Teröre, terör diyememenin bedeli
ŞIRNAK’ta öldürülen vatandaşlarımız toprağa verilirken, Diyarbakır’da da Kürt sorunu için çözüm önerilerinin tartışıldığı bir toplantı yapılıyordu.
DTP Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş, toplantıda şunları söyledi: “Şimdi her şeye evet ama siz de terörist deyin öyle gelin deniliyor. Eğer biz de bunu terör olarak tanımlarsak, DTP olarak yarattığımız farkı yitireceğiz. Sizin terör dediğiniz şeye biz terör demeyiz. Dersek, sizleşiriz. Siz 30 yıldır varsınız ve bu dili kullandığınız için bu sorunu çözemediniz. Bu meseleye terör sorunu olarak bakamayız.”
Sorunun büyüğü de esasen buradan kaynaklanıyor.
DTP’nin, olaydan sonra yaptığı yazılı açıklamada yer alan “çatışmalı sürecin önüne geçebilecek politikalar” konusu, önce DTP’nin bu politikasını değiştirmesinden geçiyor.
DTP, elinde silahla dağlarda dolaşan paramiliter bir gücü, terörün kaynağı olarak görmemekte ısrar ettiği sürece, yakındığı “çatışmalı ortamın” ortadan kaldırılabilmesine olanak yok.
Dünyanın neresinde elinde silahla dolaşan ve istediği gibi yol kesip bomba koyarak insanları öldüren bir güce tahammül gösteriliyor?
Dünyanın en özgürlükçü ülkeleri de dahil olmak üzere, hangi devlet böyle bir güce karşı kayıtsız kalabilir?
DTP, eğer bölge halkına gerçekten hizmet etmek istiyorsa ne yapacağı belli: Önce PKK’nın vasiyetinden kurtulacak. Elinde silahla dağlarda dolaşanlar durduğu müddetçe, “çatışmalı ortamın” sürüp gideceğini görecek.
Önce asayiş sağlanacak ki, konuşarak bu sorunu çözmek isteyenlerin sesleri duyulabilsin!
Yobazlığı normal bir durum gibi görmek
MERAL Tamer, önceki gün Milliyet’teki köşesinde ilginç bir olay anlattı.
8 Eylül sabahı saat 10.00’daki Ankara-İstanbul uçağında yaşandığı iddia edilen olay, sakallı ve cüppeli bir erkek yolcunun, bir kadın yolcunun yanına oturmak istememesi.
İddiaya göre cüppeli erkek, yanına oturan orta yaşlardaki kadınlara, “Siz burada oturamazsınız, benim yanıma erkek oturması lazım, ben kadınların yanında oturamam” diye çıkışmış.
Araya yolcular girmiş, sonunda bir erkek yolcunun kadınlar ile yer değiştirmesiyle sorun çözülmüş.
Aşırılıklara her toplumda rastlamak mümkün!
Dünyanın en gelişmiş ülkesinde de dini yobazlık bu noktalara gelebilir.
Dolayısıyla 70 yaşındaki bir erkeğin, bir kadının yanında oturmasının günaha neden olabileceğini düşünen de çıkabilir.
Buna bakarak “Türkiye nereye gidiyor, şeriat mı geliyor” demek mümkün değil.
Ancak burada çok önemli bir başka sorun var: O da yolculardan bir başka erkeğin, bu talebi çok normal karşılayıp yer değiştirmeyi kabul etmesi.
Meral Tamer’in yazdığına göre bu kişi, normal giyimli, normal görünüşlü bir genç.
Sorun, “sıradan normal insanların” bu tür davranışları giderek olağan bir durum gibi karşılamalarında.
Bu tür insanların sayısı arttıkça, benzeri yobazlıkların sayısının da artması kaçınılmaz.
Ve Türkiye için bugün en büyük sorun da bu: Dini yobazlığın giderek normal bir durum gibi algılanması!
Avusturya’da ırkçı uygulama
GEÇENLERDE Avusturya’nın başkenti Viyana’ya THY ile uçan bir arkadaşım anlattı.
Avusturya polisinin “işkencesi” daha uçağın kapısındaki vize kontrolüyle başlamış.
Pasaport kontrolünden geçip sıra bavulları almaya gelince de devam etmiş.
Arkadaşımın anlattığına göre, sadece Türk yolculara karşı yapılan bir uygulamayla bütün bagajlar tek tek kontrol edilmiş, bagajlarda bulunan yiyecek türü maddelere atılmak üzere el konulmuş.
El konulmakla da bitmiyor, atılacak maddeler tartılıyor ve kilo başına belli bir “atma ücreti” de talep ediliyormuş.
Açıkça ırkçı ve ayrımcı bir tutum!
Ve bu tür ayrımcılıklarla mücadele konusunda toplum olarak son derece örgütsüzüz.
Ne bir araya gelerek bu tür ayrımcı uygulamalara karşı sesimizi yükseltebiliyoruz ne de görevleri gereği bu tür ayrımcılıklarla mücadele etmesi gerekenlerin umurunda oluyoruz.
Uzun yıllar boyunca bu ülkede demokratik hakların kullanılması çin örgütlenmek en büyük suçlardan biri olduğundan bu durum çok normal aslında.
Demokratik haklarımızı kullanmayı öğrenmediğimiz sürece, dünyanın öteki ucuna da gitsek bu tür haksızlıklarla karşılaşmamız da çok normal.