MİLLİYET

Kanunlar önünde herkes eşit mi?

 Dün Milliyet’in ilk baskılarını hazırlamak üzere öğlen saatlerinde yazıişlerinde toplandığımızda her gün olduğu gibi birçok değişik haber içinden zor bir seçim yapmamız gerekti.

Farklı gibi görünen birçok haber, sanki bir “yap – boz” oyununun girinti, çıkıntıları, birbirine tıpatıp uyan parçacıkları gibi göründü gözüme..
Birleştirdiğinizde “2005 yılının Türkiye’sinde yargı için sıradan bir gün” ismini verebileceğiniz bir tablo çıkıyordu.
Gazeteyi elinize aldığınızda bu tabloyu sizler de gördünüz.

Kurul aynı ama…
* Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu (YCGK), Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi’nin şeriat yanlısı yazısıyla ilgili TCK’nın 312. maddeden aldığı 1 yıl 8 aylık mahkumiyeti onayladı. Oysa daha önce aynı kurul, aynı gazetede yazan Selahhattin Aydar’ın benzer yazısına aynı maddeden verilen cezayı, “Laikliğin cezai yaptırımlarla korunmasına gerek yok. Şok edici fikirlere alışmalıyız” gibi gerekçelerle reddetmişti.
Aradan geçen süre uzun değil..
En üst ceza mahkemesi niteliği taşıyan bu kurulun kesinleşen kararları, tüm mahkemeler için emsal olma özelliği taşıyor. Yargıtay’daki 11 ceza dairesinden, kurul başkanı ile birlikte en az 23 üyeyle toplanabilen YCGK’nın toplantılarına, ceza dairelerindeki üye sayısına göre 80 – 85 kişi katılabiliyor. Dolayısıyla bu kararı alanlar, bir önceki kararı verenlerle aynı üyeler olmayabilir. Ama hukuk kişiden kişiye, yargıçtan yargıca bu kadar değişiklik gösterebilen bir kavram mıdır?
Yüksek yargı kararları, elbette zaman içinde toplumun gelişmesine paralel olarak hukuk düzenine yeni yorumlar getirebilir.. Bir toplumda geçerli olan hukukun böylece toplumun gerisinde kalmaması sağlanabilir.
Türkiye’nin bu kadar kısa süre içinde bu denli değiştiğini mi varsaymalıyız?
* Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi Başkanı Uğur Sayın, eski Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanvekili Ergül Güryel’in, bir davayla ilgili karar için kendisine baskı yaptığını söyledi. Güryel daha sonra Yargıtay üyesi olmuştu. Ve “Neşter – 2 Operasyonu” sırasında yapılan telefon dinlemelerinde yargıya müdahale ettiği saptanarak hakkında dava açılmak istenmişti. Ancak, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu, olayı soruşturmakla görevlendirdiği 10. Ceza Dairesi Başkanı Şener Güngör’ün “dava açılması gerektiği” görüşüne rağmen “disipline sevk”i yeterli gördü ve Güryel emekliye ayrıldı.

Anayasa’yla çelişiyor
Bizzat bir mahkeme başkanının, bir mahkemede tanık olarak verdiği ifadede böyle açıkça suçlanan bir yargıcın elini kolunu sallayarak çekip gitmesi, “yasalar karşısında herkesin eşit olduğunu” söyleyen Anayasa hükmü ile çelişmiyor mu?
* Ankara Ulucanlar Kapalı Cezaevi’ne düzenlenen operasyonda ağır yaralanan Nihat Konak’a, Adalet ve İçişleri bakanlıkları tarafından tazminat ödenmesine karar veren Ankara 4. İdare Mahkemesi, “yargının yine yargı organlarınca sürüncemede bırakıldığı” kararını verdi.
Bir mahkeme kararına uymamanın yasalar tarafından suç olarak tanımlandığı bir ülkede yaşıyoruz.
4. İdare Mahkemesi, kararında “yargıyı sürüncemede bırakanlar” hakkında suç duyurusunda bulunmadı..
Bu sonuca bakıp, “kanunlar önünde herkes eşittir, ama bazıları daha eşittir” mi demeliyiz?