Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Tesadüfe bakın! İşaret fişeği yerini buldu!

ADALET Bakanı Sadullah Ergin, yargı reformu ile ilgili eylem planını açıkladı.

Gazeteler bunun cumhuriyet tarihinin en kapsamlı değişikliği olacağını yazıyor.

Buna göre hükümet Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısını tümüyle değiştiriyor.

HSYK’ya Danıştay ve Yargıtay’dan seçilen üyeler kurulda azınlıkta kalıyor. Çoğunluk TBMM ve Cumhurbaşkanı tarafından seçilen üyelerin tarafına geçiyor. Bakan ve bakanlık müsteşarı da kurulda kalmaya devam edeceği için kurul daha siyasi bir görünüm kazanıyor.

Anayasa Mahkemesi de aynı şekilde kökten değişikliğe uğrayacak kurumların başında geliyor.

Bir bölümü için Anayasa değişikliği de gerektiği için hükümetin bütün tasarladıklarını gerçekleştirmesi zor görünmekle birlikte, zamanlamanın ilginç olduğunu söylemeliyim.

Dikkatli okuyucular hatırlayacaklardır, 14 Ağustos’ta ABD’deki bir toplantıda konuşan Amerikalı profesör Henri Barkey’in “Kürt Açılımı önündeki en büyük engel Anayasa Mahkemesi’dir” dediğini bu köşede aktarmıştım.

Bu sözlerin “ABD’den atılmış bir işaret fişeği” olduğunu söylemiştim.

Barkey’in sözlerinin mürekkebi kurumamıştı ki hükümetin “Anayasa Mahkemesi’ni toptan değiştirme planı” ortaya çıktı.

Kuşkusuz, ABD’deki bir uzman böyle söyledi diye, hükümet harekete geçti iddiasında değilim.

AKP’nin, yargıyı kendisine bağlayarak, Türkiye’deki anayasal sistemi kendine göre yeniden tanımlama isteğinde olduğu da öteden beri biliniyor.

Ama tesadüfün bu kadarına dikkatinizi çekmemde de bir sakınca yok diye düşündüm.

 

Heykel düşmanlığının  nedeni

 

KARS’ın AKP’li Belediye Başkanı, göreve geldiğinden bu yana kentteki dördüncü heykeli de kaldırttı.
Daha önce üç kadın heykeli kaldırılmıştı, en son kaldırılan da Kars’ın sembollerinden biri olarak kabul edilen “kaz” heykeli oldu.
Böylece Kars’ın kentsel sorunlarının çözümü için çok önemli bir adım atılmış oluyor, vatana millete hayırlı olsun!
Belediye Başkanı, heykelin kaldırılmasının il trafik komisyonu kararı olduğunu söylüyor. Böylece kavşakta kaza olmasının önüne geçilecekmiş.
Merak ettim, heykel oraya konulurken il trafik komisyonunun aklı neredeymiş?
Demek ki Süleyman Demirel gibi söyleyecek olursak, “Neyin olacağını görmeleri için neyin olmayacağını görmeleri” gerekiyormuş!
Bunun heykeli kaldırmak için sonradan uydurulmuş bir bahane olduğu çok açık.
Sorun trafik filan değil, bu beyler heykel sevmiyorlar, asıl neden bu!
Basit bir sanat ve sanatçı düşmanlığı ile açıklanamayacak bir durum diye düşünüyorum.
Kafaları hâlâ yüzlerce yıl öncesindeki gibi çalışıyor çünkü.
Heykel görünce “put” zannediyorlar ve birilerinin bu puta tapacağından çekiniyorlar!
“Bu devirde hâlâ böyle düşünen kaldı mı” demeyin. Gördüğünüz gibi kalmış ve belediye başkanı bile olmuş!

Önce Kürtleri  PKK’dan kurtarın

DÜN Hürriyet’te yayımlanan bir araştırma ile ilgili haber çok ilginç bir sonuç gösteriyor:

Kendisini “Kürt” olarak tanımlayanların yüzde 69.7’si ayrı bir devlet kurulmasına “hayır” derken, kendisini “Türk” olarak tanımlayanların yüzde 71.3’ü Kürtlerin ayrı bir devlet kurmak istediklerine inandıklarını söylüyor.
Garip bir toplumsal iklim oluşmuş durumda.
Bir grup “Hayır, ben bağımsızlık filan istemiyorum” derken, diğer grup “Beni kandırma, aslında istiyorsun” havasında!
Bu güvensizliği yaratan en önemli faktör PKK’nın 25 yıldır sürdürdüğü terör.
Terör belli ki iki taraflı bir iş görmüş:
Bir yandan Türklerin, Kürtlere olan güvenini sarsmış, öte yandan Kürtler içinde ayrılıkçı olmayanların seslerini çıkarmalarını engellemiş.
Eğer, PKK terörü engellenebilseydi, Kürtlerin içinde sadece demokrasi isteyenler seslerini çıkarabilme fırsatını bulabilselerdi, Türklerdeki bu güvensizliğin giderilebilmesi de mümkün olurdu.
Yani çözüm için öncelikle PKK’nın elinde rehin kalmış ve susturulmuş Kürtlerin bu durumdan kurtarılması gerekiyor.
Onun için “açılım” tartışmalarının, PKK’yı küçültmeye ve etkisini azaltmaya yönelik olarak sürdürülmesinde yarar var.
PKK’yı marjinal bir hareket haline getirecek olan en önemli adım ise kuşkusuz tüm ülkeyi kapsayacak geniş bir demokratikleşme girişimidir.
Zaten PKK ve lider kadrosu da bunun farkında olduğu içindir ki sürecin dışında kalmamaya çabalıyor.
DTP sözcülerinin Türkiye’deki barış iklimini bozmaya yönelik sözlerinin nedeni budur.