t24.com.tr

Milli Eğitim yap – bozu!

Millî Eğitim Bakanlığı, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adını verdiği bir plan çerçevesinde 4 yıl olan zorunlu lise eğitiminin süresini azaltmaya hazırlanıyor.

Erdoğan rejiminin yarı resmi yayın organı sayılabilecek Sabah’ta yayımlanan habere göre 12 yıllık zorunlu eğitimin kısaltılması ile lise eğitiminin ilk üç ya da iki yılı zorunlu olacak, 11 veya 12. Sınıflar üniversiteye hazırlık yılı olarak değerlendirilecek.

Bu sınıflara isteyen öğrenciler devam edebilecek, istemeyen lise diplomasını cebine koyup işine bakacak.

Böylece zamanın Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’den habersiz olarak Erdoğan’ın talimatıyla bir gece yarısı değişikliğiyle hayata geçirilen 4 + 4 + 4 yıllık zorunlu eğitim dönemi de geride kalacak.

Bu haberi okurken kulaklarımda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2021 yılında toplanan Milli Eğitim Şurası’nda söylediği sözler çınladı. Şuranın açılışında şunları söylemişti:

“Eğitimle ilgili çalışmalarımızı yap – bozdan ziyade eskinin de kazanımlarını koruduğumuz yeni bir inşa ve tekâmül süreci olarak görüyoruz.”

Aynı konuşmasında da bugün değiştirmek istedikleri 4 + 4+ 4 yıllık zorunlu eğitim için şunu söylüyordu:

“4+4+4 olmak üzere zorunlu eğitimi 12 yıla çıkardık. Evlatlarımıza çok geniş bir yelpazede istedikleri dersleri seçme imkânı getirdik. Bugün artık isteyen her öğrencimiz ülkemizdeki tüm okullarda mukaddes kitabımız Kuran-ı Kerim’i öğrenebiliyor.”

Bu sözlerinin üzerinden sadece 4 yıl geçtiğini tekrar hatırlatayım.

AKP iktidara geldiğinden beri 9 Milli Eğitim Bakanı görev yaptı.

Göreve her yeni gelen bakan, ilk iş kendisinden önce görev yapanın “büyük reform” diye söz ettiği “reformları” değiştirdi.

Hüseyin Çelik, Erkan Mumcu’nun, Nimet Çubukçu, Hüseyin Çelik’in; Ömer Dinçer, Nimet Çubukçu’nun; Nabi Avcı, Ömer Dinçer’in yaptıklarını bozdu. İsmet Yılmaz, Nabi Avcı’nın yaptıklarını beğenmedi.

Ziya Selçuk, koltuğunu “söz geçiremediği” Mahmut Özer’e bıraktı, o da Yusuf Tekin’e devretti.

Bazıları daha kısa, bazıları daha uzun ama bakan başına geçen süre ortalama 2,5 yıl!

Bütün bu gel git trafiği içinde kimse öğrencileri ve velileri düşünmedi.

Neredeyse iki yılda bir değişen sınav sistemleri nedeniyle çocuğunu bir üst okulun sınavlarına hazırlamaya çalışan velilerin neler çektiklerini Allah biliyor.

Zorunlu eğitimin 4 + 4 + 4 yıla çıkarılması ile ilgili kanun bir gece yarısı ilgili bakanın (Ömer Dinçer) haberi ve onayı da olmadan, Erdoğan’dan gelen bir talimatla çıkarıldı.

Tek dertleri vardı; imam hatiplerin orta okullarını açarak dini eğitime daha küçük yaşta başlanmasını sağlamak.

Bunu açıkça söylemeye de nedense çekindikleri için 60 aylık çocukları zorla okula göndererek eğitimden soğutmak ve eğitim hayatlarını mahvetmek umurlarında olmadı.

Şimdi sistem bir kez daha değişiyor. Müfredat da öyle.

Bakalım bugünkü bakanın bakanlıktaki ömrü ne kadar olacak, yerine gelen bunun yaptığı neyi değiştirmeye çalışacak.

———————————

Yasakçı kafa!

AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin, Türkiye’de bundan böyle 2. Dünya Savaşı sırasında gerçekleşen Yahudi soykırımını konu edinen filmlerin gösterilmesinin yasaklanmasını istedi.

TBMM’deki konuşmasında neden yasak istediğini şöyle açıklıyor:

“Filistin’le alakalı katliamlar yaşanırken evinizde televizyonunuzun düğmesine basıyorsunuz. Sabah, öğle, akşam Holokost’la alakalı bir film görüyorsunuz, bütün kanallarda bu var. Adını vermeyeceğim, pek çok platform var. Bu platformların hepsinde de bu filmler gösterilmeye devam ediyor. İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırım bitene kadar bu filmlerin gösterilmesini Türkiye’de yasaklamak gerektiğini düşünüyorum, bu filmler gösterilmemeli. Dünyaya bir taraftan soykırım yapıp bir taraftan da Holokost’la alakalı ısrarla bu filmlerin gösterilmesine devam edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.”

Belli ki insan AKP’de politika yapınca ilk aklına gelen şey yasaklamak oluyor.

Özlem Hanım belki farkında değil ama 2. Dünya Savaşı’nda Avrupalı Yahudilerin başına gelenler ile bugün Gazze’deki Müslümanların başına gelenler aynı şey.

İlkinde soykırımı yapanlar NAZİ’lerdi, bugünün soykırımcıları İsrailli faşist dinciler!

Katiller arasında bir fark olmadığı gibi başlarına gelenler açısından kurbanlar arasında da bir fark yok.

İsrail’de devleti ele geçirmiş ve eninde sonunda seçimi kaybederek iktidardan gidecek faşistler ile bütün Yahudileri aynı kefeye koymak normal bir insanın bakışı olamaz.

Nasıl ki bütün Almanları soykırımdan sorumlu tutmuyorsak, bütün İsraillileri de soykırım nedeniyle suçlayamayız.

Bugün İsrail’de Gazze’deki soykırımı ve etnik temizliği lanetleyen aydınlar, gazeteciler, sokaklarda gösteriler yapan yüz binlerce insan yaşıyor.

Yahudi oldukları için Netanyahu rejiminin işlediği suçlara ortak değiller!

Özlem Hanım belli ki kendi ideolojik saplantıları nedeniyle bütün Yahudileri aynı sepete doldurmakta bir sakınca görmemiş.

Özlem Hanım film yasaklatma hayali kuracağına Gazze’de yaşananların insanlığın ortak bilincinde yer edebilmesi ve bir daha asla tekrarlanmaması için nelerin yapılması gerektiğine kafa yormalıydı.

Bakalım bununla ilgili kaç konulu film çekilecek, kaç belgesel yapılacak, kaç roman yazılacak.

——————————-