Faaliyetleri İstanbul ve Mardin’de yoğunlaşan ve “yeni nesil mafya” diye tanımlanan Casperler Çetesi’nin lideri olarak bilinen Hamuş Atız, Almanya’da yakalandı.
Atız’ın Türkiye’ye iadesi mümkün olamayacak çünkü Alman mahkemesi “Türkiye’de adil yargılanamayacağı” gerekçesiyle iade talebini kabul etmedi.
Haberden anladığıma göre Alman mahkemesinin Türkiye yargısı ile ilgili bilgilerinin tümü demesem de bir bölümü tamamen yanlış.
Evet, Türkiye’de adil yargılanma hakkını unutalı çok oldu ama bu daha çok “siyasi” davalarla ilgili.
Türk adliyesi, 15 Temmuz darbe girişiminden önce AKP iktidarı tarafından Fetullahçı çeteye teslim edilmişti.
O günlerden bugüne çok şey değişmedi.
Artık onlardan boşalan kürsülerde parti rozetli hakimler ve savcılar oturuyor ve Fetullahçı çete döneminden tanıdığımız yöntemleri artık onlar kullanıyor.
Suç uydurmak, sanık lehindeki delilleri karartmak ya da görmezden gelmek, itirafçı ifadelerinden ibaret iddianameler yazmak aynen devam ediyor.
Öte yandan Alman hâkim bu konuda çok bilgisiz çünkü Türkiye’de mafyatik faaliyetler yasak değil.
Belki kâğıt üzerinde bakarsanız yasak ama aslında serbest!
Yani Casperler’in şefinin Türkiye’de adil yargılanma gibi bir derdi olmazdı çünkü yargılanmazdı.
Gelir usulen hapse girer, iki ay sonraki duruşmada serbest bırakılır gider Devlet Bey’in elini öper, olay burada noktalanırdı.
Hamuş Bey’in avukatları belli ki burada büyük hata yapmışlar.
Hepsi örgütlü suç çetesi yönetmekten mahkûm edilmiş bazı kişilerin kendilerine özel çıkarılan aflarla hapisten çıktıktan sonra Devlet Bahçeli’ye bağlılık ve şükran bildirmeye gittiklerini gösteren fotoğrafları savunma dosyasına koymaları yeterli olurdu.
Hatta bir adım daha atıp Avrupa’dan Avustralya’ya kadar dünyanın birçok yerinde suç örgütü kurmaktan arananların üç kuruş para verip Türk pasaportu aldıklarını da dosyalarına ekleyebilirlerdi.
Almanya’daki hâkim belli ki sadece siyasi davaları takip etmiş, mafya suçlarıyla ilgili davaların akıbetini hiç merak etmemiş.
Adalet Bakanlığı’nın Türk adaletini töhmet altında bırakan bu kararı protesto etmesi ve Alman yargıçlardan oluşan bir heyeti Türkiye’ye davet etmesi yerinde olur.
Alman yargısından gelecek misafirler onuruna düzenlenecek bir “gala yemeğine”, kendilerine özel çıkarılan afla serbest kalan mafya şeflerini de çağırmak bu yanlış anlaşılmanın önüne geçmek için yeterli olacaktır.
—————————–
Savcılar uyumayın: Büyücülere de bakın!
Fatih Altaylı, youtube kanalında söylediği bir söz nedeniyle “Cumhurbaşkanı’na fiili saldırıda bulunmak” suçlamasıyla tutuklandı. Beş gün sonra hapishanedeki üçüncü ayını tamamlayacak.
Altaylı tutuklanana kadar “fiili saldırının” gerçek bir fiil ile ilgili olduğunu zannediyorduk.
Meğerse değilmiş.
Bir savcının, ağızdan çıkan bir çift sözü “fiili saldırı” olarak nitelemesi ve bir hâkimin de bu iddiayı “çok mantıklı” bularak tutuklama kararı vermesi olayının sadece Türkiye’de değil, Dünya çapında ilginç bir olay olduğunu düşünüyorum.
Eskiden gazetelerde “nasıl oluyor da oluyor” gibisinden ilginç haberlerin yayınlandığı köşeler olurdu.
Yönettiğim gazetelerin birinci sayfalarına böyle bir haber koymaya gayret ederdim: “Tatlım bu haberi gördün mü” adını verdiğim haberler.
Kahvaltı sofrasında otururken eşlerden birinin gazetenin birinci sayfasındaki o haberi okuyup, güne ailecek neşeli başlamalarını sağlayacak bir haber!
Önceki gün bizim Adliyemiz ile bu konuda yarışacak bir haberi BBC’de okudum.
Zambiya’da iki büyücü ikişer yıl hapse mahkûm edildi!
Büyücülerin cezalandırılmasına neden olan şey, cadı büyüsü yaparak Zambiya Cumhurbaşkanı Hakainde Hichimala’ya suikast düzenlemek!
Büyücüler geçtiğimiz Aralık ayında yakalanmışlar, üzerlerinde bir canlı bukalemun ve bazı tılsımlar ele geçirilince anlaşılmış ki büyüyle suikasta hazırlanıyorlar!
BBC’de bu haberi görünce tüylerim diken diken oldu.
Malum bizim ülkemizde “üç harflileri” kendi amaçları için kullanabilen hacı hoca takımından çok adam var.
Bunlar “iyi saatte olsunları” Saray’ın üzerine tebelleş ederler mi; edebilirler.
Savcılarımızın gözünü açmaları Türk adaletinin, Zambiya adaleti ile yarışında bizi bir adım öne çıkaracaktır.
“Artistleri sokağa çağırarak hükümeti devirmeye çalışan kadın” ve “ağzından çıkan sözlerle Cumhurbaşkanı’nı döven adam” ile bu alanda yakaladığımız üstünlüğü kaybetmemeliyiz!
Biraz daha gayret lütfen!
—————————–