Suudi Arabistan’ın Riyad kentinde, Jennifer Lopez’in konserinden sonraki dans gösterisi sırasında Kâbe siluetinin dijital dekor olarak kullanılmasına eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez tepki gösterdi.
“İslam’ın değerlerine açık bir saygısızlık” dedi.
Görmez, “çocuklara hac ve umre eğitimi vermek için dahi Kâbe maketini kullanmayı yıllardır caiz görmeyen Suud ulemasının sessizliği ise bir başka fecaattir” diyor.
Görmez’in “Suud uleması” hakkındaki bu görüşlerini tebessümle karşıladım.
Bu duruma niye şaşırdığını anlayamadım.
Çağımızda İslam uleması dediğimizde iki tip insan var: Yaşadıkları rejimde makbul olup, el üstünde tutulanlar ve makbul olmayanlar.
Tıpkı bizde olduğu gibi.
Makbul sayılmayanların Türkiye’de sokakta dolaşması bile tehlikeli. Bazıları ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
Makbul olanlar ise maşallah her türlü imkana ve konfora sahip olabiliyorlar.
Mesela kendisi Diyanet İşleri Başkanı iken satın alınan 1 milyarlık Mercedes’e binmek gibi!
Bu ülkede yolsuzluğa “hırsızlık değildir” diyen, “rüşvet vermek caizdir” diyen fıkıh uleması bile gördük.
Görmez’in o tarihlerde “İslami değerlerden” söz ettiğini ise hiç duymadık.
Fetullahçılar, herkesin gözünün önünde İslam dinini kendilerine siper ederek her türlü ahlaksızlığı yaparken de kendisi Diyanet İşleri Başkanı idi.
O vakit de “ulema” olarak ağzını açmamış, bu nedenle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından bizzat Cumhurbaşkanı tarafından eleştirilmişti.
Maalesef İslam ulemasının yaşadıkları rejimlerde “makbul” olanlarında böyle bir sorun var.
İçinde yaşadıkları rejimi eleştirmek, gördükleri haksızlıklara ses yükseltmek, kul hakkının yenmesini önlemek akıllarına hiç gelmiyor.
Konforlarını ve sahip olduklarını kaybetmekten çekinen bir ulema!
Bugün İslam coğrafyasının geri kalmışlığında, hukuk, adalet, yolsuzluklar gibi konularda en alt sıralarda yer almasında bu tip ulemanın da rolü büyük.
İçi boşaltılmış bir İslam anlayışıyla, diktatörlere, otokratlara siper oluyorlar.
Görmez, Suudi ulemaya kızarken haklı elbette. Ama çuvaldızı Suudilere batırırken, bir iğne de kendine ayırsaydı daha iyi olurdu.
————————
Yaşasın Türk adaleti!
Kara Harp Okulu mezuniyet törenindeki “subay yemini” nedeniyle ihraç talebiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edilen Kara Harp Okulu dönem birincisi Teğmen Ebru Eroğlu’na hakaret eden bir kişi hakkında savcılık takipsizlik kararı verdi.
Adamın biri, Teğmen Eroğlu’nun fotoğrafının altına “Bunu insan s… bile, o kadar çirkin bir Kemalist kaşar ama Kemalist olduğu için tecavüz edebilirim buna” yazmış. Teğmen de savcılığa suç duyurusunda bulunmuş.
Savcı bu paylaşımda bir suç görmedi.
Çünkü yazan adam bu metinde Teğmen’in ismini kullanmamış, fikrini ifade etmiş!
Bu haberi Barış Terkoğlu’nun Cumhuriyet’teki köşesinde okudum.
Savcının bunu nasıl olup da “fikir hürriyeti” olarak değerlendirdiğini çok merak ettim.
Acaba “bu trollerin zaten akılları fikirleri sadece bacak aralarında” diye mi düşündü?
Teğmen Eroğlu’nun “adalet sistemimizle bu ilk tanışması” yaşanırken Sarıyer’de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla sokak ortasında gözaltına alınan 16 yaşındaki çocuğun yargılanması devam ediyor.
Altı aydır düzenli olarak karakolda imza attırılan çocuğun yargılandığı davaya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatının da müdahil olarak ceza istediğini de söyleyeyim.
İsmail Arı’nın Birgün’deki haberine göre 16 yaşındaki lise öğrencisi, 12 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konvoyunun geçişi sırasında küfrettiği iddiasıyla göz altına alınmış.
Huber Köşkü’nden Dolmabahçe’ye gitmek üzere yola çıkan Cumhurbaşkanlığı konvoyunda görevli bir polis memuresi, Cumhurbaşkanı’nın makam otomobilinin dört araç gerisinde giderlerken, “cam açık olduğu için” çocukların küfrettiğini duyduğunu ve hemen aracı durdurup, çocukları karakola götürdüğünü söylüyor.
O hızla giden konvoyda bunu nasıl başarmış, bilemiyorum.
Bunun için kendisine madalya ya da bir başka ödül verildi mi acaba?
16 yaşında bir çocuğun, bu çocukça hareketi savcı amcalarını da kızdırmış, davayı basmışlar, ille de cezalandıracaklar.
Bu tür durumlarla karşılaşmaması için Cumhurbaşkanı koruma ekibine önerim şudur ki Cumhurbaşkanı kent içinde helikopterle gezsin.
Çünkü yüz araçlık konvoylar nedeniyle kesilen yollarda beklemek zorunda kalanların neler hissettiklerini ve akıllarından neler geçirdiklerini bilemezler.
En iyisi vatandaş da çile çekmesin, Erdoğan’ın konvoyuna da kimse sinirlenmesin.
——————————
