t24.com.tr

Biz ittifak yapıyor sanıyorduk

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Bursa’da şunu söyledi:

“Onun, bunun ağız kokusunu çekmeden, başımız öne eğilmeden kaç kilo ettiğimizi bu seçimde göreceğiz. Artısı eksisi ne olur, göreceğiz. Merak etmeyin, sonucun sorumlusu benim, gereğini de yaparım.”

Bu sözlerini okuyunca, şaşırdım.

Biz Meral Hanım ve partisinin, bazı muhalefet partileriyle ittifak yaptığını zannediyorduk. Meğerse bizim ittifak zannettiğimiz şey bu parti için “ağız kokusu çekmek” anlamına geliyormuş.

O günlerde seçmenlerine neden bu gerçeği söylemediler de hepimizi kandırdılar, açıklanmaya muhtaç bir durum.

Bunun nasıl bir “mağduriyet” olduğunu da anlayamadığımı söylemeliyim.

Adına “Altılı Masa” denilen oluşum, ilk toplantısını 12 Şubat 2022 tarihinde yaptı.

O tarihten beri her ay bir masanın etrafında toplandılar.

Seçtikleri uzmanlar el ele vererek, ortak bir program yazdı.

Aralarında Meral Hanım’ın da bulunduğu genel başkanlar, cafcaflı törenlerle bunları kamuoyuna açıkladı vs.

Öte yandan çok daha önce de zaten İyi Parti ile CHP başarılı bir seçim ittifakı içindeydiler.

O ittifak kurulmamış olsaydı Meral Akşener’in partisi TBMM’ye giremeyecek, bazı illerde de belediye başkanı seçtiremeyecekti.

Yani neresinden baksanız Meral Hanım ve arkadaşlarının “ağız kokusu” çekme serüvenleri 22 Nisan 2018’e kadar dayanıyor.

Bu tarihte 15 CHP milletvekili istifa ederek, İyi Parti’ye katılmış ve bu partinin genel seçime girebilmesinin zeminini yaratmışlardı.

Demek ki o tarihten beri ağız kokusuna dayanıyorlar!

Gerçekten tuhaf bir durum.

Meral Hanım’ın bu tarz konuşmalarından sonra bu partinin “kaç kilo çektiğini” öğrenmesinin iyi olacağını düşündüm.

Belki bazı illerdeki belediyeler yeniden AKP’ye geçecek ama herkesin ne kadar cürmünün olduğunun görülmesinde yarar var.

Çünkü adına “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” denilen garabetin gereği olarak bundan sonraki seçimlerde de partilerin ittifaklar yapmaları, ortak aday çıkarmaları ya da seçimin ikinci turunda bir aday üzerinde ortaklaşmaları kaçınılmaz.

O vakit geldiğinde kimin kantarda ne çektiğini herkes bilirse, ittifaklar da ona göre kurulur.

O güne kadar ortada İyi Parti diye bir oluşum kalmış olursa bu parti de ittifaklar içinde kendi gücüne göre yer alır, Meral Hanım ve arkadaşlarının kimsenin ağız kokusunu çekmelerine gerek kalmaz.

——————————

Aşağılık karakterin böylesi

İstanbul’da metro ulaşımının en önemli unsurlarından biri yürüyen yollar ve yürüyen merdivenler.

Sadece İstanbul için değil, metrosu olan her kent için bunlar vazgeçilmez araçlar.

Ve güvenlik kamerası kayıtları gösteriyor ki İstanbul’da bazı kişiler, yürüyen yollar ve yürüyen merdivenlere sabotaj yapıyorlar.

Bunun niye yapıldığını tahmin etmek zor değil.

Belli ki önümüzdeki yerel seçimde AKP propagandasının dayanacağı şeylerden biri de “çalışmayan yürüyen merdivenler ve yollar konusu” olacak, buna hazırlanılıyor.

İBB, durumu tespit edince bu kişilerin yakalanıp, cezalandırılması için harekete geçmiş.

Ben de işte buraya yazıyorum, bu sabotajcıların hiçbiri yakalanmayacak.

Hoşa gitmeyen bir sosyal medya mesajı atanı ya da iktidarı protesto eden bir afiş asanı saatler içinde yakalayabilen polis, bu şikayetler karşısında sağıra yatacak.

Onun için İBB yetkililerine önerim, yürüyen yollar ve merdivenlerin başına eli sopalı güvenlik görevlileri koysun.

Eşek sudan gelene kadar dövseler de iyi olur ama o zaman hukuk dışına çıkılmış olur ki bunu önermiyorum.

O merdivenlerden ve yollardan çoğunlukla dar gelirli, çalışan insanlar yararlanıyor.

İçlerinde hasta olanlar var, yaşlılar var, küçük çocuklu anneler var.

Ne kadar aşağılık bir karaktere sahipsiniz ki üç beş oy uğruna bu insanların hayatını zorlaştırmak sizleri rahatsız etmiyor.

————————————

Karikatür Kahramanı KK

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bunu kendisine niye yapıyor bilmiyorum ama giderek bir karikatür kahramanına dönüşüyor.

Yukarıdaki bu cümleyi ilk kez iki ay önce kurmuştum.

Öyle görünüyor ki kehanetim doğru çıkıyor.

Evet, Kılıçdaroğlu, bir politik karikatür kahramanı olarak çizilse, artık kimse yadırgamaz.

İki ay önce bu yargıya varmamın nedeni kendisine “milliyetçilik danışmanı” olarak Zafer Partili birisini tayin etmiş olmasıydı.

“Kadın ve aile politikaları danışmanı” diye laiklik karşıtı ve CHP’yi “darbecilikle” suçlayan bir kadını danışman olarak atadığı ortaya çıkınca, eski bir filmi seyrettiğimi zannettim.

O vakit de bu “milliyetçi” danışman ataması partisinin sözcüsü tarafından önce yalanlanmış, ardından adamın gerçekten tayin edilmiş olduğunu gösteren Kemal Kılıçdaroğlu imzalı belge ortaya çıkmıştı.

Yine aynısı oldu.

Bu kez partinin sözcüsü değil, Genel Başkan Yardımcısı “yalanlayıcı” rolündeydi.

“Böyle bir ismin atanması söz konusu değildir, bu isimli bir danışman yoktur” dedi.

Çok geçmeden ortaya çıktı ki bundan önceki gibi bu yalanlama da yalanmış.

Meğerse kadının CHP içinde odası bile varmış.

Daha da fenası, partinin Kadın Kolları Genel Başkanının bizzat Genel Başkan tarafından kandırılmış olmasıydı.

Aylin Nazlı Aka, Twitter hesabından yaptığı açıklamada şöyle yazacaktı:

“Az önce Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile konuşarak teyit ettim: Genel Başkanımızın Kadın ve Aile Politikaları danışmanı yoktur.”

Ve bütün bu yalanlamaların ardından önce Kemal Kılıçdaroğlu’nun imzasını taşıyan bir atama yazısı ortaya çıktı, sonra da Kemal Kılıçdaroğlu “sessizliğini bozdu”!

“O günler koşullarında araştırma yapacak zamanım yoktu. Bu mesajlarını bilseydim elbette atamazdım” deyiverdi.

Bir cümle ile hem yardımcısını hem Kadın Kolları Başkanı’nı futbol deyimiyle auta çıkarıverdi.

Meğerse bir tanıdığı bu kadını tavsiye etmiş, o da “Batman’da filan işe yarar” diyerekten seçimden önce tayin edivermiş.

Genel Başkan, kendisine danışman tayin ederken, partinin yöneticilerinden birine “bir soruşturun bakalım, kimmiş bu kadın” demek aklına gelmiyor.

Geçtiğimiz hafta sonunda partisinin Ankara İlçe Başkanları’na “söylediklerimi sahaya aktaramıyorsunuz” dediği ile ilgili bir haber okumuş ve arşivlemiştim.

Niyetim, bugün bu sözlerini “biraz da gülelim” diye yayınlamaktı.

Ama bu danışman işi öyle bir hal aldı ki artık bundan daha komiği olamaz diye düşündüm.

Ne dersiniz? Kılıçdaroğlu beni yanıltır mı? Bundan daha da garip ve komik bir işin altından çıkarsa şaşırır mısınız?

—————————-