t24.com.tr

Adli Yıl başlamasa da olurdu

Dün her yıl olduğu gibi bir kez daha Adli Yıl açıldı.

Niye kapanmıştı, dün niye bir kez daha açıldı; bu konuya girmenin anlamı yok.

Şahsi kanaatime göre Türkiye’de “adalet” kavramı oldukça uzun bir süredir zaten içi boşalmış bir kavram.

Onun için zaten hiç açılmamıştı ki yaz geldi diye kapatılıp, 1 Eylül gelince açılmış olsun.

Adına devlet dediğimiz organizmalar, bu tür günlere önem verirler.

Adli yılın açılışı, bilmem neyin yıl dönümü, falanca işin 10. Yılı gibi özel günler kutlanır ki vatandaşlar huzur içinde evlerinde otursunlar ve “ne güçlü bir devletimiz var, bak hiç durmuyorlar, çalışıyorlar” diye sevinsinler.

Tabii “adalet” konusu en önemlilerinden biri.

Düşünün ki son 700 yıllık tarihimizin en önemli üç figüründen birinin lakabı “Kanuni”!

Bir diğeri kendi adına “kanunnameler” çıkarmış; bugünkü devletimizin temeli olan devlet yüzyıllarca bu kanunnamelerle yürümüş.

Bir diğeri adı üzerinde “kurucu”!

Yürürlükteki bir hukuk düzeninden bambaşka bir düzene geçilmesini ve devletin yeniden kurulmasını sağlamış.

Yani dışardan bakanlar için Türk demek, aslına bakarsanız “kanun” demek.

“Dışı seni, içi beni yakar” da bir Türk atasözü tabii, onu da unutmayalım.

Dün adet olduğu üzere Adli Yıl başlıyor diye Cumhurbaşkanı konuşamadı, yerine muavini konuştu.

Muavin olarak tayin edilmiş ama seçilmiş ana muhalefet liderine ver yansın etti.

Bunu da geçiyorum.

Bu tür törenler, konuşma törenleridir, bunu biliyorsunuz.

Nutuklar atılır, izleyicilerin önemli bölümü uyumamak için kendi poposunu çimdikler ve tören biter, her şey eskiden alışılageldiği gibi kendi rotasında yoluna devam eder.

Bence artık bu törenlerde küçük bir değişiklik yapılmalı: Yargıtay Başkanı yine konuşsun, ziyanı yok ama asıl konuşmacı Türkçe bilgisi derin bir öğretim üyesi ya da bir edebiyatçı olsun.

Çünkü adalet konusundaki sıkıntılarımızdan en önemlisi Adliyemize doldurulan bazı zevatın Türkçe anlama ve kavrama yeteneklerinin sorunlu olması.

Bu arkadaşlar arasında yüksek yargıçlar, baş savcılar filan var.

Adliye koridorlarında karşınızdan size doğru yürüdüklerini görseniz ödünüz kopar ama Türkçe okuduğunu anlama konusunda düzeyleri bizim minik Karya Sky ile yarışmaya yeter.

Mesela alalım Anayasa’nın 153. Maddesi’nin son fıkrasını.

Bu Anayasa, Türk milletinin yüzde 91,37’sinin “kabul” oyu verdiği bir metin, onu da hatırlatmış olayım.

153. Madde’nin son fıkrası aynen şöyle:

“Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”

Bu cümleyi anlayabilmek için Türkçe imla, linguistik, sentaks, fonetik, fonoloji, dil morfolojisi, pragmatik, semantik filan bilmeye gerek yok.

Sınırlı sayıda Türkçe sözcük bilmek yeterli.

Bu cümlede “ve” bağlaçları hariç 16 kelime var.

Yani bu cümleye “yapı çözümleme” yapmak bile gereksiz, o kadar basit bir cümle.

Ama ülkemizin en yüksek yargı kurumlarından birinin en yüksek yargıçları bu sözleri anlayamadılar.

O yetmedi, TBMM Başkanlık koltuğunda oturan zat da anlayamadı.

Adalet Bakanı’nı filan saymıyorum. Bunlar eskiden önemli makamlardı, şimdi rast gele birilerini bulup oraya oturtabiliyorlar.

Anayasa’nın son derece açık yazılmış bu maddesinin neresini anlayamadılar ki Milletvekili Can Atalay hala hapiste?

Şimdi bu beyleri karşınıza alıp hukuk nutukları atsanız ne olur, atmasanız ne olur?

Ortalıkta adaletin “A”sı yokken, Adli Yıl bitse ne olur, başlasa ne olur?

Yoksa Baskın Oran Hocam gibi şunu mu sorsaydım: Adalet, kaç numarada çalışıyor?

———————————–