Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarını kendisinin yazmadığını biliyorum da kimin yazdığını bilmiyorum.
Malazgirt Zaferi’nin yıldönümü için yazılmış konuşmasında şöyle bir bölüm var:
“Malazgirt Zaferi, sadece bir askerî başarı değil; aynı zamanda Türk milletinin adalet, hoşgörü, merhamet gibi yüksek değerlerle bezenmiş medeniyet anlayışının Anadolu’ya taşındığı bir başlangıçtır.”
Bunu okuyunca insan haliyle üzülüyor.
Aradan geçmiş 954 yıl ve geldiğimiz noktada “Türk milletinin adalet, hoşgörü, merhamet gibi yüksek değerlerle bezenmiş medeniyet anlayışını” mumla arar hale gelmişiz.
Rabbim bunu da siyasal İslamcılara nasip etmiş!
Cumhurbaşkanı sanırım önüne konulan metni “bu ne diyor yahu” diye düşünmeden okuyup geçiyor.
Önceden okumuş olsaydı “bu sözleri söyleyip milletin aklına bu konuları yeniden düşürmesek iyi olur” derdi gibi geliyor bana.
Şu anda Türkiye’yi köşe bucak arasak asla bulamayacağımız ilk şey “adalet” olur çünkü.
Gerçi eskisinden daha büyük “adalet sarayları” filan var ama eskinin yıkık dökük adliye binalarında adalete daha çok rastlanırdı.
Buradan da anlıyoruz ki adalet sarayları dikerek adalet sağlanamıyor.
Türkiye’de adalet, cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde bu kadar siyasallaşmamıştı.
Beğenilmeyen kararları veren hakimlerin kararlarının mürekkebi kurumadan yerlerinden sürüldüklerine bu iktidar döneminde sayısız kere tanık olduk.
Partiden getirdikleri kartlarla mülakatı geçip hâkim savcı olanlar da cabası.
“Hoşgörü ve merhamet” bahsinde de durumumuz hiç parlak değil.
Hapishanelerde hasta hasta tutulanlara bakarsanız ya “bendensin ya kara toprağın” şiarının güdüldüğü anlaşılıyor.
İddianameleri bile yazılmamış ağır hasta insanları hapishane koşullarında tutmaya devam etmenin başkaca bir izahı yok.
Ayşe Barım, Murat Çalık, Muhittin Böcek haklarında verilmiş bir mahkûmiyet kararı olmamasına rağmen mahkummuş gibi muamele görüyorlar.
En temel hakları, yaşam hakları yok sayılıyor.
Cumhurbaşkanı’nın “Anadolu’ya Türklerle geldi” dediği “merhamet” kavramının içi o kadar boşaldı ki bu iktidar döneminde bu kelime sadece bir “et lokantası” ismi olarak işe yarayabilir: “Merham’et” şeklinde!
———————————–
Halkı kin ve düşmanlığa tahrik!
Konya Meram Devlet Hastanesi’nde kıyafetini beğenmediği kadın hastaya “teşhircileri muayene etmiyorum” diyen doktor hakkında soruşturma başlatıldı.
Soruşturma Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülecek.
Bu soruşturmadan sonra ne olacağını ben size şimdiden söyleyeyim: Doktora bir kınama cezası verilecek ve belki daha küçük bir hastaneye tayin edilecek.
Aynı hastanede çalışmaya devam etmesi de ihtimal dahilindedir, onu da söyleyeyim.
Normal olarak o kınama cezasını da vermezler aslında çünkü soruşturmayı yönetecek kişinin de aynı kafadan olma olasılığını küçümseyemeyiz.
Bu bakanlık kadroları uzun süredir tarikatlar tarafından paylaşılıyor ve bildiğimiz kadarıyla şu anda bakanlığa hâkim olanlar da Menzilciler.
Kesin bir olasılık hesabı yapamayız elbette, isim isim bilmiyoruz kadroları, ancak aynı kafadan çıkma ihtimalleri çok fazla.
Bakanlık bir soruşturma açtığını duyurarak olayı sakinleştirmek istiyor, bu belli.
Nasıl olsa unuturlar, bir kınamayla geçiştiririz diye hesaplıyorlardır. Bu işi takip etmek artık Konya’daki meslektaşlarımıza düşüyor.
Aynı hastanede bir başka doktor, yine kıyafetini beğenmediği mesela çarşaflı bir kadına aynı şeyi söyleseydi neler olurdu, bir de bunu düşünelim:
Erdoğan rejiminin bütün büyük başları ayaklanmıştı bir kere.
Bir trol ordusu ortalığı yangın yerine çevirmişti.
Daha “ne oluyor” demeye fırsat kalmadan soruşturma başlatılmıştı.
Sağlık Bakanlığı tarafından değil ama! Konya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından.
Doktor polis marifetiyle hastaneden ya da evinden alınmış, savcının karşısına dikilmişti.
“Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamasıyla Sulh Ceza hâkimine sevk edilmiş, tutuklanarak “Konya’nın Silivrisi’ne” tıkılmıştı.
Cumhurbaşkanı, hasta kadını aramış, geçmiş olsun demiş, bununla ilgili olarak bir de nutuk patlatmıştı.
Hasta kadın çarşaflı ya da başörtülü olmadığı için bunların hiçbiri yaşanmadı.
Erdoğan’ın çifte standartlar ülkesinde kendilerinin onaylamadığı gibi giyinen bir kadının haklarının bir sınırı var çünkü.
Şimdilik sokaklarda dolaşmalarına göz yumuyorlar ama bu ne kadar sürer bilinmez.
Bu vesileyle Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’na da soralım: Bir kadına sadece kılığını beğenmediği için böyle davranan bir kamu görevlisi hakkında soruşturma açmayı düşünüyor musunuz?
———————————–
