t24.com.tr

Savunmada doğru söyler, şikayet dilekçesinde şaşar

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a bir tasarruf önerim var:

İstanbul’daki savcılık bürosunu kapatsınlar, savcılar Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatlarının ofisine taşınsınlar.

Eğer o ofis yeteri kadar büyük değilse ve savcıların hepsine oturacak bir koltuk bulamayacak isek Erdoğan’ın avukatı ofisini kapatıp, Adliye’ye taşınsın, ofisine verdiği kirayı Adliye veznesine yatırsın.

Neresinden baksanız iyi bir alışveriş olur.

Bu Zihni Sinir fikrinin kafamda bir ampul gibi yanmasını sağlayan şey, T24 Kurucu Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın aleyhine açılan bir dava oldu.

Teknolojiye bakan Bakan Mustafa Varank’ın (bıyık hiç yakışmıyor, onu da ayrıca belirtmiş olayım) kuzeninin ortağı olduğu şirket Emlak Konut’tan bir ihale almıştı, hatırlarsınız.

Tesadüf bu ya Sedat Varank’ın ortak olduğu şirketin ihale aldığı bakanlığın iki numaralı koltuğunda oturan da bir başka Varank: Fatma Varank.

Osmanlı vezir ailelerinden Köprülüler gibiler maşallah!

Bu arsa Bodrum Ortakent’teydi, Erdoğan’ın tabiriyle “kupon bir arsa”.

Bununla ilgili haber başka mecralarda oluğu gibi T24’te de yayımlandı.

Eleştiriler alıp başını gidince de ihale iptal edildi bence iyi de oldu.

Bakan Varank, T24’te de yayımlanan ihale haberi üzerine Erdoğan’ın da avukatı olan Ahmet Özel’e vekalet vermiş.

Özel de “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret var” diyerekten bir dava dilekçesi yazmış, savcı bey de zahmete girmeden dilekçenin başına yazması gerekenleri ekleyip, davayı açıvermiş.

Doğan Akın’ın hapse atılması, kamu görevinden yasaklanması filan da isteniyor.

Belli ki savcı bey zahmet edip haberde ne yazıldığına bile bakmamış.

Mustafa Varank’a da hayret ettim, okuma yazma bildiği izlenimini uyandırmıştı bende. O da ya haberi okumamış ya da okuduğunu anlamak istememiş.

T24’ü izleyenler bilirler.

Haber, haberdir. Ne başlığında ne spotunda ne de haberin içinde yorum yapılmaz.

Bir haber ile ilgili bir yorum yapmak gerekiyorsa onu biz köşe yazarları yaparız.

Bu işte en kabul edilmez olanı savcının haberi okumamış olması.

Bakmış ki dilekçe Erdoğan’ın avukatından geliyor, şak diye dava açılmış.

Oysa Erdoğan’ın avukatı Ahmet Bey, bu işleri bizler kadar iyi biliyor.

Haber sadece ihale ile ilgili ancak içinde eleştiri de olsa bir kamu görevlisinin, gerektiğinde en sert şekilde eleştirilmesinin suç olmadığını biliyor.

Biz bu sitede prensip olarak kimseye hakaret etmiyoruz ama canımız istese hakarete de varan ağır bir üslupla ilgili kişileri eleştirme özgürlüğümüz var.

Anayasa, AİHS, AİHM, AYM ve Yargıtay kararları ile güvence altına alınmış bir özgürlük bu.

Ayrıca kanuna eleştiri mahiyetindeki haber ve yorumların suç olmayacağına ilişkin olarak yapılan düzenlemenin yayınlandığı Resmî Gazete de daha gıcır gıcır!

Zaten Ahmet Bey de bunu hepimiz gibi biliyor dedim, işte ispatı da burada:

Hatırlar mısınız, bilmem: Erdoğan, Afrin operasyonuna karşı çıkan ve milletvekillerine mektup gönderen 170 aydın hakkında, “alçak, zalim, kapkaranlık, cahil, tiksinti verici, vatan haini, lümpen, terör örgütünün maşası, ahlaksız, mandacı artığı, ruhu kirlenmiş” gibi ifadeler kullanmıştı.

Aralarında Baskın Oran ve Şanar Yurdatapan’ın da olduğu aydınlar Erdoğan aleyhine 1 TL manevi tazminat talebiyle dava açmışlardı.

O davada Recep Tayip Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel’den başkası değildi.

Savunmasında şöyle diyordu (Nisan 2018):

“Düşünce özgürlüğü, demokrasinin temel ilkesidir. AİHM’e göre ifade özgürlüğü, devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şok edici veya rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir. Bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz.”

Bu savunma üzerine Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, davayı reddetmiş, Erdoğan 1 liralık tazminat ödemekten kurtulmuştu.

Ne dersiniz, “karakolda doğru söyler mahkemede şaşar” halk deyişinin yeni bir versiyonu olabilir mi bu: Savunmada doğru söyler, iddianamede şaşar!

Öte yandan Ahmet Özel’in yazdığı şikâyet dilekçesinde vurgulanan ifadelerin hiçbirisi haberde yer almıyor.

Haber, Emlak Konut’un, borsada işlem gören bir kamu kuruluşu olarak KAP’a yaptığı açıklamayı içeriyor.

Haberde “usulsüzlük” kelimesi de geçmiyor.

Dilekçede “ihalesiz verildi diye yazıldı” deniliyor, ihaleyle verildiği haberin başlığında bile var.

Dedim ya savcı da Varank da avukatı da haberi okumamışlar. Belki okumak isterler diye haberin bağlantısı burada. ( https://t24.com.tr/haber/emlak-konut-tan-bakan-varank-in-kuzenine-208-milyon-tl-lik-ihale,1057076 )

Şimdi size soruyorum: Avukat ile savcı aynı yerde otursa ve devlet bir miktar kira tasarruf etse daha iyi olmaz mı?

Savcı iddianamesinde Doğan Akın’ın adını bile yanlış yazmış! Ayıp değil mi?

Ayrıca şu da var: Bir ihale haberini okuyunca aklına ilk önce “vay bana yolsuzluk yaptı diyorlar” düşüncesi gelen kim?

————————-

Mübarek Cuma Soruları – 58

Lafı uzatmayacağım, 58 haftadır soruyorum:

Sezgin Baran Korkmaz isimli kara para aklayıcısı bir kişinin mal varlığına tedbir konmuştu.

Sonra olmayan bir MASAK raporu gerekçe göstererek bir savcı ve bir hâkim bu tedbir kararını kaldırdılar.

Bu karar da SBK’ya 150 milyon dolarlık mal varlığını kaçırma olanağı sağladı.

Ben de haliyle merak ediyorum: Savcı ve hâkim olmayan bir MASAK raporunu, var gibi gösterirken hangi müşevvikin tesiri altındaydılar?

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, örgütlü suç hükümlüsü Sedat Peker’in, bazı politikacıları maaşa bağladığını açıkladı.

O günden beri de ne savcıda ne Soylu’da “tık” yok.

Bu siyasetçi kim?  Soylu neden bildiklerini açıklamıyor. Savcı, bir suçu öğrenince nasıl davranması gerektiğini bilmeyecek kadar acemi olabilir mi?

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, yurt dışına kaçmasından bir gün önce Sezgin Baran Korkmaz ile bakanlıkta ne konuştu?

Bu buluşmada iki polis müdürünün ne işi vardı?

Süleyman Soylu, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri’nde yapılan milyarlarca liralık yolsuzluk dosyalarını belediyelerden aldı ve odasında bir dolaba kilitledi.

Bu yolsuzluklar ile ilgili soruşturma, Soylu izin vermediği için orada takıldı, yapılamıyor.

Soylu’nun korktuğu ya da çekindiği şey nedir?

O yolsuzluklardan kendisi de bir pay aldı mı?

Kendisine gazeteci süsü veren bir tip, SBK ile Bakan Soylu’yu buluşturmak için 10 milyon Euro istemişti.

SBK, paranın bir bölümünün Süleyman Soylu için istendiğini ileri sürüyor.

Bu para kimin için istendi, nasıl istenebildi?
Ankara’da bakanlar ile işi olanları görüştürmenin bir tarifeye bağlandığı ile ilgili iddialar doğru mu?

———————————