Yazının başlığı Özal sonrası dönemin “kent züppesi” tavrına öykünmenin bir sonucu değil. Bunlar aslında televizyon ve sinemalarda gösterilmekte olan iki reklam filminin sloganları. Türkçeye “Yaşanacak bir tek hayatın var, onu yaşa. Hemen şimdi!” diye çeviriyorum. Eminim ki Türkçesi ve İngilizcesi benden daha iyi olanlar bu iki sloganda anlatılmaya çalışılan fikri daha iyi ifade edebilecek karşılık bulabilirler.
31 Aralık tarihi bende sebepsiz bir neşenin uyanmasına yol açar hep. Ya bütün kentleri ve evleri kaplayan ışıklar, ya yılbaşı alışverişinin heyecanıyla sokaklarda koşuşturan insanların enerjisi ya da çocukların Noel Baba’nın varlığına bile inanmalarını sağlayan saf masumiyetleri… Sebebi ne olursa olsun 31 Aralık günü bir başka keyifle kalkarım yatağımdan.
Bu yüzden 31 Aralık benim için geçmişin kısa bir muhasebesini yaptığım, hatalarımdan gocunmadığım, başardıklarımla mutlu olduğum bir gündür.
İnsanın önünde yaşanacak çok şeyler olduğunu düşünürüm. Kendime “bu yıl yapılacaklar” diye kısa bir liste bile oluştururum. En başına her zaman “bir film çekmek” maddesini koymama ve bunu her yıl tekrarladığım halde bir türlü yapamamış olmama rağmen…
1 Ocak beni sıkar. Sokaklar gece geç yatan insanlar nedeniyle boştur. Benim gibi erken kalkma alışkanlığı olanları gözlerim evimin penceresinden. Yatarken “umarım gece kar yağar” diye geçiririm içimden. Sabah kalktığımda karın beyaz örtüsünün kentin çirkinliklerini kapatmasını isterim. Benim için 1 Ocak sabahlarının depresif havasını dağıtacak tek şey budur. İnsan ayağı değmemiş kaldırımlara bakar, önümde sanki üzerine hiçbir şey yazılmamış beyaz bir sayfa duruyormuş gibi hissederim. Çünkü her beyaz sayfa yeni bir umuttur. Onu istediğiniz gibi doldurabilir, istediğiniz şekli verebilirsiniz.
Artık 41 yaşındayım. Arkadaşlarım da benim gibi. Bizim için zaman artık zaptedilmez bir hızla akıyor.
Çocuklukta, gençlikte geçmezmiş gibi görünen zamanlar bir fırtına hızıyla kayıp gidiyor elimizden. Bu yüzden artık arkadaş sohbetlerinin en önemli konusu “yaşamayı ertelediğimiz” şeylerden oluşuyor.
Meğerse ne kadar çok şeyi ertelemişiz diye kendi kendimize şaşırıyoruz. Yazımın başlığındaki reklam sloganlarını işte böyle sohbetlerden birinde hatırladım.
Bir gazeteci olmasına rağmen gerçek bir filozof derinliğine sahip Jose Ortega y Gasset’ten sizlere daha önceki yazılarımda da söz etmiştim. Ortega “Yaşamımız bizim olan tek şeydir ve ancak kendi üstüne açık seçik düşünceler geliştirdiği oranda yaşam olarak ayakta durabilir. İnsanın yaşamı ancak kendisinin ise, kendisinin olduğu oranda vardır. Bu nedenle bir delininki tam anlamıyla bir yaşam sayılmaz: Varoluşu kendinin değildir ve ona bilinçle katılmıyordur” diyor.
Bu yüzden bu yıldan itibaren “yapılacaklar” listesi artık tek bir maddeden oluşacak. Oraya artık “One life. Live it. Just do it.” yazacağım. Kimbilir, belki de bu yıl ilk kez listemi hayata geçirmeyi başarabilirim. İnsan denemeden bilemez ki!
Herkese mutlu bir yıl diliyorum. Ramazan’ınız hayırlı olsun.