t24.com.tr

Aradığımız kişi, sorunları yaratan kişi değil

Başdanışmanı Mehmet Uçum’un, açıklamalarından anlıyoruz ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir dönem daha Cumhurbaşkanı olmayı ayal ediyor.

Uçum dün T24’te yayımlanan söyleşisinde Cansu Çamlıbel’e “TBMM’nin alacağı bir erken seçim kararıyla yeniden adaylığının mümkün olacağını” söylüyordu.

Muhalefetin haline ve politikasızlığına bakarak böyle bir erken seçim kararının TBMM’den alınması kimse için sürpriz olmamalı.

Bir de “Erdoğan’ı sandıkta yenme” diye açıklanan bir politika var ki Erdoğan’ın şu anda Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturmaya devam edebilmesine de vesile olmuştu.

Erdoğan’ın bazı milletvekillerini böyle bir karar için ikna etmeye yarayacak çok sayıda araca sahip olduğunu da tahmin edebiliriz.

Uçum geçen gün de bu konuda şunu söyledi:

“Dönem sınırlaması bir ülkeyi liderlik tecrübesine ve yetkinliğine daha fazla ihtiyaç duyulan zamanlarda dezavantajlı duruma sokar.”

“Dönem sınırlaması” neye yarar, neye yaramaz konusu ayrı bir mesele.

Ancak şunu söylemeliyim ki tarihin bu döneminde, “Türkiye’yi liderlik tecrübesine ve yetkinliğine daha fazla ihtiyaç duyan bir ülke” haline getiren de Recep Tayyip Erdoğan’dan başkası değil.

Kolayca kandırılabildiğini biliyoruz mesela.

Hiç bilmediği konuları çok biliyormuş zannettiğini de!

Bugün yaşadığımız ekonomik sorunların, dış politikadaki yalnızlığımızın tek nedeni doğrudan kendisi.

Adliyesi, adalet duygusunu yitirmiş bir ülke olmamızı da şahsına borçluyuz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bir parti devletine dönüştürülmesi, valilerin kendilerini AKP il başkanı zannetmeleri, seçimle göreve gelmiş yöneticilerin yerlerine memurların tayin edilmesi de şahsından kaynaklanıyor.

Birileri zenginleşirken halkın giderek fakirleşmesi ve müteahhitlere onlarca yıl ödenecek milyar dolarlık borçların altına girilmesinin sorumlusu da başkası değil.

Eğitim kurumlarımızın sefaleti, gençlerin memleketin geleceğinden ümit kesip kaçak göçmen olmaya bile razı olmaları da.

Ülkenin nüfus dengesini altüst eden, bazı kentlerin etnik yapısını bile değiştiren göçmen sorununu başımıza açan da kendisi.

Bütün bu ağır sorunların üstesinden gelecek bir akla ve programa sahip bir siyasi heyete ihtiyacımız var.

Hiçbir şey bilmediğini bile bilmeyen bir tek adama değil.

—————————–

Yeni bir göç dalgası gelir mi?

Suriye’de bitmiş gibi görünen iç savaşın canlanması cennet vatanımızda da tatlı bir telaşa yol açtı.

Herkes iç savaşın yeniden başlamasından kendince mutlu görünüyor.

İslamcılar mutlu. HTŞ’nin, Esad’ı deviremese bile zorla masaya oturtabileceğini düşünüyorlar.

Kürtler mutlu. Artık Trump’ın çok istese bile Suriye’yi terk edemeyeceğini düşünüyorlar. Hatta HTŞ ile savaş görevi IŞİD işinde olduğu gibi YPG’ye tevdi edilirse, bunun Batı ile ilişkileri daha da sıkılaştırıp, Kuzey Suriye Özerk Kürt yönetimi için önemli kazanımlar elde edebileceklerine inanıyorlar.

Türk milliyetçiler de mutlu; Suriye Milli Ordusu’nun Tel Rıfat ve Münbiç’te olduğu gibi diğer bölgelerde de YPG’yi süpürebileceğine ve Kuzey Suriye’deki Kürt devletçiğinin sonunun geldiğine inanıyorlar.

İran destekçileri mutlu, bu vesileyle Irak’taki İran güdümündeki milislerin Suriye içinde de hareket alanı bulabileceğini düşünüyorlar.

Esad da mutlu olmalı çünkü kendisi giderse Orta Doğu’da bir tür Taliban yönetiminin oluşabileceğini istediği kadar anlatsa bu kadar net ortaya koyamazdı.

İsrail mutlu olmalı, Esad bu yolla devrilirse Suriye’nin bir daha bir araya gelemeyeceğini hesaplıyorlar.

Güçlü bir Suriye ile komşu olmaktansa istediği zaman rahatça bombalayacağı bir “Küçük Afganistan” ile komşu olmak işine geliyor.

Öyle anlaşılıyor ki bu savaşın patlamasından bir tek ben mutlu değilim.

Esad gibi bir katil diktatörün orada varlığını korumasından da mutlu değildim, sınırımızın dibinde bir Küçük Afganistan kurulmasından da.

Şunu unutmayalım ki sınır komşunuzda çıkan her iç karışıklığın size de bir faturası mutlaka çıkar.

İç savaşın faturasını 3 milyondan fazla geçici sığınmacıya kapılarımızı açarak ödemeye başladık ve öyle görünüyor ki bu yeniden patlayan savaş yeni bir göç dalgasını da tetikleyebilir.

2021’den bugüne kadar 700 bine yakın Suriyeli sığınmacının ya memleketlerine döndüğünü ya da Türkiye dışına çıktığını biliyoruz.

Savaşın tırmanması sığınmacı sayısının bir kez daha 4 milyon civarına yaklaşmasına yol açabilir.

Erdoğan hükümeti bir kez daha açık kapı politikası uygulamaya karar verir mi?

——————————–