Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Bonkör Kral’ın hediyeleri

SUUDİ Arabistan Kralı’nın yabancı devlet adamlarına verdiği hediyeler ile ilgilenmeme neden olan olay, Ekvador Devlet Başkanı’nın eşine verdiği mücevherler olmuştu.

Ekvador Devlet Başkanı, 450 bin dolar değerindeki armağanları satıp parasını yardıma muhtaç çocuklar için harcamak üzere diplomatik nezaket gereği izin istemişti.
O günlerde Suudi Arabistan Kralı, Türkiye’ye de gelmişti ve ben de gazetecilik merakıyla “Acaba bizim yöneticilerimizin eşlerine de böyle mücevherler verildi mi, verildiyse ne oldu” diye sormuştum.
Yanıt alamadığımı biliyorsunuz.
Geçen gün ABD’de Başkan Barack Obama ve eşine verilen hediyelerin listesi yayımlandı.
Her sene sonunda hediyeler ile ilgili bir envanter yayımlanıyor ve Başkan ile eşine verilen hediyelerin ne yapıldığı açıklanıyor.Başkanlar armağanları Ulusal Arşiv’e bu liste eşliğinde aktarıyorlar.
ABD’de yayımlanan listeye göre, Obama ve eşine karşı en bonkör yabancı lider yine Suudi Arabistan Kralı oldu.
Kral Abdullah 2009’da Obama ailesine yaklaşık 190 bin dolarlık hediyeler verdi. Bunların arasında Michelle Obama’ya hediye edilen 132 bin dolarlık yakut ve elmas takı seti, 14 bin 200 dolarlık inci kolyenin bulunduğu, Barack Obama’ya mermer tabanlı, altın palmiye ağaçları ve develerle süslü 34 bin 500 dolarlık saat ve kızlarına da 7 bin dolardan daha çok tutan elmas küpeler ve kolyeler verildiği belirtildi!
Dikkatinden kaçanlar için haberi yeniden hatırlatmış olayım!

Kadının bedeninin sahibi kimdir?

BOLU’da bir erkek, eşinin gerdek gecesi bakire çıkmadığını ileri sürerek “evliliğin iptali” davası açmış.
Kadın bunun üzerine Bolu İzzet Baysal Kadın Doğum Hastanesi’nden “Bakiredir” raporu alarak kocası aleyhine boşanma davası açmış.
İki dava birleştirilerek görüşülmüş ve mahkeme erkeğin davasını reddederek ve kadının açtığı davayı haklı bularak boşanma kararı vermiş.
Erkek, Yargıtay’a gitmiş ve kararı temyiz etmiş.
Yargıtay’ın kararı şu: “Kadının zifaf gecesi bakire (kız) çıkmadığı toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Bu suretle kadında bulunması lazım gelen vasfın bulunmaması sebebiyle kocanın davasının kabulü gerekirken reddi isabetsizdir.”
Yargıtay’ın ilgili dairesinin üyelerinin çoğunluğunun hastane raporunu dikkate almamalarını bir tarafa bırakıyorum.
Bu karar, Türkiye’de hukukun kadına bakışını gösteriyor.
Kadının, kendi bedeninin sahibi olduğu şeklindeki modern hukuk anlayışını değil, artık geçmişte kalması gereken erkek egemen hukuk anlayışını yansıtıyor.
Bir kez daha görüyoruz ki yargı ile ilgili asıl sorunumuz yasaların nasıl çıkarıldığından ve ne yazdığından daha çok yargının geleneksel tutuculuktan bir türlü kurtulamıyor olmasıdır.
Yargı düzenimiz, kanunları bireysel hakların kullanımını geliştirecek şekilde yorumlamaya hâlâ çok uzak.
Kadın, kendi bedeninin sahibidir. Evlilik ilişkisi, erkeğe o beden üzerinde istediği gibi tasarrufta bulunma hakkını vermez.
Kadının, bakire olmadığını eşinden saklaması ve bunun evlilikten sonra ortaya çıkması elbette bir geçimsizlik kaynağıdır ve boşanma hakkını doğurur. Erkek de bu hakkı ister kullanır, ister kullanmaz!
Ama bu “bir kadında bulunması gereken vasıf” diye tanımlanamaz, bu durum kadının bir birey olarak kişisel haklarına tecavüz sayılmalıdır. Ve buna bir yargı kararının yol açmış olması hepimizi düşündürmelidir.

Hakarete sessiz kalmak

GALATASARAY taraftarlarına Twitter’da “Geri zekâlı kuş beyinliler” diye hakaret eden Yasin Ekrem Serim, AB Başmüzakerecisi ve Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın “danışmanı”!
Yani bakan takıldığı meseleleri ona soruyor, o meseleyi çözüp bakana getiriyor ve işler yürüyor.Sinirlerine hâkim olmakta zorlanan bu danışman 25 yaşında. Bu durumu gençliğine verebilirdik elbette ama kendisi bizim verdiğimiz vergilerle maaşını alıyor ve sinirlerine hâkim olmakta bu kadar zorlandığına göre işini de sağlıklı yapabildiğinden emin olamayız.
AKP’liler, başta Başbakan olmak üzere “hakaret” konusunda çok hassaslar.
En küçük bir eleştiriyi bile “hakaret” olarak algılayabiliyorlar. Bunun için bol sıfırlı davalar açıyorlar.
Ama belli ki bu hassasiyet sadece kendileri ile ilgili. Başkalarına edilen hakaretleri pek umursamıyorlar.
Çünkü eğer hassasiyetleri genel bir durum olsaydı, bu danışmanın çoktan görevden alınması ya da istifa etmesinin istenmesi gerekirdi.
Hatta böyle birisini, sırf bir ahbabın çocuğudur diyerek işe alan bakanın da istifa etmesi gerekirdi.
Ama yapmıyorlar!
İşin ilginci şu anda sadece koltuk derdine düşmüş gibi görünen Galatasaray yönetimi de bununla ilgilenmiyor, taraftarlarına yapılan bir hakaret için “suç duyurusu” bile yapamıyor.
Galatasaraylı bunca avukat var, hiçbirinin sesinin çıktığını da duymadım.
Bakın Başbakan’ın danışmanı Yasin Doğan-Yalçın Akdoğan Yeni Şafak’taki köşesinde dün ne yazıyordu:
“Hakarete maruz kalan bir insan ne yapar? Ya yutkunur ve sineye çeker, ya karşılık verir. Karşılık nasıl olur? Hakarete uğrayan kişi ayniyle mukabele eder veya dava açar. Nezaket sahibi insan karşılık vermek yerine hukuka başvurur. Hakaretler karşısında tepkisiz kalan insanların karakteri bozulmaya, silikleşmeye başlar!”