t24.com.tr

AKP dönemini simgeleyen bir icraat

Silivri’de resmi adı “Marmara Ceza İnfaz Kurumu” olan cezaevinin bulunduğu alana 2 bin 295 kişilik bir duruşma salonu yapılıyor.

3 dönümden daha büyük (3 bin 240 metrekare) bir alanı kaplayacak bu duruşma salonu, bir futbol sahasının yarısı kadar.

Bununla ilgili haber Erdoğan rejiminin yarı resmî yayın organı Sabah’ta yayımlandı.

Gazetedeki haberde “Türkiye’nin en büyük duruşma salonu” diye özel bir vurgu yapılmış ama bu salon sadece Türkiye’nin değil, Dünya’nın da en büyük duruşma salonu olacak.

11 bin metrekare kapalı alana sahip “duruşma külliyesinin” içinde yer alacak bu salonda 555 sanık, 12687 avukat ve 472 izleyici aynı anda “misafir” edilebilecek.

“11 bin metre kare kapalı alan” özel olarak mı düşünüldü bilmiyorum; bildiğim şu ki Hitler’in iktidar dönemini anlatan filmlerde izlediğimiz o görkemli mitingleri yaptığı Nürnberg’deki meydanın yüzölçümü de bu kadardı.

“Hoş bir rastlantı olmamış” deyip, geçeyim.

Güvenliğini 500 jandarmanın sağlayacağı salona, sanıklar cezaevinden yeraltı tünellerinden geçerek getirilecekler. Yürüyen yollar da düşünülüyor mu, haberde bununla ilgili bir ayrıntı yok. Böylece sanıklara uzun bir yürüyüş olanağı sağlamak da istenmiş olabilir tabii.

Sanıkların açık hava ile teması niye istenmiyor, bunu bilmiyorum. Sanıklar “okside olmasın” diye düşünülmüş bir ayrıntı sanırım.

Salonun iki ile dört ay arasında bir süre içinde tamamlanıp, hizmete alınması bekleniyormuş.

Böylece 1 milyon metrekarelik Silivri cezaevine yakışacak bir duruşma salonu da yapılmış olacak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan boşuna “bizim icraatımızın ulaştığı yerlere, bunların hayalleri bile ulaşamaz” demiyor.

Adalet istatistiklerinde son sıralarda olsak da Dünya’nın en büyük Adliye binası bizde.

Dünya’nın en büyük duruşma salonu da Allah’ın izniyle bizde olacak.

Şimdi hedef Dünya’nın en büyük cezaevi olan El Salvador’daki CECOT’u (23 hektar) geride bırakacak bir yeni cezaevi olmalı.

Hem yandaş müteahhitlere inşaat işi çıkar hem de sokakta muhalif kalmaz.

AKP iktidarı döneminin sembol binaları bunlar!

Hepimizin naçiz bedenleri günün birinde toprak olsa da bu binalar ayakta kalacak ve 21. Yüzyılın ilk çeyreğindeki Türkiye’yi gelecek kuşaklara hatırlatma işlevini yerine getirecek.

———————————-

Bilal Erdoğan ısınma turlarında

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın küçük oğlu Bilal Erdoğan’ın, son günlerde “hareketlenmesi” ilgi çekici.

Bilal Bey kardeşimiz bulduğu her fırsatı değerlendiriyor, iddialı konuşmalar yaparak dikkatleri üzerine topluyor.

Biliyorsunuz kendisi Harvard mezunu bir kardeşimiz ve iş yapma becerisiyle temayüz eden bir şahsiyet.

Tıpkı Binali Bey’in çocukları gibi denizcilik sektöründe başarılı bir girişimci ve iş adamı olarak Türk bayrağını yedi denizde dolaştırıyor!

Ayrıca kardeşi ile ortak bir “ızgara şirketi” ve başka şahıslarla ortak hediyelik eşya işi de var.

Bunlar tabii Bilal Bey gibi bir Harvard mezununu kesmediği için vakıf işlerine de zaman ayırabiliyor.

Yaptığı konuşmalar daha çok bu faaliyeti ile ilgili.

En son olarak TÜSİAD’a veryansın etti; Hatay’daki deprem konutlarının 50 bin tanesini niye TÜSİAD üyesi iş adamları yapmadı diyerekten.

MÜSİAD’ı işin içine karıştırmadı demek ki onlar 50 bin konut yaptırmışlar diye aklımdan geçirdim ama bu bilgiyi doğrulatmam mümkün olmadı.

Bütün bu konuşmaları içinde beni en çok duygulandıranı Girişimci İşadamları Vakfı’nda yaptığı konuşma oldu; ne de olsa kendisi de bir girişimci.

Oradaki konuşmasında şu cümlenin altını çizdim:

“Recep Tayyip Erdoğan’ın kıymetini, bu kadar hızlı büyüyemediğimiz, ekonominin katlanarak gitmediği zamanlarda anlayacağız.”

Bu sözleri bilinçli mi söyledi yoksa ağzından öylesine mi çıktı bilmiyorum.

Tabii hiçbir çocukla babası hakkında polemiğe girişmek doğru değildir; onun için niyetim bu sözlerinin içeriğini tartışmak da değil.

Ancak durduk yerde “Recep Tayyip Erdoğan’ın kıymetini anlayacağımız günlerden” söz etmesi kafa karıştırıcı; bunu söyleyeyim.

Çünkü bu cümle gitmek üzere olduğu anlaşılan biri için söylenebilir ki şu andaki tablo Cumhurbaşkanı’nın gidici olduğunu hiç göstermiyor.

Ancak bunu da geçiyorum çünkü bu sözler esasen geleceğe yönelik bir halef – selef durumuna işaret ediyor olabilir.

AKP içinde olası iktidar heveslerinden söz ediyorum.

Günün birinde Recep Tayyip Erdoğan bir kenara çekilmeye karar verirse yerine kim geçer sorusu bu.

Olası adaylardan Berat Albayrak eleneli çok oldu.

Şimdi daha gözde isimler arasında damat Selçuk Bayraktar ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan var.

Bilal Bey kardeşimiz de bir diğer aday olarak öne çıkıyor ki babası ile birlikte yurtdışı gezilerine götürülüp, resmi heyetlerde yer alması, yurtiçi gezilerinde valilerin makam odalarında ağırlanması filan bunun bir işareti sayılmalı.

Burada falcılık yeteneğimi konuşturup iddia edeceğim ki eğer günün birinde Erdoğan kenara çekilmeye karar verirse ve yerine kimin geçeceğini de işaret edebilecek durumda olursa bu kişi aileden birisi olur.

Yani ya Selçuk Albayrak ya da Bilal Bey.

Erdoğan daha önce Davutoğlu ile bir “vekalet işi” denedi ve bunun yürümeyeceğini gördü.

Fidan’a bu nedenle tereddütle yaklaşacaktır.

Onun için ailesinden bir fert dışında kimseye güvenmez, güvenemez.

Şu anda aile içi yarışta da Bilal Bey önde görünüyor.

Selçuk Bayraktar’ın bu taraklarda pek bezi yok gibi görünüyor ama o son karar anı geldiğinde “dava” onu çağırırsa çok tereddüt etmeyecektir.

Tabii bütün bunlar benim kişisel spekülasyonum; savcı beylerin bunlara bir anlam atfetmesi doğru olmayacaktır.

————————————-