Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Muhalefetin demokratlık sınavından geçme yılı

Muhalefetin demokratlık sınavından geçme yılı

Winnie The Pooh, Alan Alexander Milne’nin, oğlu Robin’e anlatmak için kurguladığı öykülerden oluşuyor. Doğum tarihi, Robin’e ilk oyuncak ayının alındığı 1921 yılbaşı olarak kabul edilse de ilk öyküler 1924’ten sonra yazıya geçirildi.

Ayı Winny ile tanışmama neden olan kişi, kolayca tahmin edeceğiniz gibi kızım Yasemin olmuştu.

Aradan onlarca yıl geçti, Yasemin büyüdü, artık benden daha çok şey biliyor ama rastladıkça Winnie’nin maceralarını televizyonda hala izliyorum.

Sizler için son derece lüzumsuz sayılabilecek bu bilgiyi yazmamın nedeni Ayı Winnie ile aynı düzenin kurbanlarına dönüşmüş olmamız.

Winnie The Pooh, bugün dünyanın önemli bölümüne egemen olan otokratların kurbanlarından biridir, bilmiyorum daha önce dikkatinizi çekmiş miydi?

Öykülerden yola çıkılarak yapılan çizgi filmi yasaklayan ülkelerden biri Çin!

Sebebi, Winnie’nin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’e benzemesi.

Winnie, af edersiniz biraz kalın kafalı bir karakter ve koskoca Şi’ye benziyor olması, kabul edilemez elbette.

Bitmedi: Dizi, Avrupa’da diktatör olmaya özenen popülist otokratın yönettiği Polonya’da da yasaklandı.

Sebebi, Winnie karakterinin pantolon giymediği için “çift cinsiyetli” gibi görünmesi.

Bu Winnie’nin suçu değil elbette, o herkesi seviyor. Kimseyi sevmeyen Polonyalı otokrat.

Ve görüyorsunuz insanların bireysel cinsel tercihleri, dünyanın her yerindeki otoriter liderlerin en büyük sorunu olabiliyor.

Elbette “kambersiz düğün olmaz”, Türkiye’de de bu diziye kafayı takan RTÜK oldu. Sebebi Piglet (Domuzcuk) karakteri.

İslam’da domuz yemek yasak ama içinde domuz çizgi karakter olan çizgi filmin yasaklanmasını da Rabbim RTÜK’e nasip etti.

Hatta bir kutlama sırasında çizgi karakterlerin bira içmiş olmaları da yayıncı kanala ceza kesilmesiyle sonuçlandı.

Çin’de, Polonya’da, Türkiye’de ve benzer otoriter rejimlere sahip ülkelerde hiç yadırganmayacak bir durum, değil mi?

Her neyse, öyküde Winnie ile “domuzcuk” Piglet, ormandaki bir patikada yan yana yürürken Winnie “bugün günlerden ne?” diye soruyor.

Piglet, homurdanarak “bugün günlerden bugün” diye yanıtlıyor.

Bizim şapşal Winnie mutlu oluyor: “Yılın en sevdiğim günü!”

Bu yılın 31 Aralık günü de benim, bu yıl için en sevdiğim gün.

Bunun kökü ruhsal derinliklerime giden bir nedeni yok.

Hayır, pandemiyi, depremleri, patlamaları ve başımıza gelen türlü olumsuzlukları 2020 yılının uğursuzluğuna da bağlıyor değilim, böyle şeylere inanmam.

Bu günü seviyor olmam, son derece somut bir sebepten kaynaklanıyor: Haziran 2023’e olan süren bir yıl daha kısaldı!

Seçimin normal zamanında yapılacağını varsayarak, 2023 Haziran’ına olan süre azalıyor diye seviniyorum.

Kuvvetli analizlerle erken seçim olup olmayacağına karar vermiş de değilim.

Bildiğim şu ki iktidarı bir kez ele geçiren bunu olabildiğince uzun sürdürmek ister.

İktidardayken erken seçim isteyenler, bunu gönüllü istemezler, mecbur kalırlar

Recep Tayyip Erdoğan, bugüne kadar gördüğüm iktidarda kalma güdüsü en güçlü siyaset insanı.

Ülkenin bugünkü durumunda bir erken seçimin, süresi bitmeden kendisini de önüne katıp sürükleyebileceğini en iyi bilecek durumda olan o.

Bu nedenle bir erken seçim riskini göze alabileceğini zannetmiyorum.

Öte yandan bu tür politikacıların özgüvenleri ve egoları, kaçınılmaz gibi görünen gidişi değiştirebileceklerine inanmalarına da neden oluyor.

Ekonomi ne kadar kötü olursa olsun, siyaset ne kadar tıkanmış olursa olsun, kuşku duymayın ki Erdoğan, seçime kadar bunların hepsini yoluna koyacağına ve bir kez daha seçimi kazanacağına inanıyor.

Onun için de erken seçimi aklına bile getirmez. Sahip olduğu süreyi sonuna kadar kullanmak ve şansını sonuna kadar zorlamak isteyecektir.

Bu nedenle 2021 yılında erken seçim beklemiyorum.

Ancak 2021 yılına girilmesinden de mutluyum, çünkü seçimlere olan mesafe giderek daralıyor.

Bu yıl başı itibariyle önümüzde tam 2,5 yıl var ve muhalefetin bu süreyi nasıl kullanacağı, Türkiye için artık yaşamsal önemde.

Türkiye’nin artık hepsi kronikleşmiş sorunlarının mucizevi bir şekilde çözüldüğü bir yıl da olmayacak elbette 2021.

Hatta bu sorunlardan bir bölümünün daha da ağırlaşacağını söylemek falcılık sayılmaz.

Türkiye’nin demokrasi sorunu, iktidarda sıkıştığını ve olası seçimi kaybedebileceğini görecek Erdoğan’ın giderek daha da sertleşmesine neden olabilir.

“Bundan daha sert nasıl olabilir ki” demeyin.

Bakın Trump’ın, kaybettiği seçimi iptal ettirmek ve bir tür askeri darbeyle iş başında kalmak için Beyaz Saray’da danışmanlarıyla toplantı yaptığı bile ortaya çıktı.

Benzer bir sürecin İstanbul yerel seçiminden sonra Saray’da yaşandığını da, tartışmaların seçimin iptali ile sonuçlandığını da biliyoruz.

İktidarı kaybedeceğini gördüğünde Erdoğan’ın hangi yola yöneleceğini bugünden bilebilmek güç.

Demokratik olgunlukla kabullenip kenara çekilir mi, yoksa kendisine olağanüstü yetkiler veren Anayasa’yı da zorlayıp, bambaşka bir yola girebilir mi?

Göreceğiz, bugünden ne desek boş.

Sadece bu tahmin edilmezlik bile demokratik muhalefete büyük görevler yüklüyor.

Muhalefetin büyük koalisyon kurmasını önlemek için yürütülen AKP – MHP propagandasını kırabilecekler mi?

Ülkenin vatandaşlarının yüzde 15’ine yakınının oyunu alan bir partiyi yok saymaya devam edecekler mi?

2021 yılı boyunca yanıtını en çok merak edeceğim soru da bu olacak.