Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Under the Taksim Novemberpasha there is!

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın, AKP Grup Toplantısı’nda, Başkan Bush ile yaptığı konuşmayı anlatış tarzını okurken, aklıma youtube’da son günlerde çok popüler olan bir klip geldi.

Fatih Terim’in bir maç sonrası yaptığı İngilizce basın toplantısı ile ilgili bir klip bu. Fırsat bulup izlediyseniz, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Başbakan şöyle anlatıyor: “Siz Teksaslıysanız, ben de Kasımpaşalıyım bile dedim.”

Başbakan’ın İngilizce diyaloğunun nasıl geçmiş olabileceğini youtube’daki klip çerçevesinde şöyle hayal ettim:

Erdoğan: If you are coming from Teksas, I’m from Novemberpasha! (Sen Teksaslıysan, ben de Kasımpaşalıyım.)

Bush: Oh, really, what are you saaay? (Gerçek mi, ne diyosuuun?)

Erdoğan: Yes! I’m from Novemberpasha and I have a hand with tongs. (Evet. Kasımpaşalıyım, eli maşalıyım.)

Bush: Where is Novemberpasha? (Kasımpaşa nerede?)

Erdoğan: Under The Taksim, there is Novemberpasha! (Taksim’den aşağı, Kasımpaşa!)

Bush: You must be a strong guy. Oh my god, I’m afraid! (Korktum valla, çok güçlü bir delikanlı olmalısınız.)

Erdoğan: Yes, I am. (Evet, öyleyim.)

Bush: Strong guy drinks Jack! Do you? (Sağlam delikanlılar Jack içer. Bir kadeh alır mısınız?)

Erdoğan: No thanks. (Almayayım, teşekkür ederim.)

Bush: Ok, what are you want? (Peki ne istiyorsunuz?)

Erdoğan: Look at my eyes, you understand what that I say. (Gözlerime bak, ne dediğimi anlarsın.)

Bush: You has brown eyes. Oh, I understand now. You want to have some information. (Kahverengi gözleriniz var. Tamam, şimdi anladım. İstihbarat istiyorsunuz.)

Erdoğan: You understand it. Don’t make crooked. (Anladın sen onu. Yamuk yapma sakın.)

Konuşmanın nasıl sonuçlandığını ve Bush’un istihbarat sözü verdiğini hepimiz biliyoruz zaten.

Not: İnglizce’deki problemler benim sorunum değil

Önce DTP’liler bunu anlamalı

DTP Grup Başkanı Ahmet Türk, DTP ile ilgili eleştirilerin bir “linç kampanyasına dönüştüğünü” belirtti ve “Bizim zayıflamamız Türkiye’nin yararına değildir. Sivil demokratik siyasetin zayıflatılması çok tehlikelidir” dedi.

Doğrusunu isterseniz, DTP, TBMM’de temsil hakkı kazandığında, ben de bunun sivil siyaset için önemli bir fırsat yaratmasını dilemiştim.

Ama gelişmeler öyle olmadı.

DTP, PKK vesayetinden kurtulamadı.

DTP’nin bağımsız olarak listelere koyduğu isimlerin de sivil siyaset yapmak yerine, İmralı’dan gelen talimatlar doğrultusunda hareket etmeyi tercih ettiklerini gördük.

Seçimlerden bu yana DTP’li milletvekilleri Aysel Tuğluk ve Ahmet Türk dışında kalanların, toplumdaki hassasiyetlerin farkında olmadıklarını ya da kasten böyle davrandıklarını düşündüren sözleri ve hareketleri oldu.

Ahmet Türk’ün sözlerini yabana atmıyorum.

Evet, DTP’nin yok edilmesi, önemli bir siyasi fırsatın kaçırılması anlamına gelecek.

Ama bunun bilincinde olması gerekenler de herhalde başkalarından önce DTP’liler olmalı.

Türbanlı Heidi!

MİLLİ Eğitim Bakanlığı’nın 100 Temel Eser listesindeki kitapların bazılarının, aşırı dinci çevrelerce tahrif edildiğinin yeni bir örneği daha ortaya çıktı.

Karanfil Yayınları tarafından basılan Heidi’de, Klara’nın büyükannesi Bayan Seseman türbanlı olarak çizilmiş.

Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri, kitapta yer alan “MEB oanaylıdır” ibaresinin bu kitap ile ilgili olmadığını, Bakanlığın sadece kitap isimlerini önerdiğini söylüyorlar.

İsviçreli, Katolik bir aristokrat ailenin mensubu Bayan Seseman’ın bile türbana sokulmasının bizlere anlattığı bir şeyler olmalı.

Çocuk kitaplarının bile türban propagandası için kullanılması, başka türlü bir yaşam biçimi olamayacağını şimdiden küçücük çocukların kafasına sokmak anlamına geliyor.

Ağızlarından “inançlara saygı” sözünü düşürmeyenlerin, başka yaşam biçimlerine hiç saygı duymadığının ve tahammül edemeyeceğinin bir göstergesi bu!

Bu çevrenin bulduğu her fırsatta kadınları türbana sokma ihtiyacını hissetmesinin, nasıl bir ruh durumuna karşılık geldiğini de kolayca tahmin edebiliyorum.