Rus paralı asker şirketi Wagner’in, Rusya Devlet Başkanı Putin’e yönelik darbe girişimi bizde Kurtuluş Savaşı sırasındaki Kuvayı Seyyare komutanı Çerkez Ethem olayıyla karşılaştırıldı, aralarında benzerlikler kuruldu.
Kuşkusuz ki böyle bir benzerlik var ancak bu benzerlik, Erdoğan’ın Rusya’daki darbe girişiminden kendisine dersler çıkarmasına engel olmamalı.
Bu olay bir kez daha gösterdi ki otokrasilerde, iktidar için en büyük tehlike dışarda değil, iktidarın hemen çevresine kümelenmiş, iktidar elitleridir.
Hele de bu iktidar eliti, kendisini rejimin ayakta kalabilmesi için en önemli unsur olarak görmeye başladıysa.
Fetullahçı çetenin darbe kalkışmasına varan hareketleri de bu çerçevedeydi.
Otokratlar tanımı gereği iktidarı, kendi iktidar çevrelerindeki gruplarla bile paylaşmaya yanaşmazlar.
Türkiye’de Erdoğan, Fetullahçılarla, Rusya’da Putin, Wagner ile iktidarı paylaşmaya yanaşmayınca olaylar bildiğimiz noktalara kadar tırmandı.
Çünkü Fethullahçılar da Wagner’in “sahibi” de iktidarı ayakta tutan gerçek gücün kendilerine ait olduğu zehabına kapılmışlardı.
Bir güce dayanarak hüküm sürüyorsanız, o güç eninde sonunda iktidarı kendi eline almak ister.
Otokratın zayıflamaya başladığını düşündüğü anda da harekete geçer.
Erdoğan, bu deneyimi bizzat yaşadı. Bedelini kalkışma sırasında hayatını kaybedenler ve sakat kalanlar ödedi ama otokratlar için bunun bir önemi olmadığını da biliyoruz.
Böyle kahramanlık menkıbelerinin, iktidarı sağlamlaştırmak için önemli bir araç olduğunu da bizzat biliyor.
Bir kez daha “aynı menzili maksuda yürüdüklerini zannettiği” bazı büyük tarikatlara “ne istedilerse” veriyor.
Sağlık Bakanlığı’nda, İçişleri Bakanlığı’nda hatta Adalet Bakanlığı’nda tarikat çekişmelerinin yaşandığını, bazı tarikatların öne çıktığını duyuyoruz.
Unuttuğu şey, tarikat üyelerinin bağlılıklarının kendisine ya da Anayasa ve kanunlara değil, tarikatın önderine olduğudur.
O tarikatın önderi de günün birinde yeteri kadar güçlü olduğunu düşünmeye başladığında neler olur, falcı değilim ama geçmişe bakarak tahmin edebiliyorum.
Zamanında Fetullahçı çetenin neler yapabileceğine ilişkin çok uyarmıştım ama bunları kulak ardı etti.
Biliyorum ki yine aynı şey olacak, bu uyarılara pabuç bırakmayacak. Çünkü Erdoğan da siyasi tarihteki tüm benzerleri gibi kendi gücüne aşık.
—————————-
Müdür Bey neden sustu?
Fransa’daki ırkçılık karşıtı ayaklanma ile Türkiye’deki sığınmacı sorunu arasında paralellik kuran sosyal medya paylaşımlarıyla ilgili savcılık tarafından “re’sen soruşturma” başlatıldı.
Soruşturma ile ilgili haberlerin yayınlandığı günün gecesinde ise Dilovası’nda Suriyeli göçmenler ile yerli halk arasında yaşanan gerilim, gece boyu süren olaylara yol açtı.
Bu şaşırtıcı bir gelişme değil.
Devleti yönetenler istedikleri kadar “ensar – muhacir” muhabbeti yapsınlar, kontrolsüz gelişen ve hala arkası kesilmeyen sığınmacı göçü, Türkiye için ciddi bir güvenlik sorunu oluşturacak.
Özellikle toplumun en geniş ve gelir dağılımından en az payı alan kesimleri için sığınmacı sorunu, ekonomik boyutlarının da ötesine geçerek ırkçılığa varan tepkilere yol açabilir.
Bunlar genel olarak herkesin söylediği şeyler, üzerine bir de benim bir şeyler söylemem gerekmiyor.
Dikkatinizi çekmek istediğim konu başka.
Seçimden önce Kocaeli Emniyet Müdürü olan Veysal Tipioğlu, seçimde AKP listelerinden Kocaeli Milletvekili seçilmişti.
Seçimden sonra da TBMM’de Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu Başkanı seçildi.
Yani Kocaeli’de nelerin olup bittiğini bilebilecek yetkin bir isim var karşımızda.
Gazeteciler, Kocaeli Dilovası’ndaki olaylar hakkında görüşlerini soran gazetecilere konuşmamış, soruları yanıtlamamış.
Niye?
Eylül 2019 – Mart 2023 tarihleri arasında Emniyet Müdürü olarak bu ilde görev yapmış.
Böyle olduğuna göre ilin güvenlik risklerini, göçmenler ile yerli halk arasındaki olası çatışma konularını ve bölgelerini biliyor olmalı.
O kadar süre içinde bunları öğrenemediyse zaten görevini de doğru dürüst yapmamış demektir.
Ama Erdoğan onu ödüllendirip, milletvekili seçtirdiğine göre görevinde başarılı olmuş olmalı.
Dolayısıyla gazetecileri ve dolayısıyla kamuoyunu olayın görünmeyen nedenleri ile ilgili olarak aydınlatabilecek ve meselenin doğru anlaşılmasını sağlayacak bir isim.
Ama konuşmuyor.
Çünkü “patrondan ödü kopuyor”!
Olur da söylediklerim Reis’in sinirlerini bozar diye susup kenara çekilmeyi tercih ediyor.
Otokrasilerin temel sorunlarından biri de işte budur zaten.
En bilgililerin bile susup bir kenara çekilerek, yukarıdan gelecek bir işareti beklemeleri!
————————
