t24.com.tr

Ceberut devletin sopası

“Türkiye, ‘ceberut devlet’ anlayışından kurtulmuş, ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışını esas alan bir yaklaşıma geçmiştir.”

Cumhurbaşkanı’nın sosyal medyada yayımladığı bu mesajın tarihi 8 Eylül 2016.

15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından, Cumhurbaşkanı’nın twitter hesabından yayınlanmıştı.

Tabii Cumhurbaşkanı böyle söyledi diye “ceberut devlet anlayışının” tarihin çöp tenekesine atılmış olması da gerekmiyor.

Nitekim, Cumhuriyet tarihinin en “ceberut” uygulamalarını bir liste halinde alt alta yazacak olsak, Recep Tayyip Erdoğan yönetiminde geçen son 20 senenin uygulamaları ezici çoğunluğu oluşturacaktır.

Erdoğan’ın bu sözünü bugün yeniden hatırlamama neden olan olay Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde yaşandı.

Bir imam, Cuma hutbesinde şehit askerler ile ilgili bölümü okumadı, aynı zamanda “kayyum” olarak grev yapan Kaymakam önce imamı uyarıp, ilgili bölümün okunmasını sağladı, ardından da iddiaya göre imamı dövdü.

İmam, bununla ilgili olarak doktor raporu da aldı.

Olayın cereyan ediş tarzına bakınca, kaymakamın “olay çıkarmaya hazırlıklı olarak” camide bulunduğunu düşündüm.

İmamın ifadesine göre Kaymakam, hutbe okunduktan sonra şöyle seslenmiş: “Hoca, hutbeyi tamamla!”

Hazırlıklı olmasaydı, hutbenin eksik okunduğunu bilebilmesi mümkün olmazdı.

Yetkililer olayın soruşturulduğunu açıkladılar. Eğer gerçeğe ulaşmak istiyorlarsa, bu konuya da bakmalarında yarar var. Belli ki kaymakam, bilemediğimiz bir nedenle imam ile takışmaya hazır olarak camiye gitmiş.

Konumuz imam ile kaymakam arasındaki tartışmanın boyutları ve gerçekte neyin bu olayı tetiklediği meselesi değil.

Aralarında valiler, vali yardımcıları, kaymakamlar, üniversite rektörleri filan da olan kamu görevlilerinin, Kaymakam’ı bu eylemi nedeniyle kutlayan mesajlarına dikkat çekmek istiyorum.

Kaymakam’ın “idareci ferasetini” öven de var, meslektaşlarını “yem etmemeye kararlı” olan da var.

İmamın dayak yemesini protesto ederek Kaymakam’ı eleştiren Memur Sen Başkanı Ali Yalçın da bu üst düzey bürokratların hedefine girmiş.

Yalçın’ı eleştirenlerin, “Ali Efendi” hitabını kullandıklarını da belirteyim.

“Efendi” hitabını Cumhurbaşkanı’nın da CHP Genel Başkanı’ndan söz ederken aşağılama amacıyla kullandığı da dikkatinizden kaçmamıştır.

Anadolu’da kaymakamlar ile kamu görevlileri arasında görev nedeniyle girişilen sert tartışmalar eksik olmaz.

Ancak bir kaymakamın, camideki odasında bir imamı dövmesi de sık rastlanan bir durum değil.

Normal bir ülkede böyle bir iddia ortaya atıldığında idari ve hukuki soruşturmaların sonuçları beklenir.

Olayın nasıl cereyan ettiğini bilebilmesi mümkün olmayan valilerin, vali yardımcılarının ve kaymakamların hep birden ortalığa atılmaları ve Kaymakam’ı desteklerken, iddia sahiplerini aşağılamaları ise devletin ceberut reflekslerinin bir sonucu.

İdarenin, “ben devletim, gerekli görürsem döverim de” noktasına geldiğini gösteriyor.

Cumhurbaşkanı, kendi tek adam iktidarını ve tek parti devletini tahkim etmek için muhalif gruplar ve kişilere karşı kullandığı baskı araçlarını güçlendirirken, idari bürokratların da kendilerini hukukun üstünde konumlayabilmelerinin yolunu açtı.

Onun için bir kaymakam, daha düşük rütbeli bir kamu görevlisine kendince ceza biçip, uygulayabiliyor, diğer idareciler de ona açıktan destek vermekte bir beis görmüyor.

—————————-