. Dört yıl sonrası için bugünden bir tahminde bulunmak falcılık sayılmalı.
Genel seçimin hemen ardından Meral Akşener’in öfkeli siyaset tarzına bakarak “Akşener siyasetten giderken partisini de yanında götürmek istiyor” diye yazmıştım.
Övünmek için söylemiyorum, yanılmamışım.
Türkiye’nin siyaset bilimi için bir laboratuvar olduğunu bile söyleyebiliriz.
Toplumsal tabanı olmayan, ideolojik olarak belli bir tabana dayanmayan siyasi partiler eninde sonunda tasfiye ediliyorlar.
Babacan’ın, Davutoğlu’nun, Akşener’in partileri belki hayatiyet belirtileri gösterebilirler ancak bu partilerin gelecekteki siyasi hesaplarda kayda değer bir gücü olamayacağı da dünkü seçimden sonra ortaya çıkmış oldu.
Özgür Özel’in yönetimindeki parti, Ecevit’ten sonraki en büyük başarısını elde etti.
Özel’in seçim sonuçları açıklanmaya başladığında yaptığı konuşmadaki samimi ve içten duygusallığının, seçmen nezdinde bir karşılığı olduğunu da göreceğiz diye düşünüyorum.
Kim bilir, belki de yurttaşlarımız artık “karizmanın” karın doyurmadığını idrak etmiş bile olabilirler.
——————————-