Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Ağaca düşman bir belediye

GÖZTEPE Parkı’ndaki ağaçları kesip yerine cami yapma fikrinden sonra, şimdi de İstiklal Caddesi’ndeki ağaçların ‘kaldırılacağı’ açıklandı. Belediye yetkililerine göre ‘caddenin konseptinde ağaçlara yer yokmuş’.

Benzeri bir sorunla ilgili bir okuyucu mektubu aldım. Göztepe Parkı’nda yapılmak istenenin bir benzeri Etiler’de de sergileniyor.

Mektubu okuyalım:

‘Göztepe’de yapılmak istenenin planlı bir hareket olduğunu düşünüyoruz. Çünkü aynı durum Etiler Cengiz Topel Mahallesi’nde de sergileniyor. Hiçbir anacadde ya da sokakla bağlantısı olmayan, evler ve çıkmaz sokaklar arasında yer alan Etiler bölgesinin beton yığınları arasında kalmış son yeşil alanı, semt sakinlerinin çocuk parkı yapılsın çığlıklarına karşın cami alanı oldu.

Çevrede oturan duyarlı vatandaşlar yürüme mesafesinde başka camilerin olduğu ve merkezi bir konumu olmak bir yana herhangi bir caddeyle bağlantısı bile olmayan bir yere cami yapılmaması için Beşiktaş Belediyesi’ne imza toplayarak başvurdular.

Ancak alanın Büyükşehir Belediyesi’ne ait olduğu ve cami yeri olarak ayrıldığı öğrenildi. Şu anda arsaya şantiye konteyneri ve bir bekçi konuldu. Görünen o ki, çevrede oturanların itirazlarına rağmen bu cami yapılacak. Etiler’deki son yeşil alana, hiç ihtiyaç olmadığı halde cami yapmak, vergilerimizi de heba etmek değil midir?’

Kasadaki fişler ne anlatıyor?

VAN 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın’ın kasasından bazı ‘fişleme’ dosyalarının çıktığı gazetelere yansıdı.

Fişlenen personel sayısının 300’e yakın olduğu da haberlerde yer alıyor.

Fişlerde akademik personelle ilgili olarak ‘türban eylemine katıldı, Nurcu, Nakşibendi’ gibi kayıtlar var. Üniversiteye, sahte El Ezher diplomalarıyla 40 öğrencinin kaydedildiği gibi bilgiler dosyaları tamamlıyor.

Sahte diplomalarla kayıt yaptıran öğrenciler ve onları kaydedenlerle ilgili nasıl bir hukuki işlem yapıldığı meçhul. Ama bu bilgilerin ‘kasadaki fişlerde’ tutulması, büyük olasılıkla olayın savcılığa hiç yansıtılmadığı anlamına da geliyor.

‘Fişleme’ en eski devlet geleneklerimizden biri.

İktidarların hoşuna gitmeyen fikirleri savunanların takip ve taciz edilmesi için oluşturulmuş bir yöntem.

Ve fişleyenin kim olduğu, fişlenenin hangi görüşü savunduğundan bağımsız olarak artık şiddetle eleştirmemiz gereken bir yöntem.

Eskiden belki bu tür fişler mahkemelerde delil de olabilirdi; ama artık bu tür yöntemlerle hiç kimsenin mahkûm edilemeyeceği bir hukuki medeniyet düzeyine de ulaştık.

Koskoca bir rektör bunu bilmiyor olabilir mi?

Hiç kuşkusuz rektör de bu fişleri dosyalarken, o káğıtlarda yazılanların mahkemelerde işe yaramayacağını biliyordu.

Ama yine de üç yüz kişilik bir liste yapmakta, onlarla ilgili dedikodudan ve kişisel yargılardan ibaret dosyalar tutmakta bir sakınca görmedi.

Şimdi hukuksuzluktan en çok şikáyet eder durumdaki bir insanın, çok yakın bir geçmişte hukuku çiğnemekte hiçbir sakınca görmediğinin de bir örneği bu….

Görüyorsunuz işte, hukuk bir gün herkese lazım oluyor.

İşte Türkiye’nin ihtiyacı olan dergi

AMERİKA’da okuyucu kitlesi çeteciler, mafya üyeleri ve mahkûmlar olan bir derginin satış rekorları kırmakta olduğu açıklandı.

Don Diva isimli dergi, üç ayda bir yayınlanıyor ve 165 bin satıyor.

Derginin kurucusu ve genel yayın yönetmeni Tiffany Childs, dergiyi yayınlama fikrinin uyuşturucu nedeniyle on yıl hapishanede yatan kocasından çıktığını anlatıyor.

Ve ekliyor: 6 yıl önce okuyucularımızın tümünü mahkûmlar oluşturuyordu, şimdi sadece yüzde 10’u hapishane kuşlarınca satın alınıyor!

Tiffany Childs, İngiliz Daily Telegraph Gazetesi’ne derginin sırlarını da anlatıyor.

Derginin satmasının en önemli nedeni verdiği ‘faydalı bilgiler’miş. Şöyle: Uyuşturucu en iyi nerede saklanır, elmas işlemeli altın diş nerede yaptırılabilir, en iyi para sayma makinesi hangi marka, para aklama suçlarından nasıl kurtulursunuz, kurşun geçirmeyen otomobil lastiği nereden alınır?

Dergiyle ilgili haberi okurken ‘mesleki deformasyonum’ da ortaya çıktı.

Şunu biliyorum: Böyle bir dergiyi Türkiye’de satamazdık. Çünkü buna ihtiyacı olanların çoğu kitap, dergi okuyarak vakit öldürmekten hoşlanmaz.

Ama bu aynı zamanda iyi bir ‘sendikasyon’ fırsatı gibi de geldi bana. Yani burada yazılmış yazıları, o dergiye satma olanağı.

Burada yazdırılacak ‘hapishaneye silah nasıl sokulur, cep telefonunu gardiyana kaptırmamanın 50 yolu, ne yaparsan yap hapse girmemenin sırları, mafyada yükselmenin 10 altın kuralı, cezaevindeki ofisinizden işleri nasıl yönetirsiniz, kendi yerine başkasını hapse sokmanın dayanılmaz hafifliği’ gibi yazılar iyi tiraj yapabilir diye düşündüm.