Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Bu, İçişleri Bakanı’na duyulan güvensizliktir

HRANT Dink cinayetini planladığı iddiasıyla tutuklu bulunan Yasin Hayal’in, Trabzon’da bir hamburger lokantasına bomba atmasından sonra yargı sürecinde yaşanan tuhaflıklar ilgimi çekiyor.

Hatırlayacaksınız, Hayal’in az bir cezayla kurtulmasının nedenlerinden biri de patlamada yaralanan, çoğu çocuk yaştaki mağdurların şikáyetçi olmamasıydı.

Bir terör eyleminde, mağdurların şikáyetçi olmaması, nasıl hafifletici bir neden oldu, anlayabilmek zor.

Ama bundan da önemli olan, patlamada yaralanan çocukların ailelerinin neden şikáyetçi olmadıkları konusu!

Aradan aylar geçtikten sonra Emniyet merak etmiş ve bu ailelere neden şikáyetçi olmadıklarını sormuş.

Yanıtlardan biri şöyle: “Şikáyetçi olmadık, çünkü çocuğumun önüne çıkarlar, bir şey yaparlar diye endişe ettim.”

Bir annenin, çocuğunun geleceğinden korkmasından daha doğal ne var?

Doğal olmayan şey, Emniyet’in bunu o tarihte merak etmemiş olması.

Emniyet o gün bunun nedenini merak etseydi, ailelere çocuklarının güvende olacaklarının teminatını verseydi, Hayal paçayı bu kadar kolay kurtarabilir miydi?

Belli ki Türkiye’de insanlar, eşkıya ve kanunsuzluklar karşısında “savunmasız olduklarını” düşünüyorlar.

Medeni bir ülkede, insanların kişisel güvenliklerinden böylesine emin olmadıkları bir durumda, İçişleri Bakanı o koltukta oturamazdı. İstifasını verir, çeker giderdi!

Ama “nerde bizde o medeniyet” derseniz, haklısınız!

Bizde koltuk sevdası o kadar güçlüdür ki!

Korkudan değil çalışmak için gitti

ORHAN Pamuk’un, Hrant Dink cinayetinin hemen ardından Amerika’ya gitmiş olması, “öldürülmekten korktuğu için gitti” şeklinde yorumlara neden oluyor.

Orhan Pamuk’un “öldürülmekten korkmasından” daha insani bir şey olamaz elbette.

Hele, bizimki gibi bir ülkede yaşıyorsanız, kimse bu nedenle sizi “paranoyak olmakla” suçlayamaz.

Ancak, ABD’ye gitmiş olmasını bu korkuya bağlamak doğru değil.

Çünkü Pamuk, Amerika’nın en ünlü üniversitelerinden biriyle bu eğitim yılının başında bir sözleşme imzaladı ve orada “yaratıcı yazarlık” üzerine dersler veriyor.

O üniversiteyi bilenler, hocalarla anlaşmaların en az üç yıllık olmak üzere yapıldığını da biliyorlar.

Demek ki bu hesapla Orhan Pamuk daha en az 2.5 yılını orada geçirecek.

Pamuk’un avukatı değilim ama şunu da söylemeliyim: Pamuk, korksa bile bu korkuya pabuç bırakacak bir tip değildir.

Obezite sorununa dikkat

PAZAR günü Hürriyet’in satışı 1 milyonun üzerine çıktı. 1 milyon 89 bin 350 adet sattı.

Bu uzun bir süredir Türk basınında görülmeyen bir satış rakamı.

İşin ilginci, pazar günü 1 milyon satış rakamına yaklaşan iki gazete daha vardı. Posta 963 bin 654, rakibi Sabah ise 907 bin 920 adet sattılar.

Bu rakamlar ABC Türkiye tarafından denetlenmiş rakam değil. Gazete dağıtım şirketlerinin rakamlarını veriyorum.

Pazar gününü diğer pazarlardan ayıran önemli “satış unsuru”, gazetelerin verdikleri “baklava, börek ekleri” idi!

Hürriyet, Oktay Usta’nın “Kekler, pastalar kurabiyeler” kitabını; Posta, “Tatlılar börekler, kekler, kurabiyeler” ekini; Sabah, “Sütlü ve çikolatalı tatlılar” ilavesini vermişti.

Bu tabloya bakınca, “Türk halkını çok güçlü bir obezite sorunu bekliyor” diye düşünmeden edemedim.

Allah’tan başta Hürriyet’teki Osman Müftüoğlu olmak üzere birçok uzman yazar, bu tablonun yaratabileceği tehlikelere karşı yazılar yazıyor!