Bir rüşvet hikáyesi! Muhalefet partileri nerede?
ULUSLARARASI ihaleleri kazanmak için rüşvet vermekle suçlanan Alman Siemens firması, Amerikan Adalet Bakanlığı ile anlaştı. Siemens’in, davanın düşürülmesi karşılığında ABD’ye 800 milyon dolar ceza ödemesi kabul edildi.
ABD Borsa Denetleme Kuruluşu, Siemens’in dünya çapında 4 bin 283 olayda toplam 1 milyar 400 milyon dolar rüşvet dağıttığını iddia ediyordu.
Şirketin, Almanya’da sürmekte olan davada da rüşvet dağıttığı için 400 milyon Euro para cezasına çarptırılması söz konusu.
Alman Die Welt gazetesi 1 milyar Euro’yu bulan toplam cezaya karşın şirket merkezinde büyük bir rahatlama ve sevinç yaşandığını yazıyor.
Hafızası güçlü okuyucular hatırlayacaklardır, bu konuyla ilgili olarak daha önce de birkaç yazı yazmıştım.
Siemens eski finans direktörü Michael Kutschenreuter, 7 Aralık 2006 tarihinde Münih Savcılığı’na verdiği ifadede Türkiye’de bir ihale almak için rüşvet verilmesinin üst yönetimde kararlaştırıldığını anlatmıştı.
Türkiye’de askeri bir ihale söz konusuydu ve Kutschenreuter konuyla ilgili olarak bir İtalyan aracılığıyla bir bakan ile de görüşüldüğünü iddia ediyordu.
Bu dava süresince Metin Münir, Milliyet’te soruşturmayla ilgili çok ayrıntılı bilgiler veren yazılar yazdı.
Türkiye isterse, Almanya’nın elindeki soruşturma dosyasını Türk adli makamlarına vereceğini yetkililerle konuşarak köşesine taşıdı.
Yunanistan’da benzer bir soruşturma yürütüldüğünü, Başbakan Karamanlis’in savcılık soruşturması sonunda sorumlular için Meclis’te gerekenin yapılacağını söylediğini de onun yazı dizisinden öğrenmiştim.
Türkiye, bu konuda kılını kıpırdatmadı.
Rüşvet zincirinin halkalarının kimler olabileceği tahmin edildiği için olsa gerek!
Şimdi ABD’de dava düştü, Almanya’da da sonuna yaklaşıyor.
Türkiye’de hálá bir hareket yok.
Bu ülkede muhalefet partilerinin var olduğuna ve görevlerini iyi yaptıklarına inanıyor musunuz?
Yapmadığım şey için özür dilemem
1915 Ermeni tehcirinin yol açtığı acı olaylar ile ilgili bazı aydınlar tarafından ortaya atılan “bireysel özür dileme” kampanyasının bildirisini görünce Umberto Eco’nun şu sözünü hatırladım:
“Aydınların işi kriz üretmektir.”
Bu olayda da aydınların bir kriz yaratma işini başarabilecekleri açık seçik görülüyor.
Aydın olma sorumluluğu elbette en zor şartlar altında bile toplumun bir konuya ilgisini çekmeyi, toplumun gözünü açmayı, doğru bildiğini söylemeyi gerektirir.
Ama bu sistematik olarak yürütülen bir propagandanın aleti olmak anlamına da gelmemelidir.
Evet, 1915’te bu topraklarda olmasını kimsenin istemediği bir dram yaşandı.
Ancak bu dramdan sadece Türkleri sorumlu tutmak gerçekten doğru bir tutum olabilir mi?
Bugün “etnik temizlik” diye tanımladığımız insanlık suçu, 1915’e gelene kadarki 50 yıl içinde Balkanlar’da, Kafkasya’da sıradan bir askeri durum idi.
500 bine yakın Türk, Arnavut, Kafkasyalı o büyük göçler sırasında öldü.
Bu topraklarda yüzlerce yıl bir arada yaşayanlar, neden birbirlerine düştüler?
İngilizlerin, Amerikalıların, Fransızların, Rusların bu işteki rolü neydi? Almanlar ne yaptılar?
Bunlar yanıtları kolayca, küçük bir bildiriyle verilebilecek sorular değil.
Yapmadığımız bir şey için kimseden özür dilememiz gerekmiyor.
O insanların acılarına elbette saygı duymalıyız ama benzer acıları bizler de yaşadık ve kimse bize saygı duyma gereğini neden hissetmiyor?
Ve en çok da şunu merak ediyorum: Yahudi soykırımının sorumlusu Naziler oluyor da, Ermenilere karşı benzer bir eylem varsa bunun sorumlusu neden İttihat ve Terakki değil de Türkler oluyor?
Not: CNN Türk’te, Taha Akyol tarafından hazırlanan, dört bölümlük “Ortak Acı: 1915 – Türkler ve Ermeniler” isimli belgesel 17 Aralık Çarşamba günü saat 20.30’da yayımlanmaya başlayacak.
Bu konuya ilgi duyan okuyucularımın bu diziyi izlemelerini öneririm.
Belki Arınç’ı dinler!
AKP Manisa Milletvekili Bülent Arınç, Almanya’da mahkûmiyet ile sonuçlanan Deniz Feneri Davası’ndan sonra istifa etmemekte direnen RTÜK Başkanı Zahid Akman için şöyle konuştu:
“İstifa bireysel bir hak, yeri geldiğinde kullanılmalıdır. O insan için bir erdemdir. Sorumlu mevkilerde bulunan insanlar, kendileriyle ilgili bir itham olduğunda, bu ithamın ağırlık derecesine göre mutlaka kendilerine yakışanı yapmalıdırlar.”
Zahid Akman’ın istifa etmesi gerektiğini gazetelerin köşelerinde belki yüzlerce kez okudunuz.
Ama o tınmadı bile.
Bülent Arınç’ın bu açıklaması, Zahid Bey’in dikkatinden kaçmıştır diye düşündüğüm için, buraya aktarıyorum.
Bizi dinlemiyor, belki parti büyüğü Arınç’ı dinler!