Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Başbakan’ın sinirleri iyice gerilmiş

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bu ülkede terör bizim iktidardan çekilmemizle bitiyorsa, biz çekiliriz” sözleri, iktidar gücünü elinde tutan bir kişinin en son söylemesi gereken bir sözdür.

Çünkü bu sözün fikri temelinde terörün bitmeyeceğine olan bir inanç yatıyor.
“Biz iktidardan çekilsek bile bitmez” demenin dolambaçlı bir ifadesi bu sadece.
Siyaset, sorunları çözmek için yapılır. Siyasi partiler bunun için iktidara talip olurlar ve iktidara geldiklerinde de bu sorunları çözmesini talep etmek vatandaşların hakkıdır.
İktidar gücünü elinde bulunduranların “sorun çözülmez” anlayışını bilinçaltlarında muhafaza ediyor olmaları, bir demokraside cezasız kalmaz.
Halk sorunu çözemeyeni seçimlerde gönderir, sorunu çözebileceğini düşündüğünü iktidara getirir.
Onun için Başbakan’ın “biz çekiliriz” sözü de yersiz bir söz, bunun kararı halk verir zaten.
Her şey Başbakan’ın artık sinirlerini kontrol edemez hale geldiğini gösteriyor.
“CHP, MHP, BDP, bir kısım medya, YARSAV, terör örgütü bir araya toplanmış” sözleri bunun açık bir göstergesi.
Azıcık izan sahibi birisinin söylemeye çekineceği bir sözü miting alanlarında kolayca söyleyebiliyor.
Demokratik bir oylama yapılacak. Bir torbaya doldurulmuş, birbiriyle ilgisiz birçok konuda halka bir tek soru sorulup, bir tek cevap alınacak olması, bunun demokrasiye uygunluğunu tartışmalı hale getiriyor ama sonuçta gidip oylarımızı vereceğiz ve bir sonuç çıkacak.
Böyle bir oylamada değişik siyasi görüşlerdeki kişilerin benzer oy kullanma davranışı göstermelerinde şaşılacak bir durum yok. Temel bir demokratik hakkı kullanmak, neden terör örgütü ile işbirliği içinde olmak olarak nitelensin?
Sadece bu bile Başbakan’ın demokrasiden ne anladığını ortaya koyuyor: Onun gibi düşünmüyorsanız bu ülkede yeriniz yok!

HES lobisi hükümeti teslim almış

YENİLENEBİLİR enerji kaynakları ile ilgili yasal düzenleme hâlâ uyutuluyor. Bu kanunun gündeme gelmesi engellenirken, nükleer enerji kanununun apar topar TBMM’den geçirildiğini unutmayalım.
Bir yandan da doğal yaşamı yok edecek, küçük dereler üzerine kurulu hidroelektrik santralleri izinleri durmak bilinmiyor.
Her şey belli bir lobinin hükümeti ve TBMM’yi teslim almış olduğunu gösteriyor.
Kendi üretim tesisinde kendi enerjisini üretmek için yatırım yapmak isteyen işletmelerin önüne çıkarılan engeller de bunun bir başka göstergesi.
Geçenlerde Anadolu Ajansı’nın geçtiği bir haber gazetelerde fazla yer bulamadı.
Bitkisel Atık Yağ Toplayıcıları ve Elektrik Üreticileri Derneği Başkanı Mustafa Ezici, sadece Antalya bölgesinde ayda bin ton atık kızartmalık yağ toplanması gerekirken ancak 200 ton atık toplanabildiğini söylüyordu.
Geriye kalan aylık sekiz yüz tonluk atığın ne olduğu meçhul.
Aslında çok da meçhul sayılmaz, ne olduğunu tahmin edebilmek mümkün: Bir bölümü yeniden ve yeniden kullanılıyor, bir bölümü ise çöpe atılıyor.
Birincisi insanları kansere mahkûm etmek demek, ikincisi ise doğayı geri dönülmez biçimde kirletmek ve ciddi çevre sağlığı sorunları yaratmak demek.
Hükümet, bu kolayca çözebileceği meseleyle bile ilgilenmiyor. Çevre Bakanlığı deseniz, o sadece müzik sesi ile meşgul, bu en temel çevre sorunu ile ilgili ne yaptığı meçhul.
Çünkü HES ve nükleer lobisi bu işin önünde en büyük engel.
Yüce Divan tartışmalarına Başbakan çok sinirleniyor ama günün birinde bu işi engelleyenlerin kimler olduğu, hangi çıkarlar peşinde bu işi engelledikleri ortaya çıktığında, sorumluların gideceği adres Yüce Divan’dan başka bir yer olmayacak.

Haylazlar Kitabı: Söz dinlemez dâhiler!

ÇOCUKLARININ söz dinlemezliğinden ve yaramazlıklarından yakınan arkadaşlarıma bunun aslında iyi bir şey olabileceğini söylerdim ama derdimi tam olarak anlatamazdım.
Geçen gün aldığım bir kitap tam da benim anlatmak isteyip de başaramadığımı anlatıyor.
“Haylazlar Kitabı – Söz dinlemezler ve öteki dâhilerin anıları” isimli kitap Marsık Yayınları tarafından yayımlandı. Bologna Ragazzi Ödülü’nü de kazanan kitabın yazarları Jean Bernard Pouy, Serge Bloch ve Anne Blanchard. (Çeviren: Eray Canberk)
Kitap, çocukluklarında ve gençliklerinde “bundan da adam olur mu” diye kuşkuya düşülenlerin, uygun ortamları bulunca nasıl birer dâhiye dönüşebildiklerini anlatıyor.
Kitap kuşkusuz ki okul çağı çocukları için yazılmış ama anlattığı öykülerden ebeveynlerin de öğrenecekleri çok şey var.
Son derece ilginç tasarımıyla hızlı okunabilen, hem eğlendirici, hem öğretici bir kitap arıyorsanız, size bu kitabı gönül rahatlığıyla önerebilirim.