103 kişinin ölümü, 500’den fazla vatandaşımızın yaralanmasıyla sonuçlanan Ankara Garı katliamını önlemek için görevlerinin gereklerini yerine getirmeyen polislerin yargılanabilmesinin yolu bir İdare Mahkemesi kararıyla açıldı.
Katliam 10 Ekim 2015 günü, IŞİD üyelerinin bombalı saldırısı ile gerçekleştirilmişti.
Katliamdan 10 gün önce, IŞİD üyesi Yakup Şahin ve Hüseyin Tunç’un bomba yapımında kullanmak için gübre satın almak üzere gittikleri dükkânın sahibi, hareketlerinden kuşkulanmış ve polise ihbarda bulunmuştu.
Bu ihbara rağmen Gaziantep Emniyet Müdür Yardımcısı, Terörle Şube Müdürü ve yardımcısı harekete geçmemiş, bombacılar ellerini kollarını sallayarak Ankara’nın göbeğinde bu katliamı gerçekleştirmişti.
İçişleri Bakanlığının katliamdaki ihmallere ilişkin yürüttüğü idari soruşturmada Emniyet ve MİT’in, IŞİD’in saldırı düzenleyeceğine ilişkin 62 ayrı istihbarat notu geçtiği de tespit edilmişti.
Bu basit bir görev ihmali değildi.
Ama hem Gaziantep Valiliği hem de Gaziantep savcılığı bu ihmalin soruşturulmasını önlediler.
Valilik soruşturma izni isteyen savcılığa izin vermedi, savcılık da izin almasına gerek kalmadan resen yürütebileceği soruşturma için izin bekleyerek sorumlu memurların 10 yıl süreyle yargıdan kaçmalarının zeminini hazırladı.
Gübre satıcısının ihbarının aradan yıllar geçtikten sonra dosyaların içinde tesadüfen bulunması üzerine, soruşturma savcıları için de herhangi bir işlem yapılmadı.
Bu tür bütün olaylarda devletimizin genel tutumu bu: Görevini yapmayanı korumak, soruşturma açılmasını engellemek, bunun mümkün olmadığı durumlarda da soruşturmayı ve yargılamayı mümkün olduğu kadar uzatmak, unutturmak!
Nitekim, 10 Ekim saldırısından önce Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat ve Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’nın IŞİD’in canlı bomba saldırısı düzenleyeceğine yönelik birçok istihbarat almasına rağmen miting alanında sadece 129 polisi görevlendiren yetkililer de soruşturulmadı.
Onca istihbarata rağmen Ankara’ya giriş çıkışların kontrol altına alınmamış olması da cabası.
Gaziantep İdare Mahkemesi’nin kararına kadar bu olayda da bu temel çizgi izlendi.
Şimdi usulen bir soruşturma başlayacak, bu soruşturma da muhtemelen yıllarca tamamlanamayacak. Tamamlandığında da sorumlular hakkında hiçbir sonuç doğurmayacak.
Böyle kesin konuşabiliyorum çünkü şunu biliyorum: Bugün Türkiye’ye hâkim olan yönetim anlayışı, saldırıda ölenleri “onlardan”, soruşturulması gerekenlerin “bizden” olarak görür.
AKP iktidarında bu tür hiçbir görevi ihmal suçu etkin biçimde soruşturulmadı.
Savcılar isteksizdi, idare de zaten izin vermiyordu.
TBMM’de de bu tür olayların soruşturulması için komisyon kurulması önerileri yine iktidar milletvekillerince her seferinde engellendi.
Bunun en önemli nedeni de iktidarın “bizden – onlardan” anlayışıdır.
Oysa bu tür olaylarda sorumluların bir an önce bulunup, cezalandırılması herkesten önce esasen iktidarların işine yarar.
İhmalin ve yeteneksizliğin cezalandırıldığını gören kamu görevlileri kendilerine çeki düzen verirler. Bu çaba, kamu idaresinin giderek daha başarılı olmasını sağlar. Bu her rejimde iktidarın işine yarar.
Vatandaşlar, yetersiz ve ihmalkâr memurların cezalandırıldığını görür, kamu yönetimine duydukları güven artar, bu da her rejimde iktidarın işine yarar.
Ama bizde böyle düşünülmüyor.
Bütün bir kamu yönetiminin liyakatsiz olduğunun öğrenilmesinden duydukları korku mu buna yol açıyor?
Yoksa bu tür olayların önlenmesini önemsemeyerek demokratik bir hakkı kullanmak için meydanlara çıkanlara bir anlamda aba altından sopa gösterme hevesi mi var?
Bana bu soruların doğru yanıtı “hepsi” gibi geliyor!
—————————————-
