Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

40 yıla damgasını vuran iki Türk romancı

FRANSA’da yayımlanan edebiyat dergisi Le Magazine Litteraire geçtiğimiz aralık ayında 40. yılını kutladı.

Derginin yıldönümü sayısında son kırk yılda yayınlanmış kitaplar arasından da bir seçki yapılmış.

Bazı yıllar için bir, bazı yıllar için iki ve daha çok kitap seçilmiş.

Cumartesi günü Hasan Bülent Kahraman ile derginin seçkilerine bakarken dikkatimizi şu çekti:

1982 yılının iki önemli kitabından birisi Umberto Eco’nun “Gülün Adı”, diğeri Yaşar Kemal’in “Yılanı Öldürseler” isimli romanları.

Bu vesileyle derginin 190. sayısında yayımlanan bir Yaşar Kemal söyleşisi de derginin yıldönümü sayısında tekrarlanmış.

2005 yılının önemli kitapları arasında da Orhan Pamuk’un “Kar” isimli romanı yer alıyor. Onunla birlikte dünya edebiyatının en önemli isimlerinin kitapları da var listede.

Listeye bakınca iki türlü düşünmek mümkün:

“Dünya edebiyatının son 40 yılına damgasını vurmuş iki Türk yazar ve roman var” diye sevinebiliriniz de, “Neden sadece iki Türk romanı var” diye üzülebilirsiniz de.

Ben birinciyi önemsiyorum.

Hiç kuşkusuz Türk yazarlar ve yayınevleri romanlarının yabancı dillere çevrilmesi işini yeterli ciddiyetle ele alabilselerdi, bu listede başka isimler görmemiz de mümkün olabilirdi.

Bu tablo ortaya koyuyor ki Türk edebiyatı hiç de önemsiz ve küçümsenebilecek bir edebiyat değil.

Orhan Pamuk’un Nobel Ödülü’nü “siyasi tercihlere bağlayanların” yeniden düşünmelerini gerektiren bir sonuç bu!

Bu vesileyle dikkatinizi bir şeye daha çekeyim: Radikal’in 10. Yıl kutlamaları çerçevesinde pazar günü yayımlanan gazetenin genel yayın yönetmenliğini Orhan Pamuk yaptı.

Gazetenin manşeti, 1951’de bir Názım Hikmet fotoğrafı yayımlayan Cumhuriyet’teki bir açıklama notundan alınmış: Doya doya yüzüne tükürsünler!

Orhan Pamuk, Názım Hikmet üzerinden “sanatçının devlet ve basın gözündeki değişmez yerini” böyle anlatıyor.

Hürriyet kompleksinin kör ettiği bir göz

SABAH’ın Borat’ı dün yine “patrona mektup” yazmış.

Ne kadar başarılı olduğunu, satışları nasıl patlattığını, haberleriyle ortalığı nasıl sarstığını anlatıyor.

Tiraj konusundaki palavralarını düzeltmekten ben bıktım, o bıkmadı belli ki.

Dileyenler ABC Türkiye’nin internet sitesindeki 1-30 Eylül 2006 dönemine ait denetlenmiş rakamlara bakabilirler.

“Eski rakamlarla işim olmaz” diyenler de internetteki medya sitelerinde yayımlanan dağıtım şirketlerinin raporlarındaki rakamları görebilirler.

Bu gazete satışları konusu bir yana Borat’ın yazısından ortaya çıkıyor ki kendisini bir “Hürriyet saplantısına” kaptırmış.

Sabah’ta ne atılımlar yaptığını, Hürriyet’ten yaptığı transferlerle anlatıyor!

Okurken, sanki Sabah’ta onlardan önce bu işi bilen kimse yoktu zannedebilirsiniz!

İnsan, birlikte çalıştığı meslektaşlarına bu kadar haksızlık etmemeli.

Ona tecrübeli bir gazeteci olarak şunu söyleyeyim: Gazetecilikte başarılı olmak istiyorsa Hürriyet’e öykünmeyi bıraksın.

Hürriyet’in arkasında 58 yıllık bir gazetecilik geçmişi var.

Kendi değerlerini yaratabilme, yöneticilerini ve yazarlarını kendi içinden çıkarabilme yetisi var.

Bir gazeteci olarak Sabah’ın her zaman ayakta kalmasını ve meslektaşlarımın orada işlerini yapabilmelerini isterim.

Ama bunun yolu Hürriyet’i taklit etmekten geçmiyor. Babıáli tarihi, buna heveslenen ama sonra yok olup giden gazetelerle dolu.

Turizmci bu kampanyadan ’urkey’!

TURİZM Bakanlığı’nın yeni dönem için kimsenin tanımadığı bir Alman ve bir Rus şirketine hazırlattığı tanıtım kampanyasının afişleri cumartesi günü açıklandı.

Afişlere bakınca insan “Türkiye’de bu işi yapacak kimse kalmadı mı” diye sormadan edemiyor.

Gezmeye olan özel merakım nedeniyle dünyanın önde gelen gezi dergilerini takip ederim.

Dün sabah o dergilerde yayımlanan ilanlar ile bizim yeni afişleri karşılaştırdım, sonuç hüsran olursa kimse şaşırmasın.

Türkiye’yi bilmeyen birisinin aklında nasıl bir iz bırakacak bu afişler, anlamak zor.

Afişlerde “Turkey” yazısındaki “T”nin ellerini açmış bir insana dönüşmesi ise usta grafik sanatçılarımızın tüylerini diken diken etmiş olmalı.

Ellerini açmış bir insan ve yanındaki “urkey” yazısı, hangi ülkeden söz edildiğini bile anlatmaya yetmiyor.

Öyle görünüyor ki turizmcilerin kötü biten geçen sezondan sonra bu sezondan da “ürkmeleri” için her şey yapılmış.