CHP’nin, TBMM Terörsüz Türkiye Komisyonu’ndan çekilmemekle birlikte İmralı’da Abdullah Öcalan’ı ziyarete gitmemesi DEMP yöneticilerini çok kızdırdı.
DEMP Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları, CHP’nin İmralı ziyaretçilerine katılmama kararını “Cumhuriyet’in kurucu partisinin adaya gitmekten imtina etmesi ve bu sürece yaklaşımı bizler tarafından üzüntüyle karşılanmıştır. Yine üzülerek ifade ediyoruz ki 100 yıllık inkârcı ve imha siyasetinin yarattığı kodlar yeniden ve yeniden diriliyor” diye eleştirdi.
Pervin Buldan, CHP’yi bir kalemde silebildi.
Sonradan bu paylaşımını da sildi ama söz ağızdan çıktığı zaman geri girmiyor, bunu biliyoruz.
Adına “barış süreci” denmeyen bu yeni barış sürecinin, CHP’nin İmralı’ya gitmekten kaçınması ile nasıl zedelenebileceğini bilmiyorum.
Çünkü CHP komisyonda yer almaya devam edecek.
Ve gerçekten bir “süreç” başlayacak ise bu süreç TBMM’de bununla ilgili kanunların çıkarılmasıyla başlayacak.
Komisyon bugüne kadar sadece “dinlemede kaldı.”
Bu, sürecin belki başlaması için kaçınılmazdı ama dinleme eylemine “barış süreci” demek bu gevezeliklere değerinden daha fazla anlam yüklemek demek.
Bu dinlemeler sırasında daha önce dile getirilmemiş, yeni bir fikir de duymadık zaten.
Onun için geçmişte bunun “havanda su dövme” eylemine benzediğini de yazmıştım, hatırlarsınız. (https://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz/siyasi-sorumluluk-alma-zamani,51317 ve https://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz/ipe-un-serme-komisyonu-mu,51229 )
Bu komisyonun kuruluşuyla Öcalan’ı ziyaret etme kararı alması arasında 18 toplantı yapıldı.
MİT Müsteşarı, İçişleri Bakanı komisyon üyelerine süreç ve PKK’nın silah bırakıp, kendisini feshetmesi ile ilgili “gizli bilgilerini” komisyon ile paylaştılar.
Öcalan, bu süreçte DEMP heyeti tarafından 8 kere ziyaret edildi, talimatlarını ve görüşleri alındı, iletileceği yerlere iletildi.
Tam da bu noktada Öcalan’ın TBMM komisyonuna söyleyebileceği fazladan ne olabilir?
Bunu bilmiyoruz, heyet gidip dönünce açıklarlar ise öğreneceğiz.
Ancak şunu söyleyebilirim ki Abdullah Öcalan, bu süreç ile ilgili fikirlerinin tümünü paylaşmış gibi görünüyor.
Son ziyarette söylemek için bazı fikirlerini sakladıysa, buna niye gerek gördü, onu da bilmiyoruz.
Öte yandan CHP de tıpkı AKP, MHP, DEMP gibi bir siyasi parti.
Siyasi partilerin her konuda aynı düşünmesi gerekmediği gibi, aynı hedefe gitmek için farklı çözüm yolları düşünmesinden daha doğal ne olabilir?
Üstelik o çözüm yolları henüz ortada da yok.
TBMM’de çoğunluğu elinde tutan iktidar koalisyonunun bu konuda hiç de aceleci olmadığı görülüyor.
İşe nereden başlanılacağına ilişkin bir yol haritaları bile yok.
O yol haritası Öcalan tarafından çizilmeyeceğine göre, İmralı ziyaretine katılmak ya da katılmamak sadece “şekil ile ilgili” değil mi?
CHP’nin Öcalan’ı ziyarete gitmeme kararını “inkârcı ve imha siyasetinin yarattığı kodların dirilmesi” olarak yorumlamak aşırı değil mi?
Bu karar “inkârcı ve imha siyasetinin yarattığı kodların dirilmesi” için yeterliyse hâlâ kayyım ile yönetilen belediyeleri, iktidar hukukunun şeytanlaştırdığı “kent uzlaşısını”, eski HDP yöneticileri için uygulanmayan AİHM kararlarını vs. nereye koyacağız?
PKK’nın silah bırakıp, kendisini feshettiğini açıklaması elbette çok önemli bir gelişme ve kaçırılmaması gereken bir fırsat.
Görebildiğim kadarıyla CHP yöneticileri içinde bunu küçümseyen, önemsiz olduğunu düşünen kimse de yok.
Ancak bunun kalıcı bir barışa dönüşmesi için alınması gereken hâlâ çok yol var ve DEMP bu yolda iktidar koalisyonuyla yürüyebileceğini zannediyorsa çok yanılıyor.
İktidar koalisyonunun daha önceki ezberlerinden vazgeçtiğini gösteren en ufak bir işaret yok.
Tam tersine Adliye marifetiyle yürütülen ve Erdoğan rejimini kalıcılaştırmaya yönelik Anayasal düzene darbe süreci tam gaz ilerliyor.
DEMP’in bu darbe sürecinde AKP – MHP koalisyonuna koltuk değneği olacağını, olabileceğini zannetmiyorum.
Ancak böyle nazik bir süreçten geçerken herkesin diline biraz hâkim olmasında yarar var.
Sonra çok utanmamak için tabii!
——————————-
