Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Okulda siyaset oyunu

Bugün Radikal’in birinci sayfasını kaplayan fotoğraf, on beş gün sonra başlayacak olan yeni eğitim döneminin hangi sorunlara gebe olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Olayı izleyememiş olan okuyucular için konuyu kısaca özetlemek istiyorum:
Milli Eğitim Bakanlığı, bir süre önce kılık kıyafet genelgesine uymadıkları gerekçesiyle imam hatip liselerindeki 115 öğretmenin görev yerlerini değiştirdi, 50 stajyer öğretmenin işine son verdi.
Bakanlığın bu görev değişikliğinden güttüğü amacın ‘bir tür rehabilitasyon’ olduğu yetkililerce açıklandı.
Bakanlık, kılık kıyafet genelgesine uymayan öğretmenlerin, normal liselere gönderildikleri takdirde en azından çevreye uyum amacıyla kendilerine bir çekidüzen vereceklerini
ümit ediyor.
Radikal’in giyim kuşam özgürlüğü konusundaki tutumu başından beri bellidir:
Kişiler özel hayatlarında istedikleri gibi giyinebilirler. İsteyen başını örter, isteyen mini etek giyer, isteyen sakal bırakır. Özel hayatın dokunulmazlığı kuralı, toplumun tüm kurumlarıyla bu hakka saygı göstermesini gerektirir.
Kimseyi başını örttüğü için eleştirmeye hakkımız olmadığı gibi, kimseyi de açık saçık giyindiği için eleştirmeye hakkımız olamaz.
Ancak kamusal alanla, özel hayat arasında da belirgin bir farklılık olması gerektiğini de kabul etmek zorundayız.
Türkiye’de devlet memurlarının uymak zorunda oldukları kurallar başından beri bellidir. Devlet memuru olmak için başvuran ve bu başvurusu kabul edilip ataması yapılan herkesin bu kuralları bildiğini ve uymayı kabul ettiği gerçeğini de tartışamayız.
Bu açıdan görev yeri ne olursa olsun öğretmenlerin de bir devlet memuru olarak uymaları gereken kurallara uymalarını beklemek zorundayız.
Nasıl ki bir polis, göreve atandıktan sonra ‘ben üniformaya karşıyım, bunu giymeyeceğim’ deme hakkına sahip değilse, bir öğretmen de yönetmeliklerin yazdığının dışında giyinmek hakkına sahip değildir.
Sorun yalnızca yönetmeliklerin yazdığına uyup uymama sorunu da değildir.
Fotoğrafta da açıkça görüldüğü gibi söz konusu öğretmenlerin tavrı yalnızca ‘kişisel hayatın dokunulmazlığı’ ile açıklanamayacak bir durum gösteriyor.
Söz konusu öğretmenler giysileriyle belirli bir siyasi görüşün propagandasını yapıyorlar ve bu davranışlarıyla, siyaset dışı kalması gereken okulları da siyaset meydanı haline getiriyorlar.
Toplumsal ayrılıkları yatıştırmak, çocukları kardeş oldukları bilinciyle eğitmekle yükümlü öğretmenler, bu tavırlarıyla ayrılıkların altını çizmeye, düşmanlıkları kışkırtmaya çalışıyorlar.
Bu anlayıştaki bir öğretmenin, öğrencilerine eşit ve adil davranmasını bekleyebilir miyiz?
Siyasal ideolojilerini bir yana bırakıp gerçekten bilimsel bir eğitim vereceklerine inanabilir miyiz?
Öyle görünüyor ki, Müslümanların inançlarını siyasi iktidar için kullanmakta bir sakınca görmeyenlerin yeni hedefi bu eğitim döneminde okullar olacak.
Bu oyunu boşa çıkarmak, başta inanmış Müslümanlar olmak üzere herkese düşüyor.