t24.com.tr

Avrupa ordularından kalabalık polis gücü

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, göreve yeni atanan polisler ve yeni araçların hizmete alınması ile ilgili törendeki konuşmasından şu bölümünü dikkatinize getirmek istiyorum:

“Bugünkü atamalar ve araç takviyesiyle İstanbul Emniyeti, Avrupa ülkelerinin tamamının bırakınız polisini, ordularından bile neredeyse daha büyük bir insan gücüne ulaşmıştır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuşmayı 5 Ocak 2024 tarihinde yaptı.

Bilmiyorum hatırlayan kaldı mı, kalmadıysa da dert değil, ben hatırlıyorum, hatırlatacağım.

Tam üç yıl önce 6 Ocak 2021 tarihinde Resmî Gazete’de bir yönetmelik değişikliği yayımlandı.

Yapılan değişiklik “milli güvenlik, kamu düzeni ve kamu güvenliğini ciddi şekilde tehdit eden terör, toplumsal olaylar ve şiddet hareketlerinin meydana gelmesi durumunda” Emniyet ve MİT’e, ordunun silah, mühimmat ve araç – gerecini kullanabilme yetkisi verilmişti.

O vakit yine bu köşede sormuştum: Polis ve MİT, ordunun ağır silahlarına neden ihtiyaç duyabilir?

https://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz/polise-toma-yetmedi-tank-istiyor,29365

MİT’in kanunda yazılı görevi belli: İstihbarat ve istihbarata karşı koymak.

Polisin görevi de belli, kanun böyle tarif etmiş: “Polis, asayişi amme, şahıs, tasarruf emniyetini ve mesken masuniyetini korur. Halkın ırz, can ve malını muhafaza ve ammenin istirahatini temin eder. Yardım isteyenlerle yardıma muhtaç olan çocuk, alil ve acizlere muavenet eder. Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve ilgili mevzuatın kendisine verdiği vazifeleri yapar.”

Jandarma da polisin görevlerini kırsal alanda yerine getiriyor.

Ve şimdi Cumhurbaşkanı’nın konuşmasından öğreniyoruz ki sadece İstanbul Emniyeti, personel açısından Avrupa’nın tamamının ordularından bile kalabalık hale gelmiş.

Cumhurbaşkanı’nın övünmek için yüksek perdeden sallamadığını düşünmemiz gerekir sanırım.

Tank, uçak, uçaksavar, top, taarruz helikopteri, füze, tank savar gibi ağır silahlar kullanma yetkisi de olan ve personel sayısı bakımından Avrupa’nın önde gelen ülkelerinin ordularından bile kalabalık olan bir polis gücüne İstanbul’da niye ihtiyacımız var?

Dünyanın en güvenli şehirlerini belirlemek için düzenlenen Numbeo Güvenlik Endeksi’ne göre 2022 yılında İstanbul, Dünyanın En Güvenli Şehirleri listesinde 263. sırada. Aynı listede Eskişehir’in 8, Antalya’nın 61. sıralarda yer aldığını da belirteyim.

Haksızlık yapmayayım, İstanbul, kendisi kadar büyük ve geniş bir alana yayılmış metropoller ile kıyaslandığında çok güvenilir bir kent. 263. sırada ancak kendisinden önceki kentler küçük ve kontrolü daha kolay kentler.

Zaten görev yapan İçişleri Bakanları da bizzat Cumhurbaşkanı da İstanbul’un güvenliğinden hiç şikayetçi olmamışlardı.

Gerçekten tuhaf bir durum var.

“Çok güvenli” bir kentimiz var ve bu kentin ağır silahları kullanma yetkisini de haiz polisi, personel sayısı bakımından Avrupa ülkelerinin ordularından da kalabalık!

Niye?

Hafta başında Erdoğan’ın bu konuşması ile ilgili yorumumu okumadıysanız bağlantısı burada.

https://www.t24.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz/parti-devletine-tam-gaz,43014

Amaç gerçekten İstanbul halkının güvenliğini sağlamak mı yoksa orduya paralel ikinci bir ordu kurmak mı?

——————————-

Siyasi cinayet ile aranıza mesafe koyun

Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayetini soruşturan savcı, 2 ay sürecek bir sağlık raporu aldı.

Hatırlarsınız, bu soruşturmanın ilk savcısı da şu anda raporlu olan savcıydı.

Soruşturma sürerken görevden alınıp yerine baş savcı vekili atanmıştı ancak daha sonra dosya yeniden raporlu savcıya verilmişti.

Bunlar çok normal karşılanması gereken, hayra alamet durumlar değil.

Bir tek şeye işaret eder: Üç harfliler soruşturmaya parmak sokuyor!

Zaten dedikodulara bakılırsa savcıyı rapor alarak uzaklaşmaya zorlayan şey de soruşturmaya yukarıdan müdahale çabası.

Sapasağlam bir savcının ani bir gelişmeyle iki aylık rapor alabilecek kadar hasta olması hayatın normal akışına da pek uymuyor zaten.

Savcı Bey’e acil şifalar diliyorum!

T24 muhabiri Asuman Aranca’nın haberlerinden öğrenmiştik ki takip edilmekte olan suç sıradan bir cinayet suçu değil.

Bu siyasi amaçları da olan örgütlü bir suç. Bir terör suçu.

Suç zinciri, içine iktidarın ortağı partinin bazı üyelerini ve belki de bazı yöneticilerini alacak kadar da geniş görünüyor.

Öyle bir örgüt ki devletin güvenlik görevlilerine örgüt adına istihbarat yaptırma gücüne de sahip, o bilgilerle bir cinayet işletecek kadar etkili bağlantılara da sahip.

Ve şimdi görüyoruz ki örgütün gücü, bu soruşturmayı engellemeye ya da saptırmaya da yetebilecek.

Soruşturmayı sıradan bir cinayet soruşturmasına çevirip, birkaç piyonu cezalandırarak azmettiricileri ve planlayıcıları korumaya yönelik tutumlar, kamuoyunun dikkatinden kaçmayacaktır.

Erdoğan yönetimini uyarmak isterim: Siyasi amaçlarla cinayet emri veren ve bu cinayeti işleyecek grupları sevk ve idare edebilme yeteneğine sahip suç örgütüyle aranıza mesafe koyun!

Böyle bir suçu işleyebilen örgüt, gelecekte her şeyi yapabilir, sonra pişman olmayın.

——————————–

Kim utanacak? Ben mi, mülki amirler mi?

Bu fotoğraf Mülkiye İzmir İnsan Hakları Grubu’nun dün yaptığı bir protesto gösterisinde çekildi.

Grup hayvanların, deney laboratuvarlarında kullanılmamasını talep ediyor.

Gördüğünüz gibi sayıları bir futbol takımı kadar.

Ama sayının önemi yok, kendi sesi olmayan ve buna itiraz olanakları bulunmayan hayvanların haklarını savunmak, insan olmanın gereği. Kaç kişi olursak olalım!

Bu fotoğraf da protesto gösterisini “korumakla görevlendirilmiş” güvenlik güçlerini gösteriyor.

Polislerin yüzlerini özellikle kapattık ki “işini bilen bir savcı” başıma “terörle mücadelede görevli personeli ifşa” çorabı öremesin.

Gördüğünüz gibi çevrede tedbir almışlar, sayıları göstericilerin sayısından da fazla.

İşte bu tablo, medeni bir ülkede görmemizin normal olduğu bir tablo.

(1)  Vatandaşlar protesto haklarını kullanıyorlar ve polis, protestocuların Anayasal haklarını güven içinde kullanabilmeleri için çevrede tedbir almış. Hayvan düşmanlarının olası bir saldırısına karşı protestocuları korumaya hazırlar.

Söylediğim gibi bu işler medeni ülkelerde böyle yürüyor. Bu nedenle İzmir’deki Vali başta, Emniyet Müdürü ve diğer yetkilileri kutlarım.

(2)  Ancak korkarım ki polislerin orada olmasının nedeni, birilerinin protesto gösterisi yapmaları ve mülki yöneticilerin bu işten kıl kapması.

Polisi gönderiyorlar ki rejimin hoşuna gitmeyecek sloganlar atılmasın, hayvanları koruyoruz diye insan hakları savunulmaya kalkışılmasın.

Eğer bu tedbirin nedeni vatandaşların haklarını güven içinde kullanmalarını sağlamak ise ikinci düşüncem için yetkililerden özür dilerim.

Türkiye’de uzun yıllardır yaşadığım için böyle bir deformasyona maruz kaldım, sorumlusu ben olmasam da özrümün kabulünü rica ederim.

Eğer ben haklıysam, yani ikinci maddedeki durum geçerliyse mülki yöneticilere söyleyeceğim şu ki Anayasa’yı tekrar okuyun ve yaptığınızdan utanın!

—————————————