t24.com.tr

Derinleşecek soruşturma meselesi!

Sinan Ateş cinayetindeki rolü tam olarak açıklığa kavuşturulmamış ve dosyası ana davadan ayrılmış Avukat Serdar Öktem’in öldürülmesinin ardından kuşkusuz ki çok spekülasyon yapılacak.

Öktem’in bir örgütlü cinayete kurban gittiğine kuşku yok.

Cinayetten önce İstanbul Emniyet’ine bir başka soruşturma vesilesiyle ulaşan istihbarat, cinayetin işleniş şekli ve zanlıların profili bunu gösteriyor. Zaten son yıllarda ünlenen bir çete de cinayeti intikam amacıyla işlediğini açıkladı.

Her şey gayet net görünüyor; bu yönde önceden alınmış bir istihbarat var, öldürülen avukatın korumalar ile gezdiğini gören tanıklar var, suçu üstlenen çete var, tetikçiler de silahlarıyla yakalandı.

Her şey açıklığa kavuşmuş gibi görünüyor ama normal bir ülkede yaşıyor olsaydık.

Normal bir ülkede yaşamıyoruz.

Bu ülkede bir siyasi cinayet, siyasetin yönlendirmesi sonucunda sadece tetikçilerin cezalandırılmasıyla kapatıldı.

Öldürülen Avukat Öktem de o davanın sanıklarından biriydi.

Cep telefonundaki bilgileri vermeyi reddettiği için cep telefonunun şifresinin ABD’de kırılması ve içindekilerin dosyaya girmesi bekleniyordu.

Artık bu ihtimal ortadan kalktı.

Sanık öldürüldü, yargılanması bu noktada kesilecek.

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın açıklamasındaki şu cümlenin altını çizdim:

“Olayla ilgili soruşturma Cumhuriyet Başsavcılığımız Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca azmettiricilerinin bulunması ve organize suç örgütünün olayda taşeron olarak kullanılıp kullanılmadığını tespiti yönleri de dahil olmak üzere tüm boyutlarıyla derinleştirilerek devam edecektir.”

Ne kadar derinleştirileceğini izleyelim derim.

Mesela Özgür Özel’e saldırı olayı ile ilgili soruşturma derinleştirilmemişti.

Saldırgan tesadüfen oradan geçiyormuş da tepesi atıp yumruklayıvermiş gibi Asayiş Şube’de sorgulanmış, “kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten yaralama” suçuyla yargılanıp, kısa sürede serbest kalmıştı.

Gazeteci Murat İde’ye, İyi Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’ya, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’a, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na saldıranlar da “tesadüfen” oralardalardı. Buna inanmamız beklendi. Soruşturmalar derinleştirilmeden alel acele kapatıldı.

Onun için savcılığın açıklamasını okuyunca “bakalım nereye kadar” diye merak ettim.

————————————-

Bahçeli bu sözleri kime söylüyor?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “barış sürecinde” yeni bir aşamanın fitilini ateşledi.

“Suça karışmamış, silahlı eylemde bulunmamış kim varsa gelip, ailesine kavuşmalı. Siyaset yapılacaksa silahların tamamı yakılmalı” dedi.

Bahçeli’nin “suça karışmamış” diye tanımladıkları konuşmasından anladığım kadarıyla Türkiye’de silahlı bir eyleme katılmayan PKK’lılar.

Oldukça ilginç bir durum bu.

Ve aynı zamanda bu sürecin pek de öyle ince elenip sık dokunarak oluşturulmuş bir politika sonucunda ortaya çıkmadığını da gösteriyor.

Şu anda yürürlükteki kanunlarımıza göre PKK’ya üye olanlar suç işlemiş durumdalar.

Yani “suça bulaşmamış terör örgütü üyesi” tanımı bir oksimoron.

Çünkü bizim kanunlarımıza göre terör örgütü üyesi olmak zaten başlı başına suç.

Türk Ceza Kanunu’nun 220. Maddesine göre suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt üyeleri, iki yıldan dört yıla kadar hapis ile cezalandırılır. Örgütün silahlı olması halinde cezaları dörtte birden yarısına kadar arttırılır.

Şu anda herhangi bir eyleme karışmamış ama silahlı terör örgütü üyesi olmakla suçlandığı için hapishanede olan kaç kişi var acaba?

Sayılarının çok olduğunu tahmin edebiliriz çünkü birçok insanı bu suçlamayla hapiste tutmak daha kolay.

Nitekim görevden alınarak yerlerine kayyım tayin edilen belediye başkanlarından tutun da Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ gibi politikacılar da herhangi bir silahlı eyleme katılmadıkları halde böyle suçlamalarla hapisteler.

Bu kişilerin hapisten çıkabilmelerinin iki yolu var: Ya af kanunu çıkacak ya da kanun değiştirilecek ve silahlı eyleme katılmayanların suçlanamayacağı kayıt altına alınacak ki içeridekiler çıksın, içeri girmemek için kaçak durumda olanlar takibattan kurtulsun.

Bunu yapması gereken ise TBMM kürsüsünde bu nutku atan kişiden başkası değil.

Ortağı ile el ele vererek bu yasal düzenlemeyi hemen yapabilirler.

Muhalefet partisi lideri gibi “şu yapılsın, bu yapılsın” diye nutuk atmanın bir anlamı yok.

Kendisi yapabilecek durumda zaten!

Bu sözleri Cumhurbaşkanı ile bir baş başa buluşma ayarlayıp söyleyebilir ve TBMM’yi harekete geçirebilir.

Yoksa bunları Cumhurbaşkanı’nın yüzüne söylerse işe yaramayacağını mı düşünüyor?

——————————————