İsrail’in, Gazze’de soykırım suçu işlediğine ilişkin başvurunun görüşülmesine bugün Uluslararası Adalet Divanı’nda başlanacak.
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin (GAC) açtığı davada, soykırım suçunun işlenmesinin önlenebilmesi için “ihtiyati tedbir” de istemişti.
İhtiyati tedbir kararı, yıllar sürecek yargılamanın yol açabileceği sorunları önleyebilmek için isteniliyor.
GAC’ın ihtiyati tedbir kararı aldırabilmek için Gazze’de soykırımın gerçekleştiğini ispat etmek gibi bir yükümlülüğü de yok. Sadece soykırım tehlikesinin varlığını kanıtlaması yeterli olacak.
Eğer Uluslararası Adalet Divanı, soykırımın varlığı yönünde bir karar verecek olursa bu karar, İsrail’in bugünkü sağ popülist – faşist yöneticilerinin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasının da yolunu açabilecek.
Güney Afrika nüfusunun sadece yüzde 1,5’i Müslüman. Yüzde 80’i çoğunluğu Protestan olmak üzere Hristiyan. Yüzde 15 de ateist var.
Ülkenin internet haber sitelerinde hızlı bir arama yaptım, Gazze mitingi hiç düzenlenmemiş.
Liderlerin de meydanlardan bu konuda nutuk attığına ilişkin herhangi bir habere ulaşamadım.
Ama gördüğünüz gibi aldıkları aksiyonun yaratabileceği hukuki sonuçlar, geveze siyasal İslamcıların yaptıklarından daha etkili.
GAC’nin açtığı davaya isteyen her ülke taraf olarak katılabiliyor. Nitekim Belçika’daki hükümet ortağı Flaman Yeşil Parti, Belçika’nın da İsrail karşısında taraf olarak davayı desteklemesini talep etti.
Ancak Müslüman ülkelerden bu konuda tık yok!
Hukuk, neredeyse tümünün umurunda değilmiş gibi görünüyor zaten.
Bu konuda en çok gürültü koparanlardan biri de bizim ülkemizin yöneticileri.
Bu konuda mitingler yapıyorlar, nutuklar atıyorlar.
Yaptıkları “Türk’ün, Türk’e propagandası”.
Ne İsrail’i etkiliyor ne de İsrail’e siyasi ve askeri her türlü desteği verenleri.
Zaten öyle görünüyor ki bizim yöneticilerimizin derdi de bu değil.
Onların derdi içeride. Gazze’deki katliamı iç politikanın bir dinamiği haline getirmek istiyorlar.
Sanki kendilerinden başka herkes Gazze’deki katliama sessiz kalmış gibi bir hava yayarak, bundan kutuplaşma çıkarma hevesindeler.
Daha önce de yazmıştım. Türkiye’yi yönetenler, Gazze’de işlenen insanlık suçlarını gerçekten durdurmak istiyorlarsa, bunu insani bir mesele olarak ortaya koymalılardı.
Yola “Kudüs ilk kıblemiz, bugün Ayasofya yarın Kudüs” gibi siyasi propaganda kokan, İslamcı sloganlarla çıkarsanız, kimseye ulaşamazsınız.
Nitekim Türkiye, bu konuda dış kapının mandalı olmaktan ileriye gidemiyor.
Kendi memleketinde istediğin kadar “ben dünya lideriyim” diye kasıl. Bu birçok kişide kuşkusuz ki sadece bir gülme duygusu yaratabiliyor.
Tarih, gevezeleri değil, iş yapanları, sonuç alabilenleri yazacak.
—————————–
“Maymuna bak” oyunu mu oynanacak?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bıçaklı bir saldırıda yaralanan Fatih Camii imamına şifa diledi ve “saldırganın en ağır şekilde cezalandırılacağına ve karanlık bağlantılarının aydınlatacağına inanıyorum” dedi.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş da Bahçeli’den bir gün önce “hunhar saldırıyı lanetlediğini” söyledikten sonra eklemişti: “Ümit ederiz ki, bu saldırı münferit bir saldırı olsun. Bu organize bir saldırıysa Türkiye buna geçit vermez.”
Saldırganın ilk ifadeleri Hürriyet’te yayımlandı.
Dengesiz bir tip gibi görünüyor, bir arkadaşını boşandığı eşiyle ilişkisi olduğu gerekçesiyle yumruklayıp, soluğu Fatih Camii’nde almış.
İktidarın en güçlü iki politikacısının, bu olay karşısında verdikleri tepki gerçekten çok ilginç.
Biri “karanlık bağlantılardan” söz ediyor, ikincisi “organize saldırı” olasılığından.
Olay daha bu kadar yeni ve soruşturma daha ilk aşamasını bile tamamlamamışken saldırının bir komplonun parçası olması ihtimalinin akıllarına ilk gelen şey olması tuhaf değil mi?
Oysa Türkiye, bizzat Cumhurbaşkanı’nın da açıkladığı gibi Avrupa’nın en büyük polis ordusuna sahip.
Saldırının bir komplonun parçası olup olmadığını anlamak bir, bilemediniz iki gün sürecek bir iş.
Saldırganın temas ettiği kişiler, telefon trafiği, para hareketleri vs. derken varsa bir suç örgütünün ortaya çıkarılması çok kolay.
Bunu beklemeden ortaya böyle atılmak ne anlama geliyor?
Yoksa yine bir “maymuna bak oyunu” mu oynanacak?
——————————
Kurum, AKP’den istifa mı ediyor?
Hayır böyle bir bilgiye ulaşmış değilim.
Ancak bir şüphemi sizlerle paylaşmam gerek.
AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Kurum, adaylığının açıklanmasından saatler sonra şunu söyledi:
“Kimseyi ötekileştirmeyeceğiz!”
Kimseyi ötekileştirmeme eylemi ve AKP!
Bu bir oksimoron sayılır.
Kurum gerçekten böyle yapacak ve kimseyi ötekileştirmeden kampanyasını yürütecekse, AKP bütün ezberlerini unutacak ve yepyeni bir kimlikle karşımıza çıkacak demektir.
Olur mu?
Neden olmasın ki?
Mavi kar yağması ve pembe fillerin havada uçuşmaya başlaması kadar büyük bir olasılık bu!
——————————-
