OKSİJEN, T24 HAFTA SONU

Güneşin altında yeni bir şey yok

Vice’da “kadınların gerçekte istediği şey” başlığını görünce, bir kez daha heyecanlandım.

“Bir kez daha” diyorum çünkü bu Vice editörlerinin vazgeçemediği başlıklardan.

Yılda en az üç – dört kez böyle bir başlık atıyorlar; anlaşılan o ki velinimetimiz okuyucularımız bu başlık altında ne yazılırsa okumaya aç.

Bu durduk yerde olmaz, yılların içinden süzülüp gelen bir deneyimdir ve derginin editörleri bu başlığı sıkça kullandıklarına göre bir bildikleri olmalı.

Yaz başında da “Kadınlar, erkeklerde bir tek şey istiyor: Avcı gözler” başlıklı bir makale yayınlamışlardı. Belki hatırlarsınız, 16 Haziran tarihli Oksijen’de bununla ilgili yazmıştım.

Bu tür yazılar doğal olarak erkeklere hitap ediyor olmalı.

Okuyalım ve kendimize ona göre bir çekidüzen verelim ki kadınlar bizi görünce hayranlıklarından yerlere yapışsınlar gibi bir beklentiyle!

Ben o gözle okumuyorum, hayatımdan memnunum çünkü.

Ama yine de kadınların ne istediklerini anlamaya yönelik umarsız bir istek duyduğumu saklayacak değilim.

Bununla ilgili bir anım da var, 20 yıl oluyor, o günlerde Milliyet’i yönetiyordum.

“Kadınları anlamak” üzerine yazdığım bir yazı ile ilgili olarak Refik Erduran’dan bir not almıştım.

Nur içinde yatsın, Refik Bey çok verimli bir oyun yazarı olarak kültür tarihimizde haklı bir yere sahip.

Bana yazdığı notta “Babanız yaşında olduğum için kadınlar konusunda öğüt vermem ukalalık sayılmaz” diyordu ki gerçekten de sayılmazdı. Bu konularda söz söyleyebilecek hayli deneyime sahipti çünkü.

Not şöyle devam ediyordu:

“Kadın erkek ilişkilerini mantıkla inceleyip, akılcı sonuçlara varmaya çalışıyorsunuz. Umutsuz çaba. Kadınlarla uyum sağlamanın tek gerçekçi yolu kavşaklarda mantık dışına kaymaya onlar kadar rıza göstermek, haklı çıkmaya boş verip onlarla yine onların duygu girdaplarında dans etmek, bir anlamda haspalara teslim olmaktır… Değer mi? Değer.”

Erduran Usta’nın çizdiği yoldan gitmeyi başardın mı diye soracak olursanız, çabaladığımı söyleyebilirim. Başarılı oldum mu sorusu, bir soru olarak yerinde duruyor ama.

Her neyse, Vice’ın haberine göre “kadınların gerçekte istediği şey”, tam da bende olan bir şeymiş, bu nedenle sevinsem mi üzülsem mi ona da karar veremedim.

Sadede geliyorum, kadınlar gerçekte “arıcı erkekleri” istiyorlarmış!

Evet, bahçede kovanlarım, kapaklarını açtığımda beni koruyacak giysi ve eldivenlerim var, kelimenin tam anlamıyla “arıcı” sayılabilirim. Gerçi peteklerdeki balı arılar ile paylaşmaya gayret ettiğimizden kayda değer bir üretim yok ama, arıcı mıyım, arıcıyım!

Ancak dergideki makalede sözü edilen “arıcı” bu değil.

“Arıcı adam” figürü TikTok’un hayatımıza soktuğu bir figür.

50’li yaşlardan itibaren, fit, görünümlü, kendine güvenen, bakımlı ve bütün bunları “işe yarar” hale getirecek kadar geliri / serveti olan erkeklere, TikTok dünyasında verilen isim bu.

Yetişkinler için yapılmış bir çizgi bilim kurgu sitcomu olan Rick and Morty’den ilham alıyor.

Çılgın icatların sahibi, alaycı bilim adamı Rick ile onun huysuz torunu Morty’nin karşılaştığı talihsizlikler çizgi film dizisinin ana konusu.

Dizinin bir bölümünde ergenliklerinin başındaki iki kız arkadaştan biri, diğerinin babasını çok seksi buluyor, adam o sırada bahçede koruyucu giysilerini giymiş, kovanlarla ilgileniyor.

Bu saçma sapan şeyin TikTok’ta nasıl olup da bir fırtınaya dönüştüğü ise bir muamma.

TikTok’ta “arıcı adam” konulu bir arama yaparsanız, kendilerinden oldukça büyük erkeklere hayranlıklarını anlatan genç kadınların videolarını bulabilirsiniz.

Bir tür tersine Mrs. Robinson öyküsü gibi görünüyor aslına bakarsanız; bu kez adam yaşlı.

“Arıcı erkeklerin” ortak özelliklerinin “çekicilik” olduğu belirtiliyor.

Grileşmeye başlamış saçlar, bazen gümüşe çalan renkler, arıcılığın sine qua non özelliği. Yani olmaz ise olmaz!

Alında belirginleşmeye başlamış sert çizgiler de aranıyor.

Asla pasaklı bir görüntüleri yok, iyi giyimliler, saçları bakımlı, manikür yerli yerinde olmalı.

Ve vaatlerini, gerçeğe dönüştürmeye yetecek servet / gelir düzeyi.

Paradan söz etmişken, arıcı erkeklerin peşindeki genç kadınların “altın arayıcısı” olduğunu da düşünmeyin lütfen. Ya da arıcı erkek denilince gözünüzün önünde bir “sugar dady” de canlanmasın.

Ancak elbette rahat bir yaşam sürmeye de kızların bir itirazı yok.

Burada kızların aradığı şey sadece ve özel olarak zenginlik değil.

Bu görmüş geçirmiş erkeklerin, kızlara aktaracağı deneyim ve bilgelikleri de önemli görülüyor.

Ve doğal olarak yaşları gereği genç nesillerden daha farklılar.

Kızın sandalyesini tutuyorlar, otomobile bindirirken kapısını kapatıyor, üzdüklerini düşündüklerinde bir buket çiçekle gönlünü almaya çalışıyorlar, centilmenler.

Vice yazarına göre genç kadınlar kendilerine, bu yaşlı erkeklerin, yaşıtları erkeklerden daha iyi davranabileceğini düşünüyorlar.

Yanılıp yanılmadıkları zamanla ortaya çıkıyor tabii ancak kendisini yaşça çok genç bir kadına kaptıran bir erkek, onu kaybetmemek ve kırmamak için genç erkeklere oranla daha “verici” olabiliyormuş.

Böyle “miş’li geçmiş zamanda” yazıyorum çünkü okuduklarımın yalancısıyım.

50’lerini geçmiş ve kendilerinden çok genç kadınlarla birlikte olan bir erkek arkadaşım yok, sorup ya da gözlemleyip yazıyor değilim.

Lynda Lemay isimli bir şarkıcıyı daha önce dinlemiş miydiniz, bilmiyorum.

Şu anda 50’li yaşlarının sonuna geliyor ancak bu şarkıyı yaptığı yıllarda 35 yaşındaydı.

Bir şarkısı var: Je cherche un homme de cinquante ans!

Eşref’in 50. Yaş gününde dinlemiştim ilk kez: “50 yaşında bir adam arıyorum”.

Şarkının Türkçe çevirisini sunuyorum:

“50 yaşında bir adam arıyorum / Her düşü kurmuş, her düşü yitirmiş / Her şeyi istemiş / Şimdi artık ne istediğini bilen.
50 yaşında bir adam arıyorum / Her borca girmiş, her borcu ödemiş / Sonra yeterince para edinmiş / Ama paradan gözleri kamaşmamış.
50 yaşında bir adam arıyorum / Yaşamış, her tütünü içmiş / Her içkiyi devirmiş / Yeteri kadar kadın tanımış / Ve artık başkalarını aramayan.
50 yaşında bir adam arıyorum / Veremeyeceklerinin farkına varmış / Geçmişi geleceğinden fazlalaşmış / Ama ancak şimdi yaşamaya başlamış.
50 yaşında bir adam arıyorum / Kendini en kötüye hazırlamış / Zamanın neleri iyileştirmeyeceğini öğrenmiş / Çok cenazeler kaldırmış.
50 yaşında bir adam arıyorum / Gerçeklerle yüzleşebilen / Yalan söylememe cesaretini edinmiş / Hislerinden kaçmamayı öğrenmiş.
50 yaşında bir adam arıyorum / Kendini artık ciddiye almayan / Yüzünde kırışıklıkları olan / Beni sükûnetle seven / Ve benim için elinden gelecek her şeyi iyi yapan / 50 yaşında bir adam arıyorum.”

Gördüğünüz gibi 2002 yılında yapılan bir şarkı ile günümüz TikTok’çuları aynı yerde buluşmuşlar.

Hz. Süleyman’dan beri böyle işte: “Önce ne olduysa, yine olacak. Önce ne yapıldıysa, yine yapılacak. Güneşin altında yeni bir şey yok!” Nihil novum sub sole!

—————————