t24.com.tr

Kemal Bey’in bir çiftliği var!

Türkiye’de şaşırma duygumu kaybedeli çok oldu.

2018 yılında yayımlanan kitabım, adını bundan alıyordu zaten: Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür – Son Birkaç Yılın Gayriresmi Politik Tarihi.

Gazeteci olarak öyle şeyler gördüm, yaşadım ki “bu kadarı da olmaz artık” diyebileceğim bir şey kalmadı zannediyordum.

Erken karar vermişim, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu öyle sözler söylüyor, öyle işler yapıyor ki şaşırma duygumu yeniden kazandım.

Bunun için kendisine teşekkür etmem gerekiyor mu bilmiyorum.

İsmail Saymaz’ın Sözcü’de yazdığına göre, Ümit Özdağ ile imzaladığı gizli protokol hakkında şöyle konuşmuş:

“Bakanlık verdiysem partimizin hakkından verdim.”

Bu sözlerini okuyunca “Süleyman Demirel rahmet istedi” diye düşündüm, o da üzerinde bugün koskoca bir şehrin yükseldiği arsayı batık bir gazete patronuna verdiği ortaya çıkınca böyle söylemişti: Verdiysem ben verdim!

Kılıçdaroğlu aynı toplantıdaki sözleriyle şaşırtmaya devam ediyor:

“Oyumuzu maksimum artıracak hamleler yapmaya çalışıyordum. Çalışsaydınız, beni bu duruma sokmasaydınız.”

Buradan anlıyoruz ki CHP örgütü seçimde yeteri kadar çalışmamış ve Genel Başkanlarını yalnız bırakmış.

O tembel örgütü seçimden önce niye düzeltmeye çalışmamış, buna da şaşırdım.

Parti Meclisi’nde milletvekili listeleri eleştirildiğinde de şunu söylemiş:

“Ben oturup 600 milletvekilini yazabilir miyim? Bir komisyon kurduk, ‘Mülakat yapın’ dedim. Baktım ki ahbap çavuşlarını ve siyasi yakınlarını yazmışlar.”

Buradan da anlıyoruz ki CHP milletvekilleri, milletvekillerini belirleyen komisyon üyelerinin “ahbap çavuşları ve siyasi yakınları” arasından seçilmiş.

Ahbap çavuşlardan ve siyasi yakınlar arasından seçilen milletvekillerinin seçimi kaybetmelerinden daha doğal ne olabilirdi zaten?

Genel Başkan, partinin milletvekili listelerine bile hâkim olamıyorsa örgütü “çalışmadınız” diye nasıl suçlayabildi, merak ettim.

Bütün bunlar gösteriyor ki Kılıçdaroğlu’nun zihin dünyası darmadağınık.

Ve şu sözleri bunların hepsinin üzerine tuz biber ekiyor:

“CHP’yi bilen ve bagajı olmayan birini getirin, hemen istifa ederim.”

“Bagaj” diye tarif ettiği şeyin ne olduğunu açıklamıyor ama bu kelimenin Türkçede hangi anlamda kullanılmış olabileceğini biliyoruz.

Bu kelime, sözlük anlamının dışında “geçmişinde utanılacak, ayıplanacak, yanlışlar olan insanlar” için de kullanılan bir kelime.

Eğer CHP Genel Başkanlığı için “otomobil olmayan birisini” tarif etmiyorsa, bu ithamdan her CHP üyesi alınmalı.

Anlaşılan o ki Kılıçdaroğlu, CHP’yi “olanca bagajıyla” kesin bir yıkıma kadar bırakmayacak.

Kim bilir, belki de Türkiye için en hayırlısı budur.

Öyle olursa bir kez daha şaşıracağım, söz.

——————————-

Suç uydurma suçu!

Evet, Türk Ceza Kanunu’na göre böyle bir suç var.

Bu eylemin suç olarak tanımlanmış olmasının nedeni Adliye’nin boş yere meşgul edilmesini engellemek.

Zaten bu nedenle de bununla ilgili madde TCK’nın “Adliye’ye karşı işlenen suçlar” bahsinde yer alıyor.

TCK 271. Madde şöyle:

“İşlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir.”

Gördüğünüz gibi son derece açık yazılmış.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, seçim sürecinde “muhalefet liderleri can güvenliklerine dikkat etsinler, bir mafya grubu Kılıçdaroğlu dahil liderlere saldırı düzenleyecek” diyen eski Ülkü Ocakları Başkanı Alaattin Aldemir hakkında “suç uydurma suçu” işlediği gerekçesiyle dava açmış.

Savcının işi normal bir hukuk düzeninde hayli zor olurdu, hâkim iddianameyi bile kabul etmezdi.

Ancak bizim anormal hukuk düzenimizde bu iddianameden mahkûmiyet çıkarsa kimse de şaşırmaz.

Aslına bakarsanız TCK 271. Maddede tarif edilen bu suçu en çok işleyenler de Türkiye Cumhuriyeti’nin iktidarın emrinde davranmayı alışkanlık haline getiren savcıları.

Uydurdukları suçlarla insanları mahkûm bile ettirebiliyorlar ki en yakıcı örneği Gezi Davası olmalı.

Zaman zaman yöneticilerimizi kızdıran kişiler hakkında da bazı derneklerin, parti il ve ilçe örgütlerinin seferber edilerek, Adliye’nin suç duyurusu yağmuruna tutuldukları da başka bir gerçeğimiz.

Savcının, bir vatandaşın, bir başka vatandaşa yaptığı bir uyarıyı, Adliye’ye yapılmış ihbar olarak kabul etmiş olması da bu işin yeni bir evreye girdiğini gösteriyor.

——————————