t24.com.tr

Yayman Paradoksu: Gitti ama gitmemiş oldu

AKP – MHP – DEMP heyetinin, Abdullah Öcalan’ı İmralı Cezaevi’nde ziyareti meselesi ilginç bir paradoks olarak siyasi tarihimizde yerini alacak.

Acaba adına Yayman Paradoksu mu desek?

Düşünün ki tam “komisyon İmralı’da” haberleri yayılırken komisyonun bir üyesi Ankara’dan ses verdi.

AKP’nin Öcalan’ı ziyaret için temsilci olarak belirlediği Hüseyin Yayman, “ben bir yere gitmedim, Ankara’dayım” dedi.

Tabii biz gazeteciler de şallak mallak olduk: Komisyon gitti mi, gitmedi mi?

Yayman’ın durumu Schrödinger’in Kedisi paradoksunu andırıyor.

Kendi iradesi dışında bir kutunun içine konulmuş, bir kedi var ki işte bu kedi Schrödinger’e ait. Kutuda bir de siyanür tüpü var.

Biraz daha karmaşık ama basitleştireceğim: Kutu açılana kadar kedi aynı zaman diliminde hem ölü hem diri!

Yayman’ın durumu tam da buna benziyor. O açıklamayı yaptığı saatte İmralı’ya gitmiş de olabilir, gitmemiş de olabilir!

Akşam saatlerinde TBMM Başkanı açıklama yapınca öğrendik ki gitmiş!

TBMM Başkanı konuşana kadar “Yayman Bey ne gitmişti ne de gitmemişti”.

Tabii olayı Schrödinger’in Kedisi Paradoksuna benzettiğim için Yayman Bey’e de “kedi” demiş olmuyorum. Buluttan nem kapmaya meyyal savcılarımıza arz ederim.

Türkiye’de “damda gezen, miyav, miyav diyen bir kediden” söz edildiğini de duymuşluğum var ama Yayman Bey ile ilgisi yok.

Bir de Buridan’ın Eşeği paradoksu var, bilmiyorum hatırlar mısınız?

14. Yüzyılın ilk yarısında yaşamış Fransız filozof ve rahip Jean Buridan’ın Eşeği, aç ve susuz bırakılmışken iki saman balyası ile iki kova suyun tam ortasında kalıyor.

Bir balya saman ile bir kova su bir tarafta, bir balya saman ile bir kova su diğer tarafta ve talihsiz eşek bunların tam ortasında.

Hangi tarafa gideceğine bir türlü karar veremediği için de bir süre sonra aç susuz vaziyette ruhunu teslim ediyor.

Tabii Yayman ve heyet arkadaşları “yerli ve milli” oldukları için durumlarını Gazali’nin Devesi paradoksuna da benzetebiliriz.

Gazali’nin Devesi de çölde iki vahaya aynı uzaklıkta kalıp, nereye gideceğine karar veremeyerek Gazali’yi çöl ortasında bir başına bırakmıştı.

Öte yandan ziyaret sırasında çekilmiş bir fotoğraf filan da yok.

Bugüne kadar Öcalan ziyaretlerinde yapılan uygulamadan farklı çünkü belli ki heyetin yerli ve milli üyeleri öyle bir karede görünmekten hazzetmemişler.

Fotoğraf çektirdilerse de Apo’ya imzalattılar mı acaba? Gelecekte şahsi evrak – ı metrukeleri arasında bu foto da yer alacak. Bu tür hatıra fotoları koleksiyoncular için önemlidir, iyi saklasınlar, gelecekte mirasçılarının hayır duasını alırlar.

Şaka bir yana bu ziyaret etrafında bu kadar gizem yaratmanın ne alemi vardı, anlayamadım.

Ziyaret, politik bir karardı, doğru muydu, yanlış mıydı gelecekte belli olur ama utanılacak bir eylem değildi.

Bugün onun doğru olduğuna inandılar, bu kadar basit.

Burada önemli olan bu ziyaretin sonucunda ne elde edildiği.

Öcalan daha önce söylemediği ne söyledi?

Yeni bir şeyler söylediyse ve bu barış sürecinin geleceği için önemliyse niye gizli saklı kalıyor?

Öcalan’ın sözlerinin süreç açısından önemi olduğunu yadsıyamayız.

Bu durumda bu sözlerin eyleme dökülebilmesi için Kandil’in de bilgilendirilmesi gerekir ki Kandil’e gizli olmayan şey, Türk milletine niye gizli diye sormak gerekir?

Yoksa bu ziyaret daha önceden de tahmin ettiğimiz gibi sembolik bir anlam mı taşıyor?

O sembolik anlam, heyetin iki üyesini niye rahatsız ediyor da “gittik, gitmedik, hayır belki de gittik, gittik ama siz görmediniz” gibi acayip bir durum yaratılıyor?

Açıklamalara bakılırsa heyet TBMM komisyonunu bugünkü toplantıda bilgilendirecekmiş.

Birisi de milleti bilgilendirmeyi akıl eder diye ümit ediyorum.

Bu süreç TBMM’de yapılacak yasal düzenlemeler ile devam edecekse milleti de bu işin içine katmak gerekir.

Halkın desteğini almak için halkı bilgilendirmek gerekir; bunu bilir, bunu söylerim.

———————————

25 Kasım: Kadınları polise dövdürme günü!

25 Kasım günü, 1999’dan bu yana medeni dünyada Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak kutlanıyor.

Yerli ve milli rejimimiz, başımızda bir dünya lideri varken elbette diğer ülkelerin peşine takılacak değil.

Bizde de kutlanıyor tabii ama farklı!

Devletimiz “kadına yönelik şiddetle mücadele noktasında” şöyle düşünüyor: Kadınlarımızı yılın 364 günü bu siviller dövüyor, yok sayıyor, eziyet ediyor. Farkındalık yaratmak ve buna dikkat çekmek için de bir gün ara versinler!

Kadınlar ile erkeklerin fıtratları gereği eşit olmadıklarına inanan rejimimiz kadınların bu bir günü de boş geçirmemesi için polisimizi görevlendiriyor!

Yerli ve milli atasözlerimizden biri böyle çünkü: Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin!

Nitekim dün İstanbul Valisi, bu kutlamalar için bütün tedbiri sabahın erken saatlerinden itibaren aldı.

Metronun bazı istasyonları kapatıldı, Taksim Meydanı ve İstiklal Caddesi’ne çıkan yollar demir bariyerlerle çevrildi.

Böylece kadınları küçük gruplar halinde dövmek daha kolay olacak diye düşünmüşlerdi.

Bu yazıyı yazdığım saatte henüz etkinlikler başlamamıştı ama bundan öncekilerden biliyoruz, devletimiz bu konuda çok hassas.

Oysa hepsini Taksim Meydanında toplayıp, toplu bir kutlama yapmak da mümkündü ama burada da rejimin otokratik karakteri ortaya çıkıyor.

Otokrasiler tanımı gereği tırsık rejimlerdir, halkın miting, gösteri yürüyüşü filan yapmasından ödleri kopar.

Taksim ve çevresini yaya ve araç trafiğine kapatıp, bölgede oturan ya da çalışan biz vatandaşların özgürlüklerimizi engelleyerek hayatlarımızı kabusa çevirmek de bunun bir yan ürünü olarak ortaya çıkıyor.

Ne olup bittiğini ve niye kaldırımın karşısına geçmelerine polisin izin vermediğini anlamayan bir grup turiste durumu izah ettim.

Yeterince beklerlerse ve karşı kaldırıma illa oradan geçmek için ısrar ederlerse onların da şenliklerin bir parçası olarak Türk polisinin copunun ve gazının tadına bakabileceklerini söyledim. Akıllı tiplerdi, ikiletmeden uzaklaştılar.

Malum dünyanın her yerinde turistler de şiddete uğrayabiliyor.

Bir farkındalık yaratmak için her yılın bir gününü polislerimizin turist dövmesine mi ayırsak diye aklımdan geçirdim.

——————————-